Mehmet Cengiz: Sığınmacılara vatandaşlık Suriye’ye düşmanlık suçudur!

Mehmet Cengiz: Sığınmacılara vatandaşlık Suriye’ye düşmanlık suçudur!

Sığınmacıların, yalnızca başka ülkelere geçebilmeleri için geçici sığınma hakkı vardır. Türkiye’ye yerleşme hakkı yoktur. Bu statüdeki kişilere, ‘vatandaşlık’ hakkı vermek, Türkiye’nin, Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu çekinceye ve ulusal mevzuatımıza aykırıdır.

Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli Ek Protokol’ü coğrafi çekince koyarak imzalamıştır. Türkiye’nin bu tercihi doğrudan Sözleşmeden kaynaklanan bir haktır. Bu çekinceye göre; Türkiye, sadece Avrupa ülkelerinden gelen ve iltica talebinde bulunan yabancılara Sözleşmedeki 5 kritere uyması durumunda “mülteci” statüsü vermekte, Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerden gelenlere bu statüyü tanımamakta, yalnızca başka ülkelere geçebilmeleri için “geçici sığınma hakkı” tanımaktadır.

Nitekim, 30.11.1994 tarih ve 22127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ilgili Yönetmeliğe göre; “mülteci”, ‘Avrupa’da meydana gelen olaylar sebebiyle ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyorsa oraya dönmeyen veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen yabancı’ olarak tanımlanmıştır.

SAVAŞ TEHLİKESİNDEN KORUYOR

Yıllardır Batı merkezlerince kaldırılması dayatılan bu çekince, şimdi sığınmacılara vatandaşlık verilerek Suriye özelinde kaldırılmak istenmektedir.

Sözleşmeye konulan bu coğrafi çekince, Türkiye’nin tarihi bağları olan Asya’daki komşuları ile ilişkilerini bozmamak, onların iç işlerine karışmamak ve Türkiye’yi sürüklenebileceği bir kargaşalık ortamından ve savaş tehlikesinden korumak amacını taşımaktadır.

MÜLTECİ DEĞİL SIĞINMACI

Dolayısıyla, komşumuz Suriye’den ülkemize geçen bu kişiler 1951 Cenevre Sözleşmesi ve bu Sözleşme kapsamında Türkiye’nin taahhütleri açısından “mülteci”, bunlara tahsis edilen kamplar “mülteci kampı” kabul edilemez.

Nitekim, bu kişilerin “mülteci” değil, “sığınmacı” oldukları ifade edilmektedir. “Sığınmacılar”a tanınan hak, yalnızca başka ülkelere geçebilmeleri için tanınan geçici sığınma hakkıdır. Türkiye’ye yerleşme hakkı değil. Şimdi de, bu statüdeki kişilere, “vatandaşlık” hakkı verilmeye çalışılıyor. Bu, Türkiye’nin, Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu çekinceye ve ulusal mevzuatımıza aykırıdır.

HÜKÜMET AĞIR SUÇ İŞLİYOR

Siyasal iktidarın bu tutumunun, 3 milyonu aşkın oldukları belirtilen bu kişilere vatandaşlık hakkı tanınarak seçmen yapılmak suretiyle oy sağlamak, dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek amacını taşıdığı ifade edilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesine göre; “bir yabancıyı ülkeye sokan ve ülkede kalmasına imkan sağlayan” cezalandırılır. Bu suçun, toplu olarak işlenmesi halinde verilecek ceza artırılır.

Kaldı ki olay, bu kadar basit de değildir. Hükümet, bu tutumuyla Anayasa’nın 90. maddesi kapsamında “kanun hükmünde” olan uluslararası anlaşmaya aykırı davranarak ve Türkiye’nin milli menfaatlerine aykırı taahhütlerde bulunarak daha ağır suçlar işlemektedir.

TERÖRE DESTEK

Türkiye, AKP iktidarının yıllardır izlediği emperyalistlere teslimiyet, komşulara düşmanlık politikalarıyla bu noktaya getirilmiştir.

Hatırlayalım, bundan 3-4 yıl önce “mülteci” diye nitelenen ve Suriye’den Türkiye’ye geçenler, Suriye’de terör faaliyetlerini organize eden ve kendine “Özgür Suriye Ordusu” adını veren terörist gruplardan ibaretti. Bunlar için Hatay’da “Apaydın Kampı” adı altında bir “mülteci kampı” açılmıştı. Daha sonra, deyim yerindeyse “kevgir”e dönen sınırlarımızdan kitlesel geçişler başladı.

2012 yılında Hatay’da açılan “Apaydın Kampı”, komşumuz Suriye’ye karşı, iç yıkıcılık ve terör faaliyetlerini yürütmek, yönetmek ve yönlendirmek için kurulmuş bir askeri kamptı. Şimdi, “Suriyeli göçmenler” sorunu, daha da büyümüş, izlenen politikalar ve geliştirilen önerilerle Suriye devletine düşmanlığa dönüşmüştür.

UYARIYORUZ!

ABD taşeronu olarak komşularımıza karşı bu hasmane tutumların, ülkemizin milli çıkarlarına zarar verdiği ve bizi komşularımızla savaş durumuna getirdiği çok açıktır.

Siyasal iktidarın bu tutumu, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik” suçunu oluşturur.

Bu fiil, Türk Ceza Kanunu’nun 304. maddesine göre cezalandırılır.

Erdoğan ve Hükümetini uyarıyoruz!

Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık uygulaması, söylenenin aksine Türkiye’nin dostlarını artırmaz, azaltır.

Çözüm, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenlik hakkına saygı temelinde, Suriye Hükümeti ile dostça ilişkiler kurularak sorunun çözümlenmesi ve bu sığınmacıların güvenlik içinde ülkelerine dönmeleridir.

Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Mehmet Cengiz / 13 Temmuz 2016, Aydınlık