ABD’nin en kötü kabusu: Almanya’dan sonra Japonya da baş kaldırıyor
Hüseyin Vodinalı yazdı
Ekim 1992’de Japon İmparatoru Akihito, Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etti.
Bu ziyaret, 2000 yıllık Japon Hanedanı için bir ilk olmuştu.
1930’larda Çin’i işgal ederek milyonlarca (1930’lardaki işgal ve sonrasında 2. Dünya savaşıyla birlikte 20 milyon Çinli yaşamını yitirmişti) kişinin ölümüne yol açan Japonya İmparatoru Hirohito’nun oğlu Akihito, Çin’i ziyaret eden ilk Japon İmparatoru’ydu.
Ancak o zaman beklenen olmadı, Akihito, babasının yaptıkları için özür dilemedi.
Sadece “Çin ve Japonya arasında yakın tarihte talihsiz bir dönem yaşandığını” söyledi.
Akihito’nun ikinci “özür dilemeye yakın” girişimi 2015’te oldu.
2. Dünya Savaşı’ndaki Japon yenilgisinin yıl dönümünde, “savaştan ve o dönemde yaşananlardan büyük bir pişmanlık duyduğunu ve savaşta yaşamını kaybedenler için derin bir üzüntü hissettiğini” söyledi.
Ancak bu ifadelerde Çin’in ismi hiç geçmedi.
Aynı törene katılan ve açıkça özür dilemeyi reddettiği için Çin’in eleştirilerine hedef olan muhafazakar Japonya Başbakan Şinzo Abe, 26 Ekim’de Pekin’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından kabul edildi.
Abe Çin’i son 7 yıldır ziyaret eden ilk başbakan oldu.
Trump’ın Çin’e açtığı ticaret savaşının gölgesinde gerçekleşen bu ziyarete tam 1000 Japon işadamı da katıldı.
Çin Başbakanı Li Keçiyang, temaslar esnasında 18 milyar dolarlık ticari anlaşmaların imzalandığını açıkladı.
Ondan da önemlisi iki ülke arasında, gelecekteki kur krizlerinde devreye alınmak üzere 29 milyar dolarlık ortak kur takası (swap) anlaşması yapıldı.
Ayrıca iki başbakan arasında olası siyasi ve askeri krizlerde acil iletişim hattı kurulması da kararlaştırıldı.
Abe, Xi’yi 2019’da Japonya’ya davet etti.
Basında fazla yer almayan çok önemli bir haber de, Japonya’nın yabancı para rezervleri arasına Çin Renminbi’si (Yuan) de almayı bu ziyarette kabul etmesiydi. Bu, Çin’e olan ekonomik güvenin bir göstergesi oldu. Çin de bir karşılık olarak, Bank of Japan’ın Çin tahvillerine doğrudan yatırım yapabilmesinin önünü açtı.
AKİHİTO RESMEN ÖZÜR DİLEYECEK Mİ?
Araştırmacı Yazar F. William Engdahl, New Eastern Outlook sitesinde kaleme aldığı, “Abe meets Xi then Modi: A new Asia Cooperation Sphere?” (Abe önce Xi ardından Modi ile buluşuyor: Yeni bir Asya İşbirliği Alanı mı?) başlıklı makalesinde çok önemli bir iddiayı ortaya koydu.
Engdahl, Japon kaynaklara dayandırdığı bu iddiasına göre, Abe Xi ile görüşmesinde, 84 yaşındaki Japon İmparatoru Akihito’nun tarihi mesajını iletmişti.
Buna göre, gelecek yılın Nisan ayından önce, Akihito Çin’e bir ziyarette bulunarak, 1930’larda Japonya’nın yaptıklarından dolayı Çin halkından resmen özür dilemeye hazırdı.
Akihito aynı mesajında, Çin Halk Cumhuriyeti Lideri Xi Jinping’i Japonya’ya davet ediyordu.
Xi Jinping, Akihito’nun bu teklifini hiç bir koşul sürmeden kabul etti.
Bu, iki kadim ve dev ülke açısından sembolik olmanın çok ötesinde bir adım sayılıyor.
KUŞAK VE YOL ASYA VE AVRUPA’YI BİRLEŞTİRİYOR
Başbakan Li, Abe’ye Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne etkin olarak katılma önerisini de sundu bu ziyarette.
Abe de bu teklife, yapmış olduğu Çin ziyaretini “rekabetten işbirliğine evrilen bir adım” olarak tanımlayarak yanıt verdi.
Eğer Çin’in teklifi Tokyo’da kabul görürse, Çin bu dev projesinde dünyanın üçüncü en büyük sanayileşmiş ülkesini yanına almış olacak.
Bu yönde bazı emareler de mevcut.
Tayland ve Hindistan gibi ülkelerde alt yapı yatırımlarında rekabet içinde olan Çin ve Japonya, Başbakan Abe’nin üçüncü ülkelerde altyapı yatırımlarında işbirliği yapma teklifiyle farklı bir noktaya doğru gelişiyor.
Almanya ile Rusya’nın geliştirdiği stratejik ekonomik işbirliğine benzer bir durum, Çin ve Japonya arasında ortaya çıkıyor.
Bunda kuşkusuz, ABD’nin (kimin başkan olduğundan bağımsız olarak) zorbaca dünyaya nizam verme girişimleri büyük rol oynuyor.
Mesela Japonya 1985’te gelişmesinin doruğundayken ABD’nin tehditlerine boyun eğmiş, Yen’i doların karşısında yüksek tutmayı kabul etmişti.
O tarihten sonra Japon mucizesi yerini durgunluğa bırakmış ve Brzezinski’nin tabiriyle 1945 sonrası “Vasal Devlet” olma konumuna geri dönmüştü.
Almanya da hakeza, 1945 sonrası mucizevi kalkınmasını, vasal bir devlet olarak bağımlı olduğu Amerikan yatırımlarına borçluydu.
Ancak jeopolitik hükmünü icra etti, Almanya Rusya ile Kuzey Akım 1 boru hattını gerçekleştirdi ve ikincisini de ABD’ye rağmen yapmakta.
Almanya da ABD yapısal küresel ekonomik krizinin patladığı 2008 sonrası, Avro’yla gelen kazanımlarını kaybetti.
AB’nin kazanımları ona yük olarak geri döndü.
Fransa’da Sarkozy ile birlikte bir Amerikan projesi olan Başbakan Merkel bugünlerde artık bavulunu topluyor.
Almanya’da artık Avrasyacı-bağımsızlıkçı bir rüzgar esiyor.
Trump’ın İran yaptırımlarına karşı, Almanya, Çin ve Rusya ile aynı cephede yer aldı.
Brexit ile sadece AB’den değil ABD’den de bağımsızlığını ilan eden İngiltere ve Macron gibi bir kuklaya rağmen Fransa da ekonomik çıkarları gereği ve de Almanya’nın öncülüğü sayesinde ABD karşıtı cepheye geçti.
Buna kısaca anti-dolar cephesi diyebiliriz.
Japonya da şimdi aynı yolda ilerliyor.
Akihito’nun özür teklifi de bu yolda tarihi bir adım, eğer gerçekten doğruysa.
Abe, Çin’den dönüşte Tokyo’da Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile bir araya geldi.
Modi ve Abe, Bangladeş, Myanmar ve Sri Lanka’da ortak altyapı yatırımları üzerinde fikirbirliğine vardı.
Bunlar, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne katmayı hedeflediği ülkeler.
Japonya ve Hindistan,eğer buralarda Çin ile işbirliğine giderse “Rekabetten İşbirliğine” teması gerçekleşmiş olacak.
Bu, aynı zamanda Çin açısından da, Kuşak ve Yol’un, “Borç tuzağı ve Made in China projesi” olmadığını ispatlama fırsatı olacak.
Japonya, Çin ile yaptığı gibi Hindistan ile de 75 milyar dolarlık ortak kur takas (swap) anlaşması yaptı.
Bu da gösteriyor ki, Japonya ABD tek taraflı yaptırımlarından kaynaklı çok ciddi bir dolar/finans krizi bekliyor.
Çin ve Hindistan ile yeni bir Asya açılımına giden Japonya, Mumbai – Ametabad arasındaki yüksek hızlı tren yatırımının yüzde 80’ini çok düşük faizli kredilerle karşılıyor.
Japonya’nın radarında Rusya da var.
Sibirya’yı yatırım alanı haline getirmek isteyen Moskova’ya el uzatan Japonya, ilk aşamada Trans Sibirya demiryolunu lojistik bir hatta dönüştürecek.
Bu demiryolunun bitiminde ise bir deniz taşımacılığı rotası kuruluyor.
Bu yeni ticari rota, Rusya, Japonya, Güney Kore ve Çin’i buluşturuyor.
Çin’in Jilin bölgesini Rusya’nın Vladivostok’uyla, Güney Kore’nin Pusan kentiyle Japonya’nın Sakaiminato şehrini birleştirecek yeni rota.
9300 kilometrelik Trans Sibirya demiryolu ve sonrasındaki deniz yolu, 62 gün süren mevcut nakliyatı çok daha kısa bir süreye indirecek, maliyetleri de yüzde 40 oranında düşürecek.
Bu arada Rusya da Hindistan ile bir demiryolu anlaşması yaptı Ekim ayında, Yeni Delhi’deki Rusya-Hindistan Ekonomik forumu sırasında.
Çok büyük bir proje bu.
Hindistan’ın güneyinden kuzeyine bir hat önce İran’a ulaşacak daha sonra Rusya’yı geçecek ve ileride Kuzey Avrupa’ya kadar uzatılabilecek.
Asya’nın yükselişi, gelişmekte olan Asya ile gelişmiş Avrupa’yı birleştiriyor.
Avrasya, 80’lerde başlayan Amerikan tipi emperyalist küresel talana karşı, gerçek manada bir küreselleşme projesi olarak ortaya çıkıyor.
Karşılıksız dolara ve ordusuna dayanan ABD ise hala sağa sola savaş tehditleri yağdırıyor, ülkelerin bir biriyle ticaret yapmasını engellemeye çalışıyor.
Avrupa ve Japonya’nın da ABD’ye karşı cephe aldığı ve Avrasya’da işbirliğine yöneldiği çok tarihi ve devrimci bir dönemin içindeyiz.
Türkiye’de hala ABD ile yeni dönem manşetleri atıp, Suriye’deki beyaz miğferler benzeri yalan CIA propagandalarını yayan Çin ve Rusya düşmanları beni sadece güldürmüyor, üzüyor da.
Çünkü bu kez asıl onlar yenilgiye mahkumlar.
Çünkü Atlantik’ten gelen zorba ağa babaları, Asya kalesine çarpıp dağılıyor.
Kaynaklar:
https://journal-neo.org/2018/11/05/abe-meets-xi-then-modi-a-new-asia-cooperation-sphere/
https://journal-neo.org/2018/11/01/railway-partnership-agreement-between-russia-and-india-is-under-way/
Aydınlık