Kadir Topbaş'a açık mektup

Kadir Topbaş'a açık mektup

Sayın Kadir Topbaş

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı 2/11/2011

Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı

26 Ekim 2011 de Radikal Gazetesi’nde Jale Özgentürk’ün, Van depremi ve İstanbul için düşünülen hayali Çılgın Proje girişimini konu alan yazısını okudunuz mu? Bu yazıda Van için de bir çılgın proje hazırlandığını öğrendim. Ne yazık ki bu ikinci çılgın proje hayata geçirilemeden hepimiz uyarıcı dozu oldukça etkili olan bir biçimde silkelendik. Jale Özgentürk’ün yazısında belirttiği gibi asıl çılgın projenin bütün ülkemiz genelinde ve özelde de İstanbul için bina stokunun tümüyle ciddi olarak elden geçirilmesi olmalıdır. Bu düşüncenin ne yazık ki para getirisi olmayacaktır ama pek çoğumuzun canını kurtaracağı için zaten parayla ölçülemez bir getiri kazandıracağı da çok açık bir gerçek.

Çılgın Kanal Projesi uygulaması için, konuyla çok yakın ve üst düzey bir bilgi, beceri ve konum sahibi olan sizin “biz zaten kentsel dönüşümü gerçekleştirerek gerekeni yapıyoruz, kanal projesi de dönüşümle bütünlük oluşturuyor” diyeceğinizi tahmin ediyorum. Ama ben böyle düşünmek istemiyorum ve bir an önce deprem uzmanlarının, jeologların, ekolojistlerin, çevre bilimcilerin uyarıları doğrultusunda gerçekçi tedbirlerin alınmasını, çılgınlıktan akılcılığa, gerçeğe ve güncele dönülmesini bekliyorum.

Üzerinde yaşadığımız şu dünyanın gerçekten akıllıca olan ama çılgınca olarak sıfatlandırılmayacak projelere ihtiyacı var. Sonunu yeterince göremediğimiz, kimilerimiz için fazla hayalci, kimilerimiz için de ufku yok dedirtecek uçuk projeler ile sadece kazanç hırsının hâkim olduğu gelişme örneklerinin acı sonuçlarını yaşıyoruz. İstanbul’un hali bu bakımdan bir gösterge gibidir. Sizin de içinde olduğunuz bizim kuşağımız bu çılgın projelerin 50 yıl sonraki sonuçlarını göremeyecek.

Bundan 20 yıl önce Amerikalı bir bilim