Nixon'un sakızı PKK'nın ağzında

Nixon'un sakızı PKK'nın ağzında

Tarih 5 Mayıs 1968. Dünyanın dört bir yanının ayaklanmalar, üniversite işgalleri, kitlesel eylemler ve işçi grevlerine sahne olduğu 1968’in meşhur Mayıs ayından bir gün…

Ancak bu tarihi önemli kılan bir nokta var. Sonradan ABD Başkanı olacak Richard Nixon, New Hampshire eyaletinde konuştu o Pazar günü. Aynı yılın Kasım ayında yapılacak olan seçimlere hazırlanıyordu. Rakibi Hubert Humphrey’i yenilgiye uğratacak ve Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olarak seçimleri kazanacaktı. Ancak Beyaz Saray’dan görünen manzara, “süper güç” addedilen bir devlet için pek de iç açıcı değildi. Irkçılık had safhaya ulaşmıştı; bunun sonucunda siyahların yaşadığı gettolarda art arda isyanlar patlak veriyordu. Hepsinden öte, Amerikan postalı, Vietnam’da bataklığa saplanmıştı ve kolay kolay çıkacak gibi durmuyordu. Ülke 1865’ten bu yana ilk kez, savaş karşıtı kitlesel eylemlerle sarsılıyordu.

ZAFER HAYAL OLUYOR

Durumun vehametini gören Nixon, ne yapıp edip Beyaz Saray’a çıkmakta kararlıydı. 5 Mayıs günü yaptığı konuşmasında, Amerikan tarafının “onurlu barış” talebini dile getirdi. “Onurlu barış”tan kasıt, on yılı aşkın bir süredir Vietnam’a saldırdığı halde direnişi kıramayan ve hedefine ulaşamayan Amerika’yı daha fazla rezil olmaktan kurtarmaktı. “Onurlu barış”, komünist gerillaların kararlı mücadelesi karşısında çaresiz kalan; kimi uyuşturucu bağımlısı olan, kimi aklını yitiren yüzbinlerce Amerikan askerini bu inatçı Asya ülkesinden çekmek ve yerle bir olan prestiji biraz olsun toparlayabilmek anlamına geliyordu. Kamuoyu, “askeri bir zaferden daha azına” hazırlanmalıydı.

"ASYALI ÇOCUKLAR KENDİLERİ İÇİN SAVAŞMALI"

Aslında Nixon, selefi Lyndon Johnson’ın öğretisini uygulamaya koyuyordu. “Asyalı çocuklar kendileri için savaşmalı” diyordu Johnson. Bu cümle, daha fazla küçük düşmeden savaştan sıyrılmak gerektiğini ifade ediyordu. Bunun da ötesinde, ABD’nin gelecekteki stratejisinin sloganı niteliğindeydi. Ordu bitap düşmüştü, 60 bine yakın kayıp vardı; emperyalist politikalar Amerikan askerini yormadan gerçekleştirilmeliydi artık. Washington’ın çıkarlarına ters düşen memleketlerde işbirlikçi, ajan ve “kara kuvveti” illâ ki bulunurdu.

"ONURLU BARIŞ" SLOGANININ YENİ SAHİPLERİ

Nixon, “onurlu barış” kavramını zikreden ilk isim değildi kuşkusuz. İngiliz ozan William Shakespeare, Coriolanus adlı tragedyasının üçüncü perdesinde Volumnia karakterine söyletiyordu bu ifadeyi. Romalı devlet adamı Cicero ve İngiltere’nin 19. Yüzyıldaki başbakanlarından Benjamin Disraeli de kavramı kullanmıştı. Ancak bu iki sözcük, Nixon’ın seçim kampanyasında parlamış ve asıl şöhretine kavuşmuştu. 1973 yılında savaşı noktalayan Paris barış görüşmeleri boyunca da popülerliğini koruyacaktı. Nixon’ın Soğuk Savaş yıllarında dirilttiği bu kavram, bugün de sahipsiz kalmadı. Atlantik ötesine “gönüllü kulluk”ta sınır tanımayanlar, “ABD’den gelen slogan bayram” dediler ve 40 sene öncesinin bu propaganda lafına dört elle sarıldılar. Bilhassa Türk Ordusu’nun 24 Temmuz’da başlayan operasyonlarının ardından PKK’nin meclisteki temsilcileri, yayın organları ve kuyrukçu örgütleri “Onurlu barış”ı dilinden düşürmez oldu. En son HDP milletvekili Leyla Zana, meclisteki olaylı yemin töreninde Kürtçe, “onurlu bir barış” diledi.

Belli ki zafer hayali suya düşen, “onurlu barış”ın kanatları altına sığınıyor. Emperyalist ile emperyalizme payandalık eden “onurlu barış” korosunda buluşuyor. ABD, 20 yıl debelendiği Vietnam’dan paçasını bu afili sloganlarla kurtarmıştı. PKK de müttefiki ABD’nin deneyimlerinden ders çıkarıyor olmasın?

Hazal Saral

ulusalkanal.com.tr