Bu topraklardan neden umut kesilmez?

Türkiye’nin akılları zorlayan gündeminin arasında Anadolu’nun o bildiğimiz sıcak yüzüne daha çok bakmak istiyor insan. Hani İbrahim Balaban’ın ‘Bahar Tablosu’ üzerine yazılan o Nazım Hikmet şiirini daha bir dinlemek istiyor:

Bu topraklardan neden umut kesilmez?

Türkiye’nin akılları zorlayan gündeminin arasında Anadolu’nun o bildiğimiz sıcak yüzüne daha çok bakmak istiyor insan. Hani İbrahim Balaban’ın

Bahar Tablosu’ üzerine yazılan o Nazım Hikmet şiirini daha bir dinlemek istiyor:

“İşte seyreyle gözüm, hünerini Balaban’ın

İşte sürülen toprak

İşte insan: dağın, taşın, kurdun kuşun efendisi.

İşte çarıkları, işte poturunda yamalar

İşte karasaban. İşte sağrılarında kederli, korkunç oyuklarıyla öküzleri.

On yıl mapusta yattı ama kaybetmedi umudunu Balaban.

İşte Seçköyünden Ali’nin kızı geliyor al taylarıyla tarlaya…”

Balaban’ın Bahar Tablosu’nda yansıttığı Anadolu fotoğrafının bir benzerini de Serdivanlı Faik Baysal “Serdivan” adlı romanında kelimelerle aktarır.

Edebiyat sohbetleri yapmaktan büyük keyif aldığım sevgili dostum Recep İlhan’ın önerisiyle okuduğum günlerde çok etkilendiğimi anımsıyorum Serdivan’da anlatılan çıplak gerçeklikten…

Serdivan'dan bir mektup geldi

Bir süre önce hep merak ettiğim ama bir türlü göremediğim Serdivan’dan bir mektup aldım. Mektup, yazılarımı okuyup ilgi duyan ve bu konudaki beğenilerini dile getiren Emekli Edebiyat Öğretmeni Cemil Aytekin’den geliyordu. Ancak mektubun insanın bu topraklara olan inancını yineleyen yanı, saygıdeğer Cemil Aytekin’in, bir yazımda hikâyesini anlattığım (http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/2014/01/03/boyle-seyler-yalnizca-hayatta-olur/) Elmalılı sanatçı Hamdi Toşur’a yazdığı şiirdi.

Yazıda aktardığımız Hamdi Toşur’un yaşamından oldukça etkilenen Serdivanlı Cemil Aytekin Öğretmen, Anadolu’nun bir ucundan öte ucuna insan sıcaklığını aktardığı “O’dur Güzel İnsan” başlıklı şiiriyle gözlerimizi yaşarttığı kadar üzerinde yaşadığımız toprakların geleceğine dair umudumuzu da yeşertti.

Bir Can'a girip her Can'a karışan ruhlar

Hamdi Toşur da tıpkı Balaban gibi alaylı bir sanatçı. O da Balaban gibi içine doğduğu toprağın öyküsünü anlatıyor. Biri fırçayla, diğeri taşla, bakırla, gümüşle. Bir ruh iken bir can içine girip, o anda her can içine karıştığını bilen bir geleneğin dalları giderek soytarılık baltasıyla budansa da kökleri öyle derinde ki, daha nice sürgünler verir…

Sözü daha fazla uzatmadan aradan çekilip sizi de o şiirle baş başa bırakıyorum:

O'dur güzel insan

Odur güzel insan erdemle dolu

Hamdi Toşur adı inan silinmez

Sanatın’ sorarsan Apollon gibi

Dünyada örneği azdır bulunmaz

Gece gün durmadan hülyalar kurar

İskender rölyefi her yerde arar

Bir heves uğruna kendini yorar

Safranbol’ Antakya merak alınmaz

Rölyef heykel derken paralar yapar

Bir ibadet misal sanata tapar

Sakın geri dönme tuttuğun kopar

Bu gidişle kardeş bil ki ölünmez

Hiç bitmez tükenmez becerin senin

Mozayık sıcak cam ölmez eserin

Sözlerin bakışın ne kadar derin

Umarım yıldıza sessiz kalınmaz

Aklı olan devlet halkına akar

Orda nice kıymet ateşler yakar

Yönetici dersen tepeden bakar

Onunla kıyasa asla gelinmez

Değer bilenlere hazinesin sen

İnsanlar içinde rafinesin sen

Yerden gökyüzüne sefinesin sen

Dilerim namertçe kara çalınmaz

Ahlakın sanatın hep daim olsun

Mala mülke tapma aşk kaim olsun

Hayat bahçem dolu hercaim olsun

Cemil sunsun sana yürek delinmez

Yusuf Yavuz

ulusalkanal.com.tr

ibrahim balaban serdivan