Doğu Perinçek; Erdoğan, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş'ı bakın nereye çağırdı
Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Doğu Perinçek/İsviçre Hükümeti arasında uzun zamandır süren ve son duruşması, Şubat 2015'de yapılan "Ermeni Soykırımı Emperyalist Bir Yalandır" sözünün, düşünce özgürlüğü olup olmadığı konusunda duruşmaya ilişkin nihai kararını 15 Ekim Perşembe günü açıklayacak.
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Türkiye'nin "Ermeni Soykırımı, Emperyalist Bir Yalandır" sözünden ötürü yargılandığı dava ekseninde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vereceği nihai kararı için, Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, tüm siyasi parti liderlerini, kanaat önderlerini, 15 Ekim Perşembe günü Strazburg'a davet etti.
“BU DAVA, DOĞU PERİNÇEK'İN DAVASI DEĞİL, TÜRKİYE’MİZİN BAŞI DİK YAŞAMA DAVASIDIR”
Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Doğu Perinçek/İsviçre Hükümeti arasında uzun zamandır süren ve son duruşması, Şubat 2015'de yapılan "Ermeni Soykırımı Emperyalist Bir Yalandır" sözünün, düşünce özgürlüğü olup olmadığı konusunda duruşmaya ilişkin nihai kararını 15 Ekim Perşembe günü açıklayacak.
Davaya taraf Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, karardan çok umutlu olduğunu, zafere hazırlandıklarını belirterek, "T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘yi, bütün liderleri, farklı siyasi hareket önderlerini 15 Ekim günü Strazburg'a davet ediyorum. Türkiye'nin birlik bütünlüğünü gösterelim. Bu dava sadece Perinçek davası değildir. Türkiye'nin davasıdır. Buna inanmış herkesi Strazburg'a davet ediyorum. İnsan Hakları Mahkemesi'nin açıklayacağı karar, hukuka uygun olacaktır" diye tarihi bir çağrıda bulundu.
Karar günü İnsan Hakları Mahkemesi'nde olacağını ve bu amaçla, Avrupa basını ile de Türkiye'nin haklı davasını paylaşacağını belirten Doğu Perinçek, Gazeteci Mehmet Canbolat'ın, Türkiye'yi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren bir dizi sorusunu, Frankfurt'ta içtenlikle yanıtladı ve Türkiye ve Avrupa'ya yönelik yönelik önemli mesajlar verdi.
"AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ'NDE KAZANAN BİZİZ"
CANBOLAT: 15 Ekim Perşembe günü, Strazburg'dasınız ve Türkiye için önemli bir gün. Çünkü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, "Ermeni Soykırımı, Emperyasit Bir Yalandır" söyleminiz ekseninde büyüyen bir tartışmaya, İsviçre yasalarından kaynaklanan hukuki bir çıkmaza yönelik nihai kararını açıklayacak. Ne bekliyorsunuz?
PERİNÇEK: "…Hatırlarsanız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2. Dairesi, 17 Aralık 2014 günü bir karar almıştı. Bu mahkeme kararında " Avrupa'da herkes, -Ermeni Soykırımı Yalandır- diyebilme hakkına sahiptir ve bu o kişinin özgürlüğüdür" demişti. Fakat bu kararın gerekçesinde, her Avrupalı'nın yakından bilmesi gereken daha farklı birşey daha vardı. Şöyle deniyordu: "1915 olayları, Naziler'in yaptığı Holocaust soykırımına benzemiyor." Biliyorsunuz; - Soykırım- konusunda