Aydınlık, Yüzbaşı Murat Eren'i cezaevinde ziyaret etti
İlk kumpas olarak bilinen 'Atabeyler' davasından hala hapiste bulunan Yüzbaşı Murat Eren'i cezaevinde ziyaret ettik. Eren, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvurunun üzerinden 27 ay geçmesine rağmen bir karar çıkmamasından yakındı
Eski Özel Kuvvetler Pilotu Yüzbaşı Murat Eren, Ergenekon ve Balyoz davaları henüz icat edilmeden önce Türkiye gündemini sarsan 'Atabeyler' davasından aldığı mahkumiyet nedeniyle hala cezaevinde olan asker kökenli tek kumpas mağduru.
Murat Eren dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'a suikast iddiasıyla 31 Mayıs 2006'ta tutuklandı, 3 ay 22 gün sonraki ilk duruşmada tahliye edildi. Daha duruşmalar bile başlamadan Yüksek Askeri Şura kararıyla TSK'dan ihraç edildi. Kumpasa uğramasa bugün Albay rütbesinde olacaktı.
Eren, 6 yıl boyunca özel yetkili mahkemede süren yargılama sonucu 'suikast' ve 'örgüt' suçundan beraat etti, 'izinsiz patlayıcı madde bulundurmak'tan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Evinde ele geçirildiği iddia edilen bir CD'den sivil mahkemede beraat eden Eren, aynı CD'den dolayı yargılandığı Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde 'Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak' suçundan 5 yıl hapis cezası aldı. Askeri Yargıtay da bu cezayı onadı. Askeri yargı, "ele geçirilen" CD'de Eren'e ait parmak izi olup olmadığını araştırma gereği bile duymamıştı. Mart 2013'te girdiği cezaevinden Ekim 2014'te 'denetimli serbestlik' yasası kapsamında tahliye oldu. Ancak Eren'in çilesi burada bitmedi. Cemaatin kontrolünde olduğu gerekçesiyle dağıtılan Yargıtay 9. Ceza Dairesi giderayak sivil mahkemenin 'patlayıcı madde bulundurmak'tan verdiği hapis cezasını onadı. Böylece, 13 Şubat 2015'te Eren'e yine cezaevi yolu göründü. Dava süresince Mamak, Maltepe, Paşakapısı gibi birçok cezaevini dolaştı. Son olarak geçen Mayıs ayında kaldığı kapalı cezaevinden Kartal Yarı Açık Cezaevi'ne nakledildi. Aydınlık'tan Derya Derviş ve Gamze Çınlar, Yüzbaşı Eren'i bayram öncesinde kaldığı cezaevinde ziyaret etti.
DOSYASI AYM'DE BEKLİYOR
Murat Yüzbaşı, hal hatır sormamızın ardından, konuyu hemen Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuruya getirdi. Tam 27 ay geçmişti başvurusunun üzerinden ve hala Anayasa Mahkemesi'nden bir karar çıkmamıştı. "Vatan hainiysem açıklasınlar, ben de bileyim artık. Öyle bir arafta bırakıyorlar ki insanı... Niye bukadar uzadığına mantık erdiremiyorum" dedi. Oysa ki, aldığı son bilgilere göre Anayasa Mahkemesi raportörü raporunu hazırlamış, dosyanın sadece karara bağlanması bekleniyormuş.
'KAÇ KERE 'BU İŞ BURAYA KADARMIŞ' DEDİM'
Söz suçlandığı CD'ye geldiğinde yüz ifadesi değişti: "CD'yi hazmedemiyorum. O CD'yi hiç elime almadım. Sadece fotokopisini verip 'bu senin' dediler. Sigara izmaritinden bile parmak izi alınmış, sadece CD'den alınmamış. Haberlere bakınca şok oldum. 'Başbakan'a suikast' diyorlar. 'CD bana ait değil, her türlü kriminal araştırmalar yapılsın' diyorum. Askeri savcı ise 'Orada parmak izi olmaması CD'nin sana ait olmadığını göstermez' diyor. Ozaman mantıken hiçbir şeyin parmak izi alınmaması gerekiyor."
