Yeniçağ Gazetesi yazarı Selcan Taşçı yazdı “Dava Perinçek'in, karar hepimiz için“
Yeniçağ Gazetesi yazarı Selcan Taşçı, AİHM Büyük Daire'de görülen tarihi davayı köşesine taşıdı.
Yazısında "İsviçre’nin, bu ülkedeki konuşmalarında -diğer her yerde olduğu gibi- “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için mahkum ettiği İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM’de yürüttüğü mücadelenin esası hepimiz biliyoruz ki "ifade özgürlüğü." diyen Taşçı, "Ama yine hepimiz biliyoruz ki İsviçre’nin AİHM’e itirazı yerinde bulunur, Perinçek’e verilen cezanın “ifade özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirilemeyeceği ve “haklı” olduğu karara bağlanırsa, bu karar Türkiye aleyhindeki “soykırım” dosyasına “kanıt” olarak iliştirilecek mutlaka." ifadesini kullandı.
İşte Yeniçağ Gazetesi yazarı Selcan Taşçı'nın “Dava Perinçek’in, karar hepimiz için” başlıklı yazı
"Kişi, grup, tüzel kişilik ve devletlerin “temel hakları” bağlamındaki davaların görüldüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin “soykırımcı” olup olmadığına dair hüküm verme yetkisi yok. İsviçre’nin, bu ülkedeki konuşmalarında -diğer her yerde olduğu gibi- “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için mahkum ettiği İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM’de yürüttüğü mücadelenin esası hepimiz biliyoruz ki “ifade özgürlüğü.” Ama yine hepimiz biliyoruz ki İsviçre’nin AİHM’e itirazı yerinde bulunur, Perinçek’e verilen cezanın “ifade özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirilemeyeceği ve “haklı” olduğu karara bağlanırsa, bu karar Türkiye aleyhindeki “soykırım” dosyasına “kanıt” olarak iliştirilecek mutlaka.
Evet Strazburg’da görülen dava bu haliyle “Perinçek’in kişisel davası” varsayılabilir ama sonuçları hepimizi ilgilendirecektir. Hiçbir şey değilse geçmişte Türk Tarih Kurumu Başkanı olarak, aynı konuda, bilim adamı sıfatıyla somut, delillendirilmiş, belgelenmiş bir tarihi gerçeği dile getiren Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun da aynı suçlamayla karşı karşıya kaldığını hatırlayıp şu akıbeti öngörebilmek gerekir:
Hepimize çıkabilir!
Bugün bu davaya fiilen, fikren yahut gönülden müdahil olmakta -haklı/haksız türlü nedenle- çekince gösterenler de dahil, bu davanın “emsal” olacak sonucu hepimizi kapsayan bir “ifade sınırı” yerine de geçecektir;
Ve bu sınır, tam da Ermeni iftiralarının dünyanın dört bir yanında, yüksek bütçeli, parlak cilalı kampanyalarla yayıldığı bu yılda biz Türklerin “katil değiliz” demesine bile imkan tanımayabilir.
“Ermeni soykırımı yoktur” demeyi “suç” sayan Fransa’nın yani iftiradan taraf bir ülkenin ev sahipliğinde, çoğu Türk’ün vicdanen reddettiği bir kurumun ne dediği çok mu önemli diye düşünebilirsiniz;
Sizin, bizim ideal dünyamızda değil tabii!
Ama ya pratikte?
“Soykırım yok” demek “cezaya müstahak” bir eylem kabul edildiğinde -var olduğunu umut ettiğimiz- Türk lobisi nasıl anlatacak dünyaya Türkiye’nin tezini?
Nasıl, “Biz uğradığımız ihanete karşı tehcir kararı aldık ama Ermeni komitacılar bizim dedelerimizi yağlı kazıklara oturttu, ninelerimize tecavüz etti, bebelerimizi diri diri yakıp etlerini analarına yedirdi” diye haykıracak ülke ülke?
Hı, siz yine kimin ne düşündüğü çok mu önemli biz biliyoruz ya “şerefli mazimizi” bize yeter diyebilirsiniz pekala?
Size yeter de, “soykırım” iftirasının yaşanmış, gerçek bir trajedi olarak tanınması ve akabinde Ermenilerin “toprak” talebini, “tazminat” talebini geri püskürtmeye yeter mi?
Tek bu olsa iyi; o kapı bir kere aralandı mı, “Rum soykırımı” iftirası var sırada, “Süryani soykırımı” , “Kürt soykırımı” iftiraları!
Rus ve İngiliz arşivlerine girmiş Ermeni mezalimi hâlâ Anadolu’nun dört bir yanında topraktan fışkıran Türk toplu mezarları, dönemin tanıklarının dinmeyen gözyaşlarıyla öylece karşımızda duruyorken, bir Taşnak olan Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni -dahi- “Müslümanları katlettik, suçluyuz” diye itiraf ediyorken, Erzurum’dan Van’a, Karabağ’dan, Gaziantep’e, Çukurova’ya bizzat Ruslar, İngilizler, Fransızlar gün gün anlatıyorken Ermeni vahşeti, Sargisyan dahil “Ermeni komutanlar” kinlerini, işkencelerini, cinayetlerini -gururla(!)- en ince ayrıntısına kadar anlatıp, “adil bir dünya düzeninde” Ermenistan’ı “katil devlet” olarak tanımlamaya da, “terörist devlet” olarak yargılamaya da yetecek kadar kanıt döküyorsa ortaya;
Ve biz bu koşullarda bile hâlâ “katil değiliz” diyebilme özgürlüğünü kazanmanın mücadelesini veriyorsak;
Hiç kusura bakmasınlar ama en büyük vebal dün Strazburg’da davayı CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’la yan yana izleyen Egemen Bağış ile yine dün davaya “tarihi önem” atfeden Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da mensubu olduğu iktidarın omuzlarındadır!
Bakmayın şimdiki kayıkçı kavgasına, “Bir milyon Ermeni’yi kestik” diyen Orhan Pamuk Nobel aldığı gün, onu ilk tebrik eden “dönemin başbakanı” olan “kurucu Genel Başkan” ınız olmadı mı? Ermenistan’ınkileri gölgelemesin, Hocalı katili Sargisyan’ı incitmesin diye Azerbaycan bayrakları Bursa Atatürk Stadı önünde sizin iktidarınızda çöpe atılmadı mı? Siz başlatmadınız mı “Ermenilerden özür” açılımını?
“Neyin özrü bu” diye adama sormazlar mı?"
ulusalkanal.com.tr