BM Sözleşmesi 1948 yılında yapılmıştı. Bu tarihten bu yana alınmış tek bir makeme kararı vardır. O da Naziler'in Yahudiler'e yönelik uyguladığı soykırımdır. Yani yasal olarak, uluslararası hukuk açısından, soykırım konusunda tek örnek budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, benim de dahil olduğum davaya yönelik gerekçeli kararında, -1915 olayları Holocaust'a benzemiyor" derken, aslında, 1915 olayları soykırıma benzemiyor demiştir açıkça. Bu bizim açımızdan büyük bir başarıdır. Mesele sadece, Doğu Perinçek'in veya, Avrupa'da yerleşik Türkler'in düşüncesini söyleme özgürlüğü meselesi değildir. Hiç kimse, "Soykırım yoktur, bu bir yalandır" dediği için hapse atılamaz. O yüzden artık hepimiz, nerede olursak olalım, "Soykırım bir büyük yalandır" diyebiliriz korkmadan. Yine hatırlarsınız, Ermenistan devleti dışişleri temsilcisi, Strazburg'da karar öncesi son duruşmada da şöyle bir açılım sergilemişti:. "Ey Mahkeme! Evet; haydi kabul edelim. Türkler, Ermeni Soykırımı'nı reddedebilsin. Özgürlük olsun. Ama sakın ha; Holocaust'a benzemiyor diye bir gerekçe yazmayın" söylemiyle, adeta bir adım geri atmış ve geri mevziye çekilmiştir Ermenistan yönetimi. Aslında çekilmekten de öte, onları o mevziye püstürten güç, biziz, yani Türk milletidir. Bu bir zaferdir. 15 Ekim'de açıklanacak olan nihai kararda bizim için bir zafer olacaktır. Yürekten inanıyorum. Kazanma gerekçelerini biliyorum. Ancak Mahkeme'ye saygımızdan ötürü, bunu bugün açıklamayacağım…"
"ERDOĞAN, DAVUTOĞLU, KILIÇDAROĞLU, BAHÇELİ, BÜTÜN LİDERLERİ 15 EKİM'DE Strazburg'A BEKLİYORUM…"
CANBOLAT: Strazburg duruşması, sadece kendinizin değil, Türkiye'nin meselesi olduğunu sık sık vurguluyorsunuz. 15 Ekim'de mahkemede sadece siz mi olacaksınız? Türkiye'de Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, tüm siyasi parti liderleri, ulusal bütünlük ve Türkiye'nin çıkarlarını gözeten tüm kanaat önderleri, mesela 15 Ekim günü Strazburg'da yanınızda olsalar, olmaz mıydı?
PERİNÇEK: "…Ülkemiz için çok yerinde olur. Buradan şimdi sizin aracılığınızla herkese hemen sesleniyorum. Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, Sayın Demirtaş, Sayin Türker, saygıdeğer Türk milleti, tüm kanaat önderlerimiz. Frankfurt'tan size bu çağrıyı yapıyorum ve hepinizi 15 Ekim Perşembe günü yerel saatle 11:45'de Fransa'nın Strazburg şehrindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hakkımda açılmış ama özünde Türkiye'yi yargılayan bir davada nihai kararını verecek. Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü için o gün birlikte olalım. Çünkü bu mesele, bir Perinçek İsviçre meselesi değildir. Türkiye'mizin meselesidir. Gelin, büyük Türk milletinin 21. yüzyılda kazandığı bu büyük başarıyı hep birlikte kutlayalım. Hepinizi bu büyük sevinci paylaşmaya davet ediyorum…"
ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI MI?
CANBOLAT: Suriye eksenli hareketliliğe ve İran ve Çin'in de sürece dahil olacağı yönündeki yaklaşımlara bakarak, 3. Dünya Savaşı'nın başladığı söyleniyor? Doğru mu sizce?
