Doğu Perinçek: Tanksız halk ve halksız tank!

FETÖ'cü darbenin seyir defteri - 2

Doğu Perinçek: Tanksız halk ve halksız tank!

-Amerikancı FETÖ Darbesi niçin bozguna uğradı?

-Darbeyi kim bastırdı?

ÜÇ KÜME

Bu sorulara verilen yanıtları üç kümede toplayabiliriz:

-Halkçı yanıtlar.

-Tankçı yanıtlar.

-Halkçı ve tankçı mevzileri birleştiren yanıtlar.

AKP merkezli yanıtlarda halk ya da millet vurgusunun öne çıkarıldığını görüyoruz.

Özellikle TSK’nın saygınlığını korumak isteyenler, Ordunun rolünü belirtiyorlar.

Vatan Partisi’nin merkezinde olduğu vatansever güçler ise, darbenin bastırılmasında devletin ve milletin eylemli birliğine dikkat çekiyorlar, ancak Ordunun ağırlığının belirleyici önemini saptıyorlar.

HALKI OLMAYAN DARBE

FETÖ darbecilerinin tankları vardı, ama halkları yoktu. Silah kullanmakta gözü kara idiler, terör uygulamada dizginsizdiler ama halkları yoktu. Bu nedenle halka kurşun sıkmak zorunda kaldılar.

Darbeyi destekleyen bir kitle yok. Öte yandan darbenin toplumsal zemini de yok. Halksız kalan tankın çamura saplandığını gördük. Darbenin niçin başarıya ulaşamadığı konusunda, askerî bakış açısıyla, komuta yeteneğine, silahlara, strateji ve taktiğe ilişkin açıklamalar yapılıyor. Ancak darbeciler halkın bir kesimine dayansalardı, o askerî eksenli açıklamalar ikinci plana düşerdi.

TANKI OLAN HALK

Başbakan Binali Yıldırım, kararlı ve soğukkanlı duruşuyla darbenin bastırılmasında görevini başarıyla yerine getirdi. Ancak darbenin bastırılmasından sonraki, “Halk tankları yenilgiye uğrattı” edebiyatının gözden geçirilmesi Türkiye için yararlı olur. Devletin ve milletin mücadelesinin darbecilerin tanklarını yenilgiye uğrattığı doğrudur. Yenilgiye uğrayan, Türk Ordusunun tankı değil, darbecilerin tankıdır. Darbecilerin tankını yenen ise, Türk Ordusunun tankıdır ve halktır.

Tankı hiçbir zaman çıplak elle yenilgiye uğratamazsınız. Bunu herkesin kavraması önümüzdeki süreç açısından gereklidir. Nitekim Cumhurbaşkanı ve Hükümet de, bu sürecin kritik anlarında hep “Ordunun bütünü darbecilerle birlikte mi” sorusunu sordu ve o sorunun yanıtını araştırdı. Çünkü onlar da biliyorlar ki, darbe yalnız halkla bastırılamaz, yalnız polisle ve halkla da bastırılamaz, Ordunun ağırlığı belirleyicidir. Halkın ve polisin direnmesi de, Ordunun tavrına bağlıdır. Darbe sürecini dikkatli izleyenler, bu gerçeği biliyorlar. Darbeci tankın karşısında TSK tanklarının sağlam duruşu ve üstünlüğü, polisin direnme mevzisine girmesinde ve halkın darbeye karşı cesaretinde etkili olmuştur.

KRİTİK SORU VE KRİTİK AN

Darbeciler açısından da her şeyden önemli olan, Ordunun bütününün temsil ettiklerini göstermekti. Nitekim Genelkurmay Başkanı’na bildiriyi imzalatmak için şiddete bile başvurdular.

Darbe sürecinin en kritik anı, Türk Ordusunun bu darbenin yanında olmadığı gerçeğinin Vatan Partisi tarafından kamuoyuna bildirilmesidir. En önemlisi, herkes bu açıklamaya güvendi. Arkasından TSK komutanlarının açıklamaları, yüreklere ferahlık verdi ve darbecilerin talihi baş aşağı döndü.

İKİNCİ İSTİKLAL SAVAŞININ TANKLARI

Devlet adamları ve siyaset yapan herkes, tanka karşı halk söyleminin başarı getirmeyeceğini bilmelidir. Kaldı ki, Vatan Savaşı diyoruz, Başbakan Binali Yıldırım’ın belirttiği gibi, “İkinci İstiklal Savaşı içindeyiz.” İkinci İstiklâl Savaşı da birincisi gibi, en sonunda silahla yürütülüyor. Elbette belirleyici olan silah değildir, insandır. Ancak tanksız insan değil. Düşmanın tankları çok olsa da, savaşın sonucunu belirleyen insandır. Ne var ki o insan, silahsız veya tanksız değildir. Türkiye tarihine bakarsak, Millet+Ordu birlikteliğinin her zaman kazandığını görürüz. Bu iki gücü karşı karşıya getiren söylemler, niyet ne olursa olsun, Ordu düşmanı anlayışları okşar ve zararlı olur.

