Emekli Tümamiral Gürdeniz: Hegemonya, Türkiye’nin denizcileşmesini ve Kemalizm ile buluşmasını istemez

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz: “Hegemonya, Türkiye’nin denizcileşmesini ve Kemalizm ile buluşmasını istemez.”

Emekli Tümamiral Gürdeniz: Hegemonya, Türkiye’nin denizcileşmesini ve Kemalizm ile buluşmasını istemez

Emekli Amiral Cem Gürdeniz, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle, Türkiye’de yeni bir mesleki alan olan “deniz gazeteciliği”ne yönelik eğitim çalışmasında bir araya geldi. Gürdeniz konuşmasında küresel hegemonyanın, Türkiye’nin denizcileşmesi veKemalizmle buluşmasını istemediğine dikkat çekti.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, 7 Aralık Çarşamba günü Marmara Üniversitesi Nişantaşı Yerleşkesi’nin ev sahipliğinde, ülkemiz basın sektöründe yeni bir mesleki alan olan deniz gazeteciliğine yönelik eğitim çalışmasında bir araya geldi. Eğitim çalışmasının söyleşi bölümünde Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Deniz Gazetecisi ve Motor Boat ve Yatching Yazı İşleri Müdürü Zeynep Yayınoğlu, Milli Sporcu ve Yelken Milli Takımlar Antrenörü Saruhan Çinay konuşmacı olarak katıldı. İletişim fakültesi öğrencilerine, Türkiye’de gelişmekte olan deniz basınına yönelik meslek alanının sunulduğu çalışmada, denizlerin Türk medyasındaki önemi anlatıldı.

“Devrim yıllarında ağırlık merkezlerinden biri denizcileşmeydi.”

KÜDENFOR(Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu) Başkanı ve Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in konuşmasıyla başlayan söyleşide denizlerin askeri, ticari, kültürel önemine ve tarihsel gelişimine değinildi. Türkiye’nin bir deniz devleti olduğunu söyleyen Gürdeniz, “Bu coğrafyada, ulus devlet yapınızı; laik, demokratik, hukuk devleti yapınızı koruduğunuz; üretime dayalı güçlü bir ekonomiye sahip olduğunuz takdirde bu ülkenin önce bölgesel, sonra kıtasal güç olmasını kimse engelleyemez.” dedi. Gürdeniz Türkiye’nin,1923-1938 yılları arasında 15 yıla sığdırılmış muazzam bir devrimin mirasçısı olduğunu belirterek,“Devrim yıllarında ağırlık merkezlerinden biri denizcileşmeydi. Mustafa Kemal Atatürk işin teorisini sağlam olarak tespit etmişti.” diye konuştu.

Gürdeniz konuşmasında, 1876 yılında Abdulhamit iktidarının başlangıcından itibaren gemi inşa edemeyen Türkiye’nin, 1937’de ilk gemisini inşa ettiğine dikkat çekerek, 1946’dan itibaren Atlantik sistemin etkisine girilmesiyle Türkiye’nin denizcileşmesine büyük bir fren koyulduğunu dile getirdi.

Cumhuriyet donanmasının, Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarıyla en ağır bedel ödeyen kurumlardan olduğu vurgulayan Gürdeniz, “Hegemonya Türkiye’nin denizcileşmesini ve Türkiye’nin kurucu ideolojisi Kemalizm ile buluşmasınıistemez. Hegemonya bunun için özellikle medyayı ve siyasal yapıları kullanarak, Türk halkını bu iki hedeften uzaklaştırmıştır. Ama hegemonya bu amaçlarını sadece Türk donanması donanmasında gerçekleştirememiştir.” ifadelerini kullandı.

“Kara yoluna bağlı sistem idame edilemez.”

Küresel hegemonyanın anahtarının denizler olduğuna değinenGürdeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden denizde kendisine ileride rakip olacak hiçbir gücün büyümesini istemez. Siz ülkeleri kara ulaşımına ne kadar alıştırıp denizden uzaklaştırırsanız, denize bağımlı oldukları ithalat ve ihracatta onları ablukalara alarak, içerideki ekonomik sistemi de yönetebilirsiniz. Türkiye, ulaştırmasının %90’ını, hidro karbona bağlı olarak kara yoluyla yapıyor, Türkiye’nin bir ablukaya maruz kalması ve petrol ithalatının durması durumunda büyük sakıncalar doğar. Kara yoluna bağlı sistem idame edilemez.”

“Amacımız Türk insanının denizciliğinihatırlaması.”

Söyleşinin, deniz gazeteciliğinde güncel yayınların konuşulduğu bölümünde Zeynep Yayınoğlu, deniz gazeteciliği üzerine yayın yapan kuruluşların yayın politikalarını aktararak, deniz basınının var olma mücadelesini anlattı. Deniz gazeteciliğinin politik düzlemdeki önemi, denizcilik kültüründeki etkilerine değinen Yayınoğlu, “Deniz gazeteciliğinin toplum üzerindeönemli bir gücü var. Fakat Türk insanının giderek daha çok denizden uzaklaşması, bu alanı zorlayan durumlardan biri.” diye konuştu. Türkiye’nin, 3 tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın bu gerçekliği uzun süredir olumlu yönde kullanamadığına vurgu yapan Yayınoğlu, “En önemli amacımız Türk insanının denizciliğini hatırlaması, Türk gençliğinin su sporlarına adapte olması.”açıklamasını yaptı.

“Denizleri kullanabilseydik halk, adalarımızın Yunanlıların eline geçmesine karşı duyarlılık gösterebilirdi.”

Söyleşinin, Türkiye’de deniz sporu kültürüne dair son bölümünde Saruhan Çinay, yelkenciliğin denizlerdeki gücün ispatı olduğu söyledi. Deniz sporlarının uluslararası önemine değinen Çinay, “Her ülke deniz gücünü göstermek için yelkencilik sporunu kullanır. Olimpiyatlarda isimlerden çok ülkeler temsil edilir.” ifadelerini kullandı. Çinay, insanların denizlerle bağının koparıldığına işaret ederek “Denizleri kullanabilseydik halk, adalarımızın Yunanlıların eline geçmesine karşı duyarlılık gösterebilirdi. Kara sınırlarımızı işgal ettirmiyorsak, deniz sınırlarımızı da aynı şekilde korumamız lazım.” şeklinde konuştu.

Söyleşinin tamamlanmasının ardından öğrenciler, medyada yanlış yer bulan ya da yer bulması arzulanan deniz haberciliği temalarını belirleyerek, haber toplantısı gerçekleştirdi.

Haber Sinem Hançerigüzel

ulusalkanal.com.tr