PERİNÇEK: - "…Gerçek anlamda bir Üçüncü Dünya Savaşı olmasa da, yaşanan güncel hareketliliğe bakarak, ön çarpışmalar diyebiliriz. Şu anda herkes çok ihtiyatlı hareket ediyor. Bölgesel olarak havada hemen her ülkenin uçağı uçuyor. Herkes bir dikkat dönemi yaşıyor. Ancak yarın o uçakların kanatları birbirine değecek olsa ne olur? Uçaklardan çıkan füzeler de birbirine değebilir. Bugün Rusya hava kuvvetleriyle Suriye'ye yerleşti ve ABD'nin besleyip yetiştirdiği unsurları temizliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri 24 Temmuz'da başlattığı PKK'ya yönelik harekâtlar ile, ABD'nin girilmez dediği bölgeleri bombalıyor. Amerika bölgede bir dayak yiyor ama karşı da koyamıyor. NATO'yu toplayıp, örneğin - Rusya'ya karşı NATO da var - gibi dolaylı mesajlar vermeye çalışıyor ama, elle tutulur somut bir şey yok. Türkiye ise, Rusya ile karşı karşıya gelmemeye dikkat ediyor. Zaten Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de, böyle bir cebelleşmenin, hiçbir zaman Türkiye'nin menfaatine olmayacağını biliyor. Hatta şunu da söyleyebilirim. TSK, Rusya'nın Suriye'ye gelmesinden memnun. Çünkü bölge ülkelerinin, Amerika'ya karşı güçlenmesi, Türkiye'nin PKK'ya karşı mücadelesine olumlu katkıları olur. Böylesi bir süreçte, ABD ile Rusya’yı da karşı karşıya getirecek bir müdahale olmadığı sürece, Üçüncü Dünya Savaşı olmaz. Olsa olsa, ön çarpışmalar var diyebiliriz. Yani, bir dünya savaşının ön çarpışmalarını yaşıyoruz, diyebilirim. Bu ön çarpışmalar, belki yakında bir anlaşmayı da getirir, diye bir beklentim yok değil. Yani, Amerika, bölge ülkelerinin oluşmuş olan statulerini kabul etmek zorunda kalabilir. Daha açıkçası, bölgeye gelip, "Rejimlerinizi değiştireceğim, ülkelerinizi böleceğim." diyen Amerika, görüyoruz, Irak'ı parçaladı. Suriye'yi bu hale getirdi. Türkiye'yi PKK ile bölmeye çalışıyor. Ancak bu plan tamamen çöktü. Açmak istediği Kürt koridoru darmadağın oldu. Yani Rusya'nın ve Türkiye'nin son harekatı, ABD'nin "Kürt koridoru" hesaplarını tamamen bitirmiştir. Şu anda yeni bir durum oluştu. Suriye toprak bütünlüğünü koruyacak. Amerika İran'a diş geçiremedi. Irak yeniden birleşmek istiyor. TSK, PKK'nın tepesine bindi. Bu tablo karşısında Amerika, bence varolan durumu kabullenmek ve saymak zorundadır. Aksi takdirde bu durum bizi, bölgeyi daha çaplı bir götürebilir. Kanaatimce, Amerika'nın böyle bir durumu göze alması, öyle kolay değil. Ortada bazı gerçekler var. Mesela Çin, bir savaşta 1 milyon insanını yitirse birşey olmaz. Çünkü doğu milletleri ölüme karşı çok farklı bir yaklaşıma sahip. Yani ölümü göğüsleyebiliyor. Ama Amerika 1000 insanını yitirse, hemen sarsılır. Bu nedenle ABD'nin, bölgenin enerji potansiyelini de gözardı etmeden, egemen statüyü kabul edeceğini düşünüyorum. Rusya'nın halen kuvvet kullanması, Amerika'yı mevcut durumu kabullenmeye zorlayacak. Tıpkı Gürcistan'da, Rus Ordusu'nun, Osetya'ya girmesi üzerine, ABD'nin durumu kabullenmek zorunda kalması gibi. Ukrayna'da Rusya'nın "Kırım bana bağlıdır" demesini, ABD'nin bunu kabul etmek zorunda kalması gibi…"
CANBOLAT: Rusya'nın Suriye'de etkin biçimde devreye girmesi, uluslararası ortamda biraz düşünce eğilimlerini değiştirmişe benziyor. Bölge için Esadlı bir çözüm de konuşuluyor. Siz bir Türk siyasi lider olarak, Ankara ile Şam yönetimi arasında bir tarihi liderler buluşmasına öncülük etmeyi düşünüyor musunuz?
PERİNÇEK: "…Bunu zaten uzun zamandır yapmaya çalışıyorum. Başka bir çözüm yolu da yoktur. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü tanımak zorundadır ve terör gruplarını desteklemekten vazgeçmelidir. Beşar Esad yönetiminin ülkesinin tem egemen iradesi olduğunu kabul etmelidir…"
CANBOLAT: "ABD Başkanı, PKK ve yan kollarını, IŞİD ile mücadele gerekçesiyle - benim kara gücüm - diye tanımlayabiliyor. Sahiplenebiliyor…?
