HDP'nin Kürkçü'sü 2: Mahir Çayan'ın amaçlarına alet edildik
THKP-C’yle ideolojik bağının olmadığını söyleyen ‘sosyalist’ Kürkçü’nün polis ifadeleri Dev-Genç davasının gerekçeli hükmünde şöyle geçer: ‘Mahir’in amaçlarına alet edildik’
THKP-C’yle ideolojik bağının olmadığını söyleyen ‘sosyalist’ Kürkçü’nün polis ifadeleri Dev-Genç davasının gerekçeli hükmünde şöyle geçer: ‘Mahir’in amaçlarına alet edildik’
Yazı dizimizin ilk bölümünde, halka “Dev-Genç önderi” diye mal edilmeye çalışılan Ertuğrul Kürkçü’nün, THKP-C’nin kuruluşunun zeminini oluşturan “Aydınlık Sosyalist Dergi’ye Açık Mektubu”ndaki imzasına rağmen nasıl inkar ettiğini anlattık. Savcılık ifadeleriyle, “Bu fikirleri layıkı veçhile bilmiyordum” dediği mektuptan sonra Kürkçü, mahkemede de kurucularından olduğu THKP-C’yle ideolojik bir yakınlığı olmadığını söyler. Çayan ve arkadaşlarının yakalanmasıyla bölünme sürecine giren THKP-C’de teslimiyetçi eğilimler ortaya çıkar. Kürkçü’nün de teslimiyetçi ifadeleri gazetelere manşet olur.
ÇAYAN, PERİNÇEK’LE GÖRÜŞMEK İSTİYOR
Turhan Feyizoğlu, “Mahir”de şöyle yazmaktadır: “Bu dönemde (Mahir ve arkadaşlarının Maltepe Askeri Cezaevi’nden firarlarından sonra) Mahir’le görüşmek isteyen veya Mahir’in görüşmek istediği kişiler konusunda bazı bilgiler vardır. Bunlardan birisi Mihri Belli, diğeri Doğu Perinçek’tir.” (Mahir, s. 500)
Hülagü Bulguç bu konuda şunları anlatıyor: “Mahir, Maltepe’den kaçtıktan sonra Ankara’ya geldiğinde örgüt çok dağınıktı. (...) Doğu’ların Söke dağlarında olduğuna dair bilgiler vardı. Böyle bir tartışma ortamında Mahir, ‘Doğu ile bir görüşsek iyi olur, bulabilir miyiz, konuşabilir miyiz?’ dedi. ” (THKP-C Davası/İddianame, V Yayınları, Ankara, Mart 1988, s. 531)
‘İDEOLOJİK YAKINLIĞIM YOK!’
Ertuğrul Kürkçü, THKP-C davasının 4 Haziran 1973 günlü duruşmasında şöyle demektedir:“İçinde bulunduğum hareketin herhangi belirli bir anında ben yetkili sorumlu, kendi arasında görev bölüşümü yapmış bir karar organı ile ve icra organıyla karşılaşmadım... Aslında hiçbir şey yokken ortaya çıkartılmış bir THKP ve Mahir Çayan tarafından savcılıkta ve mahkemede verilmiş ifadeler vardı. Ben bu ifadeyi tekrarlayarak bir ifade verdim... Genel Komite olunca ve bir de Merkez Komitesi söz konusu olunca bunlara çeşitli görevler dağıtılması gerekiyordu. Bunları da o anda nasıl uygun geliyorsa o şekilde yaptım.” Kürkçü, daha sonra Ankara’da görülen Dev-Genç davasında Kızıldere’ye gidişini Çayan’a duyduğu “kişisel hayranlıkla” açıklamakta, o dönemde aslında ideolojik olarak THKP-C ile yakınlığının olmadığını söyleyecektir! (Ankara Dev-Genç Davası Duruşma Tutanakları, 24 Kasım 1972)
THKP-C BÖLÜNÜYOR
1971 Mayısında Çayan ve arkadaşlarının yakalanmasıyla, THKP-C’nin dışarda kalan liderleri büyük bir panik içine girmişlerdi. Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga, Çayan’a büyük bir öfke duymaya başlamışlardı. Çayan’ın yakalanmasından sonra Ertuğrul Kürkçü Merkez Komitesine alınmıştı. Küpeli ve Aktolga’nın Çayan’a yönelttikleri eleştiriler giderek sistemleşmiş, THKP-C Merkez Komitesinin bu iki üyesi yeni bir çizgi savunmaya başlamışlardı. Baskılar ve darbeler sonucu uğranılan yenilgi, THKP-C’nin içindeki teslimiyetçi eğilimleri ortaya çıkartıyordu.
