Terör ithali koşullarında karşılaşacağımız sorunlar
Tayyibistan terör ihracatında dünya şampiyonuydu. Şimdi terör ithalinde çok iddialı bir konuma geldi. Yakında rekora koşarsa kimse şaşırmasın.
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın komşumuz Irak’tan sonra Suriye’ye ihaneti, aslında Türkiye’ye ihanetti. Bugün bu gerçek daha iyi anlaşılıyor. Perşembe günü Niğde’de bir astsubay, bir polis ve bir yurttaşımızı şehit eden teröristler, Tayyip Erdoğanların dün Suriye’ye gönderdikleri teröristlerdi.
Planın habercileri
Son günlerde karşılaştığımız olaylar, Türkiye’ye yönelik bir planın habercileri olarak gözüküyor. Bu olayları önümüzde bizi bekleyen büyük ekonomik sarsıntı ve Güneydoğu’daki özerklik inşa etme iddialarıyla birlikte değerlendirmek doğru olur.
Bütün veriler ve sayılar gösteriyor ki ekonomik deprem kaçınılmazdır ve çok yakınımızdadır. Sıcak paraya bağımlı ekonominin sonuna gelinmiştir.
Özerklik inşası ve terör eylemleri ise bir plana işaret ediyor. O planı tezgâhlayan gücü doğru saptamamız gerekiyor. Önümüzdeki sorunları göğüsleme ve aşma yeteneğimizi önce bu saptamada göstereceğiz.
Tayyip Erdoğan’ın silahı yok
Bu eylemleri Tayyip Erdoğanların yönlendirdiği iddiası hiç gerçekçi gözükmüyor. Tayyip Erdoğan’ın bir kargaşalık yaratarak seçimleri erteleme şansı yoktur. Hele Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Suriye’nin üzerine sürme olanağından söz etmek kurgunun ötesinde bir anlam taşımıyor.
Seçimleri ertelemek, faşizme tırmanan bir baskı rejimi inşa etmek, Suriye’nin üzerine yürümek; bunların hepsi, güvenilir bir silahlı kuvvet gerektirir. Önümüzdeki süreçte Tayyip Erdoğanların böyle bir kuvveti bulunmuyor. Ne ordusu var ne polisi var. Kuşkusuz bunu herkesten çok kendisi bilmektedir.
Ekonomik deprem ve iktidar sorunu
Ekonomik depremle ve özerklik kalkışmalarıyla birlikte iktidar sorununun gündeme geleceği açıktır. Dahası tasarlanan yönetim bu koşullara hazırlanan bir cevaptır.
ABD’nin şu anda Türkiyemiz üzerindeki denetimini sürdürmek için parlamenter bir seçenek üretemediği çok önemli bir olgudur. Seçimlerde hangi oranda oy alırsa alsın, Washington yönetiminin Türkiye’yi artık Tayyip Erdoğan marifetiyle yönetemeyeceği apaçık ortadadır. Abdullah Gül-Kılıçdaroğlu-Fethullah Gülen seçeneği de tutmamıştır. Şu anda oluşturulmuş bulunan bu ortaklığın toplum içinde iktidara dayanak oluşturacak bir karşılığı bulunmuyor. O nedenle yerel seçimden sonra AKP ve CHP’yi bölerek bir Geçici Hükümet kurma planı suya düşmüştür.
Washington’un önündeki soru
Bu durumda Washington’un önündeki soru ciddidir. Türkiye’yi ekonomik sarsıntı koşullarında nasıl denetim altında tutacaktır?
Ekonomik krizin derinleşmesi kaçınılmaz olarak sopalı yönetim seçeneğini gündeme getirir. TSK komuta kademesi, ülke yönetimini üstlenmekten kaçınmak istese dahi ekonomik kriz ve bölücü kalkışmalar ortamında iktidar yetkisine müdahale misyonunu kucaklarında bulur. Komuta kademesi eğer bundan kaçınırsa TSK içinde Atlantik ile bağlantılı gruplara da bu tür karanlık görevler dayatılabilir. Bu rol tanımı, TSK’nın toplum içinde kaybolan itibarını iade edecek bazı armağanları da içerebilir. Washington’dan Türkiye’nin önündeki sarsıntılı döneme baktığınız zaman bu plan dışında bir seçenek görünmüyor.
Bölgesel Özerklik kalkışmasının anlamı
Bölgesel Özerklik kalkışması da böyle bir plan içerisinde anlam kazanıyor. Çünkü Bölgesel Özerklik PKK açısından başarı vaat etmiyor. ABD; Suriye’yi bölemedi, Irak’ı bölemedi, Mısır’ı elinden kaçırdı, İran kaya gibi duruyor. Bölgemizde bölücülük toptan yenilgiye uğramıştır. Bu Ortadoğu koşullarında Türkiye’deki bölücülüğün de sonu gelmiştir. O nedenle özerklik kalkışması bir PKK planı değil, fakat PKK’yı enstrüman olarak kullanan Atlantik planıdır. Zaten ABD’nin strateji sözcüleri, PKK’nın girişimini desteklediklerini açık açık ilan ediyorlar. Bununla uyumlu olarak PKK liderlerinden Duran Kalkan da ABD’nin kendilerini İran ve Türkiye’nin üzerine sürdüğünü açık açık vurguluyor ve bu role hazır olduklarını bütün dünyaya ilan ediyor. PKK kullanılacak ve ortada bırakılacaktır. ABD’nin artık PKK konusunda tek seçeneği budur.
Buradan yaşadığımız topraklara ayağını basan herkese, bu toprakların insanlarına karşı sorumluluğu olan herkese bir uyarıda bulunuyoruz:
Türkiye’yi kargaşalığa iten Atlantik planlarında rol almayın.
Bu tür enstrüman rollerinin faturası yalnız Türkiye’ye çıkmayacaktır.
O roller enstrümanın çöpe atılmasıyla da sonuçlanacaktır.
Tek “kazançları” Türkiye’nin geleceğine bırakacakları yaralar olacaktır.
Doğu Perinçek
Aydınlık / ROTA