PERİNÇEK: "…Evet… Evet. Yani Amerika PKK için - benim paralı askerim -, demek istiyor. PKK ve PYD ile, Suriye Türkiye ekseninde silahlı bir güç oluşturma niyetini açıkça dillendiriyor. Bu gruplar, bölgede zaten ABD Hava Kuvvetleri tarafından açıkça korunup kollanıyorlar. Bu gruplar, Amerika'sız yapamayan stratejik piyonlardır. Buradan bir kez daha belirtelim. Obama, PKK/PYD militanlarıyla bir kolordu oluşturma heveslerini dillendiriyor. Ama şunu iyi bilsinler. Amerika, olsa olsa, "Obama Alayları" oluşturabilir. TSK 24 Temmuz'da hava harekatını başlayınca, ilk feryat eden ülkelerin Amerika ve AB ülkeleri olduğunu da unutmayalım. Türkiye'de -Açılım- diye dayatılan, PKK'nın yasallaştırılması sürecidir, PKK'nın Meclis'e oturtulması niyetidir. Bunu artık iyice görmemiz gerekir..."
MÜLTECİLER… AVRUPA ÜLKELERİ… VE TÜRKİYE'NİN ROLÜ
CANBOLAT: Suriye başta olmak üzere Türkiye üzerinden geçerek Avrupa ülkelerine ve özellikle Almanya'ya erişen mülteciler, AB'nin dayatması sonucu, Türkiye'yi yakın bir gelecekte "Mülteciler Ambarı" konumuna getirebilir mi? Bu sorun sizce nasıl çözülebilir?
PERİNÇEK: "…Bu meseleye Almanya veya AB'nin baktığı gibi bakmamalıyız. Mülteciler olayı, nereden, nasıl çıktı? Çok basit. ABD Suriye'ye Erdoğan ile birlikte terör ihraç etti. Sorun bu. Çözüm ise çok basit. Terör ihracını durdurursanız, mülteci olayı da anında biter. Herkes gelen mülteciye kalabileceği barınak yapmak, sıcak yemek vermekle uğraşıyor. Oysa tek bir çare var. Suriye'nin toprak bütünlüğünü kabul etmek ve terör ihracına son vermek. O zaman ABD, bölge için artık terörist eğitmeyecektir. Tayyip Erdoğan ve Katar, Suudi Arabistan, Amerika'nın terör ihracında rol almayacaktır. Suriye'de barış ve bütünlük oluştuktan sonra, Suriyeli yurttaşlar da memleketlerine geri dönüp, yaşamlarını kaldıkları yerden devam ettireceklerdir. Mülteci sorununun tek çözümü, Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kesinkes tanımakla olur."
TÜRKİYE HALKININ AMERİKA'YA İSYANI BAŞLAMIŞTIR
CANBOLAT: Son yıllarda Türkiye'de yaşanan zorlu sürece paralel, Türk milletinin Amerika'ya isyan ettiğini söylüyorsunuz. Türkiye bağımsız bir Cumhuriyet olduğuna göre, milletin tutumu, nasıl isyan diye tanımlanabilir? İsyan, ancak sömürge ülkelerde yaşanan kitlesel bir davranış biçimi değil midir? Türkiye'yi Amerika'nın mı yönettiğini düşünüyorsunuz? Nasıl bir isyan bu?
PERİNÇEK: "…Amerika'ya karşı isyan, Türkiye'de 24 Temmuz'da başlamıştır. Amerika da zaten bunu böyle görüyor. Hemen belirteyim, 24 Temmuz tarihi, Türk tarihinde sıradan bir tarih değildir. 24 Temmuz, 1908'de bizim Hürriyet devriminin tarihidir. Aynı zamanda. Aynı zamanda 24 Temmuz, bizim Lozan Andlaşması'nın tarihidir. 2015'de de bir 24 Temmuz'umuz daha var. O da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Türk polisi ve korucularımızın devletin yaptırım gücünü kullanarak, terör örgütünü bastırmak ve Türkiye'mizde barış ve huzuru tesis etmek için sahaya çıktığı tarihtir. Türkiye elbette bir sömürge ülkesi değil ama, sonuç itibarıyla baktığımızda, ülkeyi ABD yönetmiyor muydu? Öyle olmasaydı, Tayyip Erdoğan "Ben BOB Eşbakanıyım" der miydi? Türkiye üzerinde Amerika'nın denetimini herkes biliyor. Kim hükümet olmak istiyorsa, hemen soluğu, bir şekilde Amerika'da alıyor. Washington'da adeta görücüye çıkıyor nedense…"
AMERİKA, BİRGÜN SİZİ DAVET ETSE…
CANBOLAT: Siz davet alıyor musunuz? Veya koşullar değişse ve bir sabah siz de davet alsanız, gitmez misiniz?
