Parmak gökyüzünü gösterdiğinde yalnızca aptallar parmağa bakar
Üretim deyince aklımıza otomobil, bilgisayar, televizyon vb. materyaller gelir. Ancak üretim elbette bunlarla sınırlı değildir. Bir düşünce veya siyaset de üretimdir. Televizyon üretim sonucu bir ürün olur da televizyon programı olmaz mı? Hatta bu televizyon programının yarattığı veya desteklediği ideoloji, fikir ve davranış biçimleri de başlı başına bir üretim faaliyetidir. Toplumun bilincinde yerleşik hale getirilmeye çalışılan fikirlerin, siyasetlerin en etkili yollarından biri tam da bu noktada, medyadır.
Penguen Bağlama Çalar mı?
Yerleşik hale getirilmeye karar kılınan fikirler, bu kanallar aracılığıyla yeniden bir üretime tabi tutulur. Medya da en nihayetinde bir araçtır. Ve her aracın bir kullananı vardır. Hakim sınıfın –kullananın- belirlediği çerçevede fikirler ”meşrulaştırılarak” gerçekler şekil değiştirir, modifiye edilir, topluma sunulur. Gerçekleri değiştirme yeteneği, bu teknoloji harikası medyanın en kullanışlı alanıdır. Bir bakarsınız boğaz köprüsünü kapatan milyonlarca insan “sevimli penguenlere” dönüşür, bir bakarsınız bir terör örgütünün allanıp pullanan vitrin süsü, bağlamasıyla, duymayan kulakların pasını siler(!) Görülen işlev büyüktür ancak maliyeti azdır. Pratik olarak değeri ise bir penguenin bağlama çalması gibi bir hikâyedir. Medyanın gücü budur…
HDP’nin Bütün Renkleri Gridir
Büyük şair Cemal Süreya, “saat 12’den sonra tüm içkiler şaraptı.” Diye yazmıştı. Şairin saati, belki de bir doygunluğu, bütünselliği, keyfi ve muhabbeti ifade ediyor, tartışılabilir. Ancak bir de HDP’nin saati var ki, şaraplar rengini kaybediyor, güneş mor oluyor, gökkuşağı yağmura küsüyor. Afişlerinde, söylemlerinde kullanılan onlarca renk, bütün bir karanlık tabloyu kapatma telaşıyla rastgele kullanılıyor ve griye dönüşüyor. Bu renk değişimi, medyanın insanlık için icat ettiği gözlüklerle fark edilmese de HDP projesini çıplak gözle incelediğimiz zaman gerçek gün gibi ortaya çıkıyor. İngiliz Times Gazetesinin “yakışıklı, karizmatik ve sadece 42 yaşında” gibi gizemli bir söz öbeğiyle parlattığı eş genel başkan, bizzat HDP’nin bir Öcalan projesi olduğunu açık yüreklilikle söylemişti. Yavuz Alogan’ın belirttiği üzere, HDP’nin MİT marifetiyle AKP’yle el ele olarak kurulduğu, sosyalist solu kendi içine alarak batıda güçlenmek, Haziran Ayaklanması’nın devrimci potansiyelini yok etmek istediği de sır değil. Renklerin bir olduğu Haziran Ayaklanmasını, güçlü lider diyerek övgüler düzdüğü Tayyip Erdoğanlara bir darbe girişimi olarak görmesi nereye konulur? HDP’nin saatini kuran kuvvetler ortadadır, gökkuşağının rengini de onlar belirler. Neoliberalizmin ambalajı, doğası gereği çok renklidir…
Söyleyene Değil, Söyletene Bak!
HDP’nin her kademeden yöneticisi ana akım medyada televizyon programlarının değişmez konukları… Programlar her ne kadar sığ, yüzeysel, maskelenmiş ve ezberlenmiş siyasi söylemler üzerinden yürüse de satır aralarında pek çok itiraf gizli. 27 Mayıs 2015’de CNN Türk’te yayınlanan Tarafsız Bölge programı toplamda istediklerimizin bir özetini ortaya koyuyor. Ahmet Hakan, elinde bağlamasıyla karşısında oturan Selahattin Demirtaş’a: “sazı bulduk, seni ikna ettik, artık bize türkü söyleyeceksin…” diyor. Bu kurgulu dinleti, “Selocan’ın” detone sesiyle devam edip gidiyor. Ancak mesele bozuk ses ya da söylenen türkü değil. İşletilen sistematik resmi o cümlelerle daha net çiziliyor. Söyleyen de belli söyleten de. Hatta repertuvar da hazır… Bu durumda söyleyene değil söyletene bak deyişi geliveriyor akla! HDP tam da budur. Sahibinin sesi neyi keyfederse o “türküyü” söylemek zorundadır. Yoksa elinden bağlaması alınır, ekranlardan silinir, yerine bir başkası geliverir. Kendini Robin Hood’a benzeten “Selocan’ın” kaderi, Öcalan’ın iki dudağı arasındandır. Bu bağlamda “seni başkan yaptırmayacağız” demesinin hiçbir kıymeti yoktur. Nitekim yıllardır süren AKP-PKK müzakerelerinde bu konuda çoktan mutabakata varıldı… Görünenle gerçek aynı olsaydı, bilime gerek kalmazdı kuşkusuz. AKP ve HDP birbirine sarılarak ortaya istedikleri ürünü çıkarmaktadırlar.
Parmak, Gösterdiği Yer ve Aptallar
“Amelie” filminin iz bırakan bir sahnesinde küçük bir kız çocuğu “parmak gökyüzünü gösterdiğinde yalnızca aptallar parmağa bakar” der. Bugün HDP’yi AKP’nin panzehiri olarak gören ve onu parlatan aydınlar, siyasi parti liderleri, bu filmin aptallarını oynamaktadırlar. Oynamaktadırlar diyoruz çünkü senaryonun bir parçası olarak ezberlerini konuşturuyorlar. Allanıp pullanan parmağın, (HDP) bu yazının son bulmaması pahasına seceresi ortaya dökülebilirdi, başka bir yazıya bırakıyoruz. Parmağın gösterdiği yer, reklam kliplerinde zihinlere işlenen düğün, umut, şarkı, aşk, çocuk, çiçek, mutluluk, barış değil, tersine kanlı bir senaryodur. İç çatışma, etnik-mezhepsel ayrılık ve bölünmedir. Son olarak parmağın gösterdiği yere aldanan veya aldanmakla yükümlü olanlar, aynı zamanda yarının Türkiye’sinde izi olmayanlardır: HDP’nin barajı aşmasından mutluluk duyacağını belirten CHP Gn. Bşk. Kılıçdaroğlu, milletvekili adayları, parti yöneticileri, yine “demokrasiye olan inancıyla” HDP’nin meclise girmesinde bir beis görmeyen MHP İstanbul milletvekili Meral Akşener, ve ana akım medyanın tüm kadrolu konuk aydınları…
Yaratılmak istenen bu kirli ideolojik iklimde, 7 Haziran günü seçimler HDP-PKK’nın zaferiyle sonuçlanmayacaktır. Akıl ve vicdan üstün gelecektir, milletimiz sazı kılıfına koyup, “Selocan’ın” sırtına verecektir.
Özgür Bursalı