Fikret Akfırat yazdı: Münbiç'e özel statü ve Fırat'ın doğusunda PKK devletçiği
ABD ile Türkiye arasındaki krizi görüşmek üzere oluşturulan komisyonun ilk toplantısı Washington'da yapıldı. Toplantının ayrıntıları hakkında bilgiye sahip değiliz. Çünkü ne Türk tarafından ne de ABD'lilerden herhangi bir açıklama geldi. Ankara'da Dışişleri kaynaklarının verdiği, “toplantının pozitif bir şekilde geçtiği”ne dair bilgi var elimizde. Bir de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Alman Zeit Online'a verdiği demeçte söyledikleri var. Çavuşoğlu, “ABD ile Münbiç ve Fırat'ın doğusunda istikrarı sağlamak için mutabık kaldık” dedi. “İstikrar”ı sağlamaktan kastedilen açık değil. Ama ABD zaten bölgede bir istikrarsızlık olmadığı görüşünde. Hatta Fırat'ın doğusunda PKK bölgesini Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi devletleştirerek bölgeye “istikrar” kazandırmak amacında. Oysa bu hedef, Türkiye için ciddi bir ulusal güvenlik sorunu. O nedenle Türkiye ile ABD'nin bölgede “istikrar” için hedefleri farklı. Bu durumda Çavuşoğlu'nun açıklamasından ne anlamalıyız?
ABD'NİN MİNDERİNDE GÜREŞMEK
Önce şunu vurgulayalım: Washington yönetiminin, Türk ve ABD'li yetkililerinden oluşan bir komisyon kurmasının asıl amacı, Türkiye'yi Astana sürecinden koparmaktır. Rusya ve İran ile Türkiye arasında güvensizlikleri derinleştirerek, ABD'nin Suriye krizinin çözüm masasında devredışı kalmasına, hatta Suriye'nin kuzeyinde işgalci konumuna sürüklenmesine yol açan Astana sürecinin bozulmasını sağlamaktır.
Sadece ABD ile pazarlık görüntüsü bile bölge ülkeleri arasındaki güvensizliği derinleştirecektir. Hele ülkenin Cumhurbaşkanı, her gün tribünlere yaptığı konuşmalarda salvo atarken, o salvoların muhatabı olan ülkeden eşiti olmayan bir yetkiliyle 3 saati aşkın süre kayıtdışı görüşmesinin sonucunda ABD ile Türkiye arasındaki sorunları çözme mutabakatı temelinde oluşturulan mekanizma herkeste kuşku uyandırır.
Türkiye'de sunulanın tersine, ABD yönetiminden toplantılarla ilgili basına sızdırılan bilgilerde olumsuz bir tablonun çizilmesi dikkat çekiyor. Üstelik hem Dışişleri hem de Pentagon'dan yetkililer toplantı öncesinde üst üste yaptıkları açıklamalarla Türkiye’nin Afrin operasyonunu sona erdirmesini istediler. Hatta Pentagon, iki ülke arasındaki en önemli kriz konusu olan PKK'ya destek konusunda eskisinden daha pervasız bir çizgiye geldi. PKK'nın üst düzey kadrolarından biri olan Şahin Cilo, ABD'nin desteklerini esirgemeyeceğini ilan ettiği “General Mazlum”u oldu.
Belli ki, ABD tarafı “tavizkâr taraf ben değilim” görüntüsünü özellikle vermek istiyor.
ABD NE ÖNERİYOR?
Peki ABD'nin, ilişkileri düzeltmek için Türkiye'ye vaadettiği herhangi bir şey var mı? Ortada herhangi bir vaat görünmüyor. Basına yansıyan iki açıklama var. Birincisi, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un ortaya attığı 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge önerisi. Diğeri, ABD Savunma Bakanı James Mattis'in Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile olan görüşmesinde gündeme getirdiği “YPG'yi PKK'ya karşı savaştırmak”! Her iki konuyla ilgili ayrıntı yok. Güvenli bölge nerede kurulacak, nereleri kapsayacak, Fırat'ın doğusunda da mı olacak? Bunların yanıtı yok.