PERİNÇEK: "… Beni davet edemezler. Çünkü benden korkuyorlar. Koşullar değişip bizi de davet etseler, milletime söz veriyoru: bizi denetim altına alamazlar. Vatan Partisi hükümet olursa, elbette Amerika ile görüşür. O ayrı mesele. Çünkü Vatan Partisi, Amerika'nın icazeti ile değil, Amerika'ya rağmen, hükümet olacak bir partidir. Eğer Vatan Partisi, Amerika'nın izniyle iktidar olacaksa, o zaman o parti, Vatan Partisi değildir. Başka bir parti olur. Bizim kesinlikle Amerika'ya savaş açmak gibi bir niyetimiz yoktur. Tek çizgimiz vardır. O da Amerika'nın, Ortadoğu'daki statüyü tanımasıdır. Çünkü bunu yaptığı zaman, Türkiye'yi de tanımış olacaktır. Genel Başkan Yardımcımız Şule Perinçek'in geçen yıl aldığı davet üzerine gittiği Amerika'da verdiği iki mesajın, bugün de arkasındayız. Neydi mesajımız? "…Ey Amerika! Vatanımızı bölemezsin. Atatürk Cumhuriyeti'ni yıkamazsın…" Bunu Amerika artık kabul etmek zorunda, kendisiyle hiçbir problemimiz olmaz ve iki uygar ülke olarak her alanda işbirliğimiz de gerçekleşir…"
CANBOLAT: 7 Haziran öncesinde Tayyip Erdoğan'a yönelik her türlü sert muhalefet yaptınız. Ancak son haftalarda, terörle mücadele ekseninde, kamuoyunda, Erdoğan ile yakınlaşma sürecinde olduğunuz yönünde bir izlenim var. Bu değişimin sebebi nedir?
PERİNÇEK: "… Vatanımızı savunma savaşında, taraf olmak zorundayız. Zaten vatan savunmasında taraf olmayanlar, Tayyip Erdoğan iktidarını yıkamaz. Teröre karşı mücadele savaşında önderlik yapan biz olmalıyız. Hep söylüyorum, Türkiye'de bir vatan mücadelesi vardır. Tıpkı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, mücadele başlarken ve Kurtuluş Savaşı sürecinde, vatan savunmasına evet diyen herkesle işbirliği yapması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Evet, Tayyip'in yolsuzluklarını en ağır biçimde dile getiren biziz. Onun Yüce Divan'da yargılanması için, en kapsamlı dava dosyasını hazırlayan da biziz. O konuda bir gram sapmamız yoktur ve olamaz da. Ancak, Tayyip Erdoğan bugün bu ülkenin bölünmesi için çabalayan PKK terör örgütüne karşı, Türkiye'yi karıştıran komplocu "F Tipi" sinsi ve komplocu örgütlenmeye karşı bir mücadele veriyorsa, elbette yıllardır bu kavgayı sürdüren, bedel ödeyen siyasi parti lideri olarak, "hayır yapma!" diyemeyiz. Destekleriz. Bizi bu yönde, vatansız, sahte solcular suçlamaya başladı. Tekrar söylüyorum. Bu bir vatan savunmasıdır. Kim bu cephede ise, onunla yanyana vatan için mücadele verilir. Vatan Partisi içinde de bile, bu konuda henüz bir tereddüt var. Ancak, biz mevcut güncel durum ve koşula bakıyoruz. - Önce vatan - diyorum ve o nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin verdiği amansız ve onurlu mücadeleyi sonuna dek destekliyoruz. Buna, gerçeği geç de olsa gören Tayyip de destek veriyorsa, ülke bütünlüğünden söz etmeye başlıyorsa, yaptığı yanlışlıkları bugün görüyorsa, onu da destekleriz. Tekrar ediyorum. Partimizin yıllardır savunageldiği ilkeler ışığında, vatan savunmasında, Türkiye'nin menfaatleri konusunda - geçmişte hangi hataları - onlarla savaşta yan yana olmayı göze alırım. Vatan savunması, benim için tek öncelikli meseledir. Bu kadar açık!.."
Mehmet Canbolat yazdı
Almanya Hessen Toplum Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Gazeteci
ulusalkanal.com.tr