Cezaevindeki koğuşlarında da asılı olan Türk bayrağı ve 'Herkes sever biz ölürüz' yazısına değinen Eren, "Bunu demek kolay. 12 sene Güneydoğu'da görev yaptım. Kaç kere 'bu iş buraya kadarmış' deyip kelime-i şehadet getirdiğimi bir ben bilirim" diye ekledi.
'SABİHA GÖKÇEN'DEN KALKAN UÇAKLARI İZLİYORUM'
Cezaevinde vaktini nasıl geçirdiğini anlattı: "Çok kitap okuyorum. Saat 5.30 gibi kalkıp seraya doğru yürüyorum. Karşımdaki kapalı cezaevine bakıp; 'İçerde nasıl bir hayat var, 9 adımlık bir alanda yaşıyorlar' diye aklımdan geçirdiğimde 'şükür, orada olmak da vardı' diyorum yine de. Burada yeşillik var, toprak var. Cezaevinde Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan kalkan uçakları izliyorum. Pilot olduğum için bu beni mutlu ediyor."
'KATİLLERLE, TECAVÜZCÜLERLE AYNI KOĞUŞLARDA KALDIM'
Genelkurmay'ın hiçbir şekilde kendisine sahip çıkmadığını belirtse de, TSK'ya kırgın olmadığını söyledi: "Kurumlar bizimdir. Kuruma küsmek olmaz. Kişilere de sadece negatif enerjimi yolluyorum. Biliyorum ki, hiç bir kötülük karşılıksız kalmaz bu dünyada. Ne devre arkadaşları gördük. Tahliye olduktan sonra yolda görüp yolunu değiştirenler bile oldu. En yakın akrabalarım dahil ziyaretime gelmeye korktular. Bu süreçte maddi ve manevi olarak en dibi gördüm. Bundan sonra bana ne yapabilirler ki; ancak öldürmeleri lazım." Ergenekon ve Balyoz mağdurlarından bir farkı olduğu görüşünde: "Onlar birlikte göğüslediler süreci, ben hep yalnız kaldım. Tecavüzcülerle, katillerle aynı koğuşlarda yattım. Oturup sohbet edebileceğiniz bir insan bulamıyorsunuz. Bazen duvarları yumrukluyorsunuz."
'KİŞİLERLE DEĞİL, SİSTEMLE MÜCADELE EDİLMELİ'
Kırgınlıklarının olup olmadığını sorusuna Yüzbaşı Eren'in yanıtı şöyle oldu: "Kindar değilim. Ama hepsinin hesabı öyle ya da böyle sorulacak. Bunun için canımı ortaya koyarım. Beni buraya haksız yere koydular. Anneciğim bana hasret öldü. Ali Fuat Yılmazer içerde diye içim serinlemiyor, çünkü aynı sistem devam ediyor. Ali Fuat gider Veli Fuat gelir. Arkadaşlarımız maalesef kişilerle uğraşıyor. Planlı hareket etmek lazım, sistemle mücadele etmek lazım."
'ATATÜRK'Ü ŞOV YAPMA, NASIL DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BİL'
Atatürk'ün Bursa Nutku'nu çok sevdiğini de sohbetimiz arasında belirten Eren, "Bundan vazife çıkarıyorum" diye vurguladı. Atatürk'ün görsel şovlarla anılmasından rahatsız oluyormuş. "Kaç yılında doğduğunu, kaç yılında öldüğünü bilme ama Atatürk'ün düşünce sistemini, görüş açısını bil. Nasıl bukadar öngörülü olabildiğini anla" uyarısında bulundu.
'EN GÜZEL ŞEY ÖZGÜRLÜK'
Eren, "Bayramda herkes sevdikleriyle beraber olmanın tadını çıkarsın. Kimisi hapishanede, kimisi hastanede. Ama en güzel şey özgürlük. İnsan özgürse yaşamanın tadı bir başka. Bayramlar beni hep heyecanlandırmıştır. Çocuk gibi olurum, erkenden uyanırım..." diye sözlerini sürdürüyordu ki, 'Görüş saati bitti' uyarısı geldi...
Özgür bayramlarda görüşmek dileğiyle vedalaştık...