Kübalılara Atatürk'ü sorduk tanımayan çıkmadı

Küba’nın başkenti Havana, Karayip’lerin en canlı kenti olarakta biliniyor.

Kübalılara Atatürk'ü sorduk tanımayan çıkmadı

Karayipler'in en canlı kenti ''Havana''

Küba’nın başkenti Havana, Karayip’lerin en canlı kenti olarakta biliniyor. Her bir sokağın da süprizlere sahiplik yapan Havana , gerek ülkenin rejimi gerek işe kültürü sebebi ile ruhumuzu sarmakla kalmayıp, dönüş yoluna geçtiğimiz vakit içimiz buruk şekilde şehri terketmemizi sebebiyet veriyor.

“ Küba’nın ve mazlum halkların lideri”

Kültürün sosyalist kültür olduğu ülke’de, yolda yürürken yüzüne sıcacık gülümseyen insanların gülümsemelerini bile böylesine içtenlikle sizinle paylaşmaları bir çok ülke de alıştığımız bir durum değil. Sürekli birbirimize gülümseyerek yürüdüğümüz Havana sokaklarından biri okyanusa nazır, Ulu önder Mustafa Kemal Paşa’nın heykeline çıkarıyor bizleri. Heykelin üzerinde “ Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu” yazmasının yanı sıra, hemen altında Paşa’nın en özlü sözlerinden biri olan “ Paz en el pais, paz en el mundo” yani “ Yurtta sulh, Cihanda sulh.” yazmışlar. Söylentilere göre, bu heykel Havana’da ki ikinci Ataturk heykel. İlk heykel şehrin başka bir yerindeymiş ve 2007 yılında yapılan Havana karnavalı sırasında festivale gelen bazı turist kişiler tarafından heykel kırılmış.

Atatürk’ü “ Küba’nın ve mazlum halkların lideri” olarak gördüğü söylenen Fidel Castro’nun memleketin de, sanıyorum ki Atatürk’ü tanımayan insan yok denecek kadar az. Seyahat boyunca sohbete girdiğimiz herkes “ Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz? “ soruma yanıt olarak ; “ Büyük lider.”, “ Modern Türkiye’nin kurucusu.”, “ Bizim şehrimizde de heykeli olan büyük önderiniz.” şeklinde cevap verdiler.

Yıllardır süregelen baskılar ve ambargolara karşı kahramanca varlığını sürdüren ve rejimini koruyabilen ülke’de, görülmesi gereken ilk yer kuskusuz Küba Devrim Müzesi’dir. Yapımı 1920 yılında tamamlanan bina, devrimden önce Batista’nın başkanlık sarayı olarak kullanılan, devrimden sonra müze haline getirilmiş. Küba devrimi ve sonrası ile ilgili bir çok bilgi edinebileceğiniz müze’de İspanyollara karşı verilen bağımsızlık mücadelesi ile ilgili de oldukça fazla belge, fotoğraf mevcut. Devrimci üniversite öğrencilerinin 1957 yılında saraya düzenledikleri saldırıdan kalan kurşun delikleri olduğu gibi duruyor müze duvarlarında. 1953 yılında Küba’nın Santiago kentinde başlayan devrim sürecinde, Fidel Castro saldırılarından ötürü aldıkları hapis cezasına karşı bir meydan okuma niteliği taşıyan “Tarih beni beraat ettirecektir” dediği savunmasını yazdığı daktilo bu müzede olan önemli devrim süreci şahitlerinden sadece biri.

“ 956′nin Kasımında, Fidel de içlerinde, 82 kişi Granma gemisinden denize indi.”

Müze’de görebileceğimiz en ilginç parça ise usta şairimiz Nazım Hikmet’in de Havana Röportajı isimli şiirinde sözünü ettiği Granma yatı. Bu yat Ernesto Che Guevara ve Fidel Castro’nun 1956 yılında devrimi başlatmak amacı ile Meksika’dan Küba’ya geldikleri yat. Şairimiz Nazım Hikmet ; “ 956′nin Kasımında, Fidel de içlerinde, 82 kişi Granma gemisinden denize indi. 956′nin Kasımında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip, yarı bellerine kadar suya gömülü…” diye bahseder yattan. Batista rejimi döneminden kalan işkence aletlerinin ve hikayelerinin de bulunduğu müze de sıkça sinir dolu anlar da yaşamıyor değiliz. Müze çıkışında devrimi kaçınılmaz kıldıkları için teşekkür edilen isimler var. Bir karikatür şeklinde çizilmiş olan isimler için şunlar yazıyor ; Batista’ya devrimi yapmak konusundaki katkılarından , Baba Bush’a devrimi pekiştirdiği, Oğul Bush’a sosyalizmi vazgeçilmez kıldığı, Ronald Reagan’a ise devrimi güçlendirdiği için teşekkür ediliyor. Ülke’de devrim için ölenlerin anısına sonsuza kadar yanmaya devam edecek ateş’in yanından geçerek müze’den, Nazım’ın yine aynı şiirden şu sözleri beynimizden gerecek “ Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular, yıktılar Batista’yı 959′un ocağında…"

geçerek ayrılıyorsunuz.