Darbeden birkaç gün önce, Machiavelli’nin ünlü Hükümdar kitabını, içine girdiğimiz sürecin anlaşılması için özetlemiş ve özellikle orada devletin zor gücünün önemi konusundaki tarihî saptamaları hatırlatmıştım.

SİLAH KULLANAN AĞIRLIK

Türk Ordusunun darbeyi bastırmadaki rolü, yalnız kuvvet tablosundaki ağırlığı değildir. O ağırlık darbecilerin üzerine yürümüştür. Yalnızca birkaç örnek:

Havadaki darbeci helikopteri TSK’nın uçakları tarafından düşürülmüştür. O helikopterler meydanlara toplanan halkı tararsa, başka manzaralar ortaya çıkar.

Akıncı üssünün pisti TSK uçakları tarafından bombalanmış, darbecilerin uçak kaldırması önlenmiştir.

Darbecilerin yığınak yaptıkları merkezlere TSK’nın kumandası altındaki birliklerle girilmiştir. Darbecilerin bastırılmasında, özellikle iki zırhlı birlik tank gücüyle ve Özel Kuvvetler Komutanlığı üstün yetenekli asker gücüyle göze çarpmıştır.

ORDUSUZ HALK AYAK ALTINDA KALIR

Silivri’deyken, Ulusal Kanal’da “Ordusuz Kalmak” başlıklı bir Çin filmi izlemiştik. Olağanüstü etkili bir filmdi. Japon işgali sırasında ordusuz kalan halkın halini çok çarpıcı çok etkili sahnelerle yansıtıyordu. Yeniden gösterilse daha iyi anlaşılır.

Kendi tarihimizde de bu tür dersler vardır. Ancak burada tarih dersi vermiyoruz, önümüze bakıyoruz. “Bugün Türkiye için en gerekli olan nedir” diye sorarsak, verilecek doğru yanıt kesinlikle Ordu’dur.

TÜRK ORDUSUNUN SAYGINLIĞI

Sayın Binali Yıldırım’a da telefonla belirttim: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin saygınlığını korumak ve güçlendirmek çok önemli. Başbakan da konuşmalarında Ordunun itibarını savunmanın önemine kuvvetle işaret ediyor.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığını güçlendirmek, bugün halkın da birinci görevdir, hele devlet için birincinin de birincisi olan görevdir. Çünkü Türkiye, dış cephede ve iç cephede silahlı tehditle karşı karşıyadır.

İç cephede ABD’nin yetmiş yıldır Ordu içinde inşa ettiği güç darmadağın oldu, büyük zafer ve büyük sevinç! Ancak Türkiye-ABD Savaşı bitmedi. Suriye’nin kuzeyinde cepheler çoktan kurulmuştur. ABD yönetimi, PKK ve IŞİD gibi terör örgütlerini kullanarak iç cephedeki saldırılarını yoğunlaştıracaktır. İşte o zaman Türk Ordusunun gereğini göreceğiz.

KRİTİK DURUMLARDA GEÇERSİZ LAFLAR

Bugün Ordu düşmanı, aynı zamanda halk düşmanıdır.

Bugün Ordunun en gerekli varlığımız olduğunu göremeyenler, halkın dostu olamaz.

İktidara yakın gazete sayfalarında, Ordunun önemine zayıflatma amacıyla halk ve polis edebiyatı yapanlar, o lafların kritik durumlarda geçersiz olduğunu göreceklerdir.

Ordunun karşısına halkı ve polisi koyan, Orduyu kıskanan veya Ordunun rolünü küçültmeye çalı- şan gevezeliklerin kıymeti harbisi yoktur. Orduya vurmak için fırsat yakaladığını sanan sorumsuzlar, akıllarını başlarına toplamalılar.

15 Temmuz gecesi yaşadıklarımız Ordunun değerini öğretmediyse, önümüzdeki dönemin deneyimleri öğretecektir. Umarız öğrenmekte gecikmiş olmazlar.

Ordu, devletin temel gücüdür.

Ordunun itibarını zedeleyen laflar, devlet deneyimi eksikliğinden gelir.

Tanksız halk, paletlerin altında kalır.

Halksız tank, çamura saplanır.

Doğu Perinçek / 22 Temmuz 2016, Aydınlık