Restorasyonu tamamlanan Aya Yorgi Kilisesi açıldı
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce başlatılan restorasyon çalışmaları 3 yılda tamamlanan, Edirnekapı'daki Ayayorgi Kilisesi yeniden ibadete açıldı Fener Rum Patriği Bartholomeos, "Tarihi eserleri korumak ve gelecek nesillere sağlıklı aktarmak medeni bir vazifedir. Bu konuda ayrım yapmadan bir kilisenin restorasyonunu gerçekleştirmek üzere inisiyatif gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Hükümetimize ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne sonsuz teşekkürlerimizi sunarız" dedi Vakıflar Genel Müdürü Ertem, "Hiçbir ayrım gözetmeksizin, akar ve hayratıyla genel müdürlüğe emanet edilen bu vakıfları, kuruluş amacına uygun olarak geleceğe taşıma görevini, emanete sahip çıkmayı erdem kabul eden bir anlayış ve titizlikle yerine getirdiğimizi ifade etmek istiyorum. Zamanı ve mekanı aşan bu anlayış sistemine sadık kalarak, cami, kilise, sinagog fark etmeksizin, vakıf kimliği taşıyan tüm kültür varlıklarımıza el uzatmaya gayret ediyoruz" dedi.
Edirnekapı'daki Ayayorgi Kilisesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen restorasyon çalışmalarının ardından yeniden ibadete açıldı.
Ayayorgi Kilisesi'nin restorasyonunun tamamlanmasının ardından, ilk pazar ayini Fener Rum Patriği Bartholomeos'un katılımıyla gerçekleştirildi. Pazar ayininden sonra kilisenin restorasyonunun tamamlanması dolayısıyla tören düzenlendi.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, törende, açılışı, birlikte yaşama, hoşgörünün temeli ve temsili olan binlerce eserle örtülü bu coğrafyada, çağın bütün huzursuzluklarına rağmen, aynı kubbe etrafında bir araya gelme vesilesi olarak gördüğünü söyledi.
Değerler sisteminin bir özeti olan vakıf medeniyetinin, pek çok konuda olduğu gibi farklı inanç gruplarının dayanışması noktasında da örnekleri bünyesinde barındırdığını anlatan Ertem, vakıf belgeleri incelendiğinde Abdüsselam Çelebi'nin 1525 tarihli vakfiyesine göre, Edirne'den Belgrad'a uzanan coğrafyada inşa ettiği kervansaraylardan sadece Müslümanların değil, Müslüman olmayan diğer dinlere mensup olmayanların da faydalanmasını arzu ettiğini dile getirdi.
Ertem, UNESCO dünya miras alanlarından biri olan ve kara surlarının bitişiğinde bulunan tarihi yapının, geçirdiği yangından sonra Osmanlı devleti tarafından yeniden inşa edilmesiyle ilgili verilen talimat ve hoşgörüyle birlikte 1726 yılında restorasyon inşasına başlanmasının, ecdadın emaneti olan şuur ve anlayışın göstergesi olduğunu belirtti.
Yüzyıllar boyunca büyük bir coğrafyada, vakıf temelleri üzerinde yükselen bir toplumsal huzur ve barış iklimi oluşturan bu anlayışın, bütün insanlığın örnek alması gereken ölçüleri ortaya koyduğunu vurgulayan Ertem, şunları kaydetti:
"Ecdadımızın bizlere emaneti olan vakıflar, aslında bir dünya görüşünün ve derin bir şuurun temsilidir. Bize düşen de bu mirasa sahip çıkmak, bu değerleri ve dünya görüşünü korumak, bu düstur ile vazife yapmaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün görevi, kendisine emanet edilmiş vakıfların, vakfiyeleri doğrultusunda yaşamasını sağlamaktır. Vakıfların sadece Müslüman teba tarafından kurulmadığını, aynı zamanda Osmanlı döneminde Müslüman olmayan dinlere mensup kişiler tarafından da birçok vakfın kurulduğunu, günümüze kadar yaşadığını, şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde yaşatıldığını ifade etmek istiyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğü sadece cami, medrese, mektep restorasyonunun ötesinde, kendisine emanet edilmiş, diğer dinlere mensup bütün vakfiyelerin şartları doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Sadece Müslüman vakıfların bıraktığı emanetlerin değil, diğer dinlere mensup vakıfların da bıraktığı emanetleri yerine getirmek gerekiyor."
Diğer dinlere mensup cemaate de gıda yardımı noktasında bir politika belirlediklerini ve bunun başarılı bir şekilde devam ettiğini anlatan Ertem, "Hiç bir ayrım gözetmeksizin, akar ve hayratıyla genel müdürlüğe emanet edilen bu vakıfları, kuruluş amacına uygun olarak geleceğe taşıma görevini, emanete sahip çıkmayı erdem kabul eden bir anlayış ve titizlikle yerine getirdiğimizi ifade etmek istiyorum. Zamanı ve mekanı aşan bu anlayış sistemine sadık kalarak, cami, kilise, sinagog fark etmeksizin, vakıf kimliği taşıyan tüm kültür varlıklarımıza el uzatmaya gayret ediyoruz." diye konuştu.
Genel müdürlükçe Ayayorgi Kilisesi'nin meşrutalarını da kapsayan restorasyon çalışması ile kilise ve meşrutalarının çatılarının taşıyıcı sisteminden, temellerinin güçlendirilmesine kadar tespit edilen her türlü ihtiyacın karşılandığını ifade eden Ertem, şöyle devam etti:
"Restorasyon yapmak bizim için çok zor bir iş değil. Vazifemiz olması açısından da bu görevi yerine getiriyoruz. Önemli olan bu yapıları yaşatmak. Bunlara fonksiyon vermek. Bu nedenle de burada bir papaz görevlendirilmiş olması bizim açımızdan memnuniyet vericidir. Bu şu anlama geliyor, aslına uygun olarak burada bir ibadete devam edilecektir ve burası korunacaktır. Eğer bizler bugün, burada bilhassa cemaat vakıfları lehine yapılmış olan bütün iyileştirici düzenlemeler ve bu bağlamda onun eş değeri mahiyetindeki restorasyon çalışmalarını rahat ve güçlü bir şekilde yapabiliyorsak, burada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bizlere yol göstericiliğinin önemli bir etkisi vardır."
"Birlikteliğimizi ana birleştirici eksen olarak telakki etmekteyiz"
Fener Rum Patriği Bartholomeos da Osmanlı döneminde inşa edilen kilisenin, muhtelif tarihlerde tadilat görerek günümüze ulaştığını söyledi.
Kilisenin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 4 milyon lira harcanarak, 3 yıl süren kapsamlı çalışmaların ardından kapılarını tekrar açtığını anımsatan Bartholomeos, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarihi eserleri korumak ve gelecek nesillere sağlıklı aktarmak medeni bir vazifedir. Bu konuda ayrım yapmadan bir kilisenin restorasyonunu gerçekleştirmek üzere inisiyatif gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Hükümetimize ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Özveriyle yürütülen çalışmaların ardından, ayin gerçekleştirdiğimiz bir kilisenin halen mazbut olarak nitelendirilmesi ise yaşadığımız mutluluğu gölgelemektedir. Mazbut kilise ve manastır vakıflarımızın durumunu, ülkesine bağlı Rum Ortodoks cemaatimizin lehine düzeltilmesi arzumuzu yinelerken, bu takdire şayan çalışmada emeği geçen mimar, sanatçı ve sanat tarihi uzmanlarını, mühendis, işçi herkesi ortaya çıkardıkları bu güzel eser için tebrik etmek isteriz. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak ülkemizin ilerlemesi ve vatandaşların idealindeki birlikteliğimizi ise ana birleştirici eksen olarak telakki etmekteyiz."
Bartholomeos, 9. asırdan itibaren İstanbul'un bu tarihi mekanında varlığını devam ettiren kilisenin ve hemen bitişiğindeki Mimar Sinan'ın müstesna eseri olan Mihrimah Sultan Camisi'nin herkese ilham kaynağı olmasını, birlikte var olmanın, yan yana dua etmenin, umut etmenin, çalışmanın ve uygarlığa katkı sunmanın yüceliğine örnek teşkil etmesini temenni etti.
"Rum okulu, papaz evi ve çan kulesi de onarıldı"
Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürü Mürsel Sarı da Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, sorumlulukları altındaki tarihi eserleri bir bir onarmaya devam ettiklerini söyledi.
Bunlardan birinin de açılışı yapılan Ayayorgi Kilisesi olduğunu anlatan Sarı, kilisenin ilk inşasıyla ilgili muhtelif bilgiler olmakla birlikte, 8. yüzyıldan itibaren var olduğunun, 1726 yılında restore edildiğini, yıllar içinde tamamen harap olması nedeniyle Hacı Nikolaos tarafından şimdiki yerine inşa edildiğini aktardı.
Kilisenin, Rum okulu, papaz evi ve çan kulesinden oluşan yapı topluluğu restorasyonuna 9 Aralık 2014'te başlandığını, 4 milyon 226 bin liralık harcama yapıldığını ifade eden Sarı, restorasyon çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Tüm kilise bir çadırın içerisine alınmak suretiyle, böceklerden arındırılmıştır. Çatıda işlevini yitirmiş ahşap elemanlar değiştirilmiş, sağlam olanlar korunmuştur. Özgün kiremitlerin aynıları üretilerek çatı yeniden onarılmıştır. Kilise duvarlarında tespit edilen çatlaklara müdahale edilmiştir. Cephelerdeki çimento derzler sökülerek, horosan derz yapılmıştır. Tüm cephelerde yapının boyluklarına enjeksiyon uygulaması yapılarak güçlendirilmiştir. Demir parmaklıklar onarılmıştır. Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma raspaları sonucunda 4 dönem kalem işine rastlanmış, elde edilen veriler ışığında, noktasal tamamlama, mevcut kalem işlerinin ihyası ve yeniden yapılması şeklinde uygulamaya geçilmiştir.
Yoğun olarak ikonaların çerçevelerinde altın varak uygulaması yapılmıştır. Kilisenin içinde ve çatı arasında yangın söndürme sistemi uygulanmıştır. Elektrik altyapısı, aydınlatmalar, avizeler yenilenmiş, yangın algılama, seslendirme ve kamera sistemi kurulmuştur. Kilisesinin yapı topluluğu içinde bulunan Rum okulu, papaz evi ve çan kulesi de onaylı proje doğrultusunda onarılmıştır."
Açılışın ardından Ertem, Bartholomeos, Yunanistan'ın İstanbul Başkonsolosu Evangelos Sekeris, Azınlık Vakıfları Temsilcisi Toros Alcan ile diğer katılımcılar Ayayorgi Kilisesi bahçesinde yer alan Geleneksel Türk-Rum Müzik Kültürleri Araştırma ve Eğitim Merkezi olarak kullanılacak binaya geçti.
Beyoğlu Musiki Sevenler Derneği Başkanı Antonios Hacopulos, burada, binada verilecek müzik eğitimlerine ilişkin bilgi verdi. Hacopulos, binada müzik kütüphanesi ve enstrüman müzesi kurulacağını aktardı. Açılış, müzik dinletisiyle sona erdi.
Açılışa katılan Vasiliki Naçi adlı bir kadın, 2 yaşında olduğu 1950'li yıllında Ayayorgi Kilisesi bahçesinde dönemin Fener Rum Patriği olan Athena Goras ile bir pazar ayini sonrası cemaatle birlikte çektirdiği fotoğrafı Ertem ve Bartholomeos'a gösterdi.