Geneli yardımsever, sakin, gözü tok insanlar olmasına rağmen sokaklarda dolaşan turistleri kandırmaya çalışan insanlar da yok değil. Örneğin Küba belgesellerinde ve fotoğraflarında sıkça gördümüz renkli kıyafetler, çiçekli süslemeleri olan kübalılar fotoğraflarını çektirip sonra hemen para vermeniz için peşinize düşüyorlar. Bu tür turist kandırmacaları en çok küba taksileri olarak kullanılan en yenisi 1959 senesine ait eski otomobillerin şoförleri tarafından yapılıyor. Halbuki taksilerin benzini devletten, taksi şoförleri memur olarak çalışıyorlar. Latin Amerika’nın ilk tren taşımacılığının yapıldığı ülke’de tıklım tıklım dolu, binilmesi neredeyse imkansız otobüsler, bisiklet taksiler dışında turistlere yönelik en hızlı ve kolay ulaşım yine de taksi. Normal de çok cüzzi bir miktara gidilecek yere, sizi normal fiyatının 2-3 katına götürüyorlar. Ama bu tür sözde uyanıklıkların da olmadığı bir dünya ülkesi sanıyorum ki yok.

Şehir’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri kuşkusuz Küba bağımsızlık liderlerinden biri ve aynı zaman da şair, yazar olan Jose Marti’nin doğduğu ve 17 yasına kadar yaşadığı , kişisel eşyalarının ve yayınlanan kitaplarının ilk ciltlerinin bulunduğu evi. Aynı şekilde Che Guevara’nın da evi müze haline getirilmiş ve mate bardağından, yatağına kadar eşyalarının bulunduğu güzel ev’de görülmesi gerekenler arasında. Che’nin evinde ki küçük kafe’de Coca Cola , Fanta satıldığını görmek bizler gibi devrimci damarları kabarmış olarak evi ziyaret eden herkesi sanıyorum şaşırtıyordur. Bu içecekler kafe çalışanının söylediğine göre ülkeye Meksika üzerinden geliyor ve sadece turistlere satılıyor. Mutlaka görülmesi gereken yerler ; 1728 yılından bu yana aralıksız eğitime devam eden La Havana Üniversitesi, Küba tarihinde önemli bir yeri olan ve Hemingway dahil pek çok ünlünün kaldığı Ntional Oteli, ortasında 142 metrelik Jose Marti anıtı bulunan ve 1 mayıs ve 26 temmuz kutlamalarının sahibi Devrim meydanı...

Mutluluğun resmi yapılabilir mi ?

Şairimiz Nazım yazdığı “Saman Sarısı” adli şiirinin içinde yakın arkadaşı Abidin Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? “ der. Ama hangi kare mutluluğu somutlaştırabilip, resmini ortaya çıkarabilir ? Abidin Dino, Nazım’a yazdığı şiirinin son mısrasında “Buna da ne tual yeterdi; ne boya...” diye yazmış. Mutluluğun resmi yapılabilir mi ? Bilmiyorum. Ama ben bir Küba resmi yapmak istesem resim kuşkusuz bolca devrim ve dans içerirdi. Küba sokakların da , özellikle de eski havana bölgesinde, kaybolmaktan korkmayarak kendinizi attığınız devrim şahidi sokaklar, evler, evlerin duvarları arasında Küba’lı müzisyenlerden en özgün şekliyle küba müzikleri dinleyip ve dans eden insanlara eşlik etmeniz kaçınılmaz.

Sağlık sektöründe sadece kendilerine değil aynı zaman da latin amerika’da ihtiyacı olan bütün ülkelere yardım ediyorlar.

Herkesin bedava sağlık hizmetinden yararlandığı ülke’de , tıp eğitimi oldukça iyi. Hatta dünyanın en iyi tansiyon düşürücü ilaçlarının burada üretildiği söyleniyor. Sağlık sektöründe sadece kendilerine değil aynı zaman da latin amerika’da ihtiyacı olan bütün ülkelere yardım ediyorlar. Küba devleti yetiştirdiği doktorları yardım amaçlı dünyanın her yerine yolluyorlar. Hatta Amerika’yı oldukça rahatsız eden bir durum yaşanmış. Bolivya’da sağlıkları sebebi ile yardıma ihtiyacı olan bir milyon insana yardım etmek amacıyla Venezüela’nin da desteği ile Küba, Bolivya’ya doktor yolluyor ve bu bir milyon insanın bir çoğu hayatlarında ilk defa doktor görüyorlar. Torunu tip eğitimini yeni tamamlayan, evinde kaldığım Küba’lı yaşlı bayan bunu anlatırken sözlerini şöyle bitirdi ; “ Ben devrimden öncesini de biliyorum, şimdi nasıl olduğumuzu da. Bizim çocuklarımız, torunlarımız çok şanslılar çünkü devrimden sonra dünyaya geldiler. Kapitalizm, emperyalizm nedir bilmiyorlar.” dedi bir gün.

Nâzim Hikmet'in Küba ziyareti sırasında; "Fidel Castro'nun devrimci Küba'sını tanıdığım için mutluyum, çok mutluyum.” dediği gibi, Fidel Castro'nun devrimci Küba'sını tanıdığım için mutluyum, çok mutluyum.

Zeynep Yaşar

ulusalkanal.com.tr

canlı Kültür kent Havana