Ancak Reuters'in bir Türk yetkiliye dayanarak geçtiği, taraflarca yalanlanmayan bir haber öncekilerle birleştirilince anlam kazanıyor. Haber yayınlandığında, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Ankara'da Mevlüt Çavuşoğlu ile heyetlerarası görüşmedeydi. Tillerson, bir önceki akşam Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile çevirmen ve Dışişleri mensuplarının katılmadığı bir görüşme yapmıştı. Habere göre, Ankara Tillerson'a Münbiç'te Türk ve ABD'li askerlerin ortak görev yapmasını ve PKK/YPG'nin Fırat'ın doğusuna çekilmesini önermişti.
MÜNBİÇ KİMİN PAZARLIK KOZU?
Döne döne vurguluyoruz: ABD yönetiminin önceliği Fırat'ın doğusundaki PKK yapılanmasını güvence altına almak. Bunun için Fırat'ın batısında yer alan Münbiç'teki Amerikan destekli PKK varlığını bir pazarlık unsuru olarak kullanıyor. O nedenle Münbiç'te ABD ile ortak yönetim teklifi, ABD'nin Münbiç kozunu daha değerli hale getirmekten başka bir işe yaramıyor. Daha önemlisi şu: PKK/YPG, arkasındaki ABD olmadan Türkiye’nin ya da Suriye'nin karşısında, hele iki ülkenin güçlerini birleştirmesi durumunda hiçbir varlık gösteremez. Yani, ABD'ye “beraber Münbiç'i kontrol edelim, YPG Fırat'ın doğusuna geçsin” demek, Fırat'ın doğusundaki PKK yapılanmasını kabul etmek anlamına gelir.
Tayyip Erdoğan benzer bir öneriyi, Fırat Kalkanı Harekâtı'nın en hassas günlerinde yine yapmıştı. ABD'nin PKK ile birlikte IŞİD'i Rakka'dan çıkarma operasyonu hazırlıkları sırasında, “Operasyonu, PKK ile birlikte yapmayın bizimle yapın” demişti. Sonucun ne olduğu ortada. ABD, Rakka operasyonuyla, PKK'yı IŞİD'e karşı kahramanca savaşan müttefiği olarak sunmak için dünya çapında bir psikolojik savaş yürüttü.
ANKARA'DA KULAKLARA FISILDANANLAR
Resmi tamamlayan unsurlar, Ankara'da kulaklara fısıldanan bazı bilgilerde yer alıyor. Buna göre, Washington'dakiler Ankara'dakilere şunları diyormuş: “Bazı bölgelerde Türk ve ABD'li askerlerin ortak kontrolü olsun. Afrin sizin kontolünüzde kalsın. O bölgeye Arapları yerleştirin. Belli bir zaman geçtikten sonra referandum yapılır isterlerse Türkiye'ye katılırlar.”
Muhtemelen Afrin'e ek olarak İdlib de önerinin içinde yer alıyor.
Bununla, Mattis'in ilk bakışta saçma görünen YPG ile PKK'yı savaştırma önerisini birleştirince, ABD'nin geçmişten bu yana dayattığı plan netleşiyor. YPG'yi dönüştürerek Barzanileştirmek ve Türkiye'nin himayesi altında kuzey Suriye'de devletçik sahibi haline getimek. Önce Türkiye himayesinde ÖSO bölgesi, ardından Türkiye himayesinde Kürdistan!
YENİLGİYİ PAYLAŞIRSINIZ
Bu dayatmaları, Türk Ordusu'na, Türk milletine, toplam olarak Türkiye'ye kabul ettirmek mümkün değildir. Mehmetçik boşuna can vermiyor, boşuna savaşmıyor. ABD ile Türkiye’nin namlu namluya karşılaştığı koşullarda, iktidarda kalmak uğruna bu dayatmaların kabul edilmesini isteyenler, bu görüşü pompalayanlar olabilir. Ama onlar da unutmasın ki, dünya 30 yıl önceki koşullarda değil, ABD de bunları uygulayacak güçte değil.
ABD yenilmektedir, yenilgiyi paylaşırlar!
Fikret Akfırat
Aydınlık