Çayan ve arkadaşlarının imkanları azdı. Cezaevinden yeni kaçmışlar, kendilerine yer bulmakta bile zorluk çekiyorlardı. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Orhan Savaşçı, Ziya Yılmaz ve Ertuğrul Kürkçü imzalı bir ihraç kararı Küpeli ve Aktolga’ya gönderildi. Kararda, Genel Komite çoğunluğunun Yusuf Küpeli, Münir Aktolga ve onların görüşünü benimseyen herkesin örgütten atılmasına karar verildiği yazılıydı. THKP-C tam anlamıyla ikiye bölünmüş oldu.
‘MAHİR’İN AMAÇLARINA ALET EDİLDİK’
Ertuğrul Kürkçü’nün 19 Nisan 1972 günü polise verdiği ifade, Dev- Genç davasının gerekçeli hükmünde şöyle özetleniyor:
“... düşündükçe her şeyin kendisine intikal ettirilmediğini, kendisinin dışında bir takım ilişkilerin kurulmuş olduğunu, esas faaliyetin Mahir Çayan, Orhan Savaşçı, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga ile Ziya Yılmaz tarafından yürütüldüğünü, tabiri caizse gerek kendisinin gerekse kendi şahsında Dev- Genç’in bu kişiler tarafından amaçlarına alet edildiklerini, bu şekilde hareketle daha doğru dürüst Marksist-Leninist bilgiye sahip olmayan genç arkadaşlarının heyecanını gerçek illegal amaç ve hareketlerini gizleyerek istismar ettiklerini, kandırdıklarını, bu bakımdan kendilerini suçlu saydığını beyan etmiştir.” (Dev- Genç Davası Gerekçeli Hükmü, s. 913)
“Sanık huzurda, gerek poliste vermiş olduğu ve gerekse İstanbul askeri savcılardan oluşan kurula ve Ankara Sıkıyönetim askeri savcısına vermiş olduğu hazırlık ifadelerini kabul etmiş, herhangi bir baskı veya etki altında kalmadan bu ifadeleri vermiş olduğunu beyan etmiştir.” (s. 924)
‘ANARŞİST, KUMARBAZ VE SORUMSUZ’
Yusuf Küpeli savcılık ifadesine, “Şimdi anlıyorum ki ben kendimi Marksist-Leninist zanneden Donkişot, anarşist, kumarbaz, sorumsuz, halkıma ve işçi sınıfına karşı bir kişiyim” diye yazdırıyordu. Teslimiyet ve yılgınlık hızla yayılıyordu. Ertuğrul Kürkçü de Ankara Dev-Genç davasında, benzer yönde ifadeler veriyor, bu ifadeler gazetelerde manşetten veriliyordu. THKP-C sanıklarından Muzaffer İlgen o günleri şöyle anlatıyor: “Gazetelere inanmak istemedik. Tahrif ediyorlar, Ertuğrul bunları söylemiş olamaz diye düşünüyorduk. Avukatlar aracılığıyla duruşma tutanaklarını getirttik. Gazeteler gerçeği yazmıştı. Bu olay yeni bir teslimiyet rüzgarına yol açtı.” (THKP-C doğuşu ve ilk eylemleri, Kaynak Yayınları, 3. baskı, 1987)
Yarın: Selimiye’de “Pişmancılar Koğuşu” Teslimiyet teorileri
üretiliyor. Abdülhamit “yurtsever” ilan ediliyor. Kürkçü: “MDD, emperyalizmin teorisidir!”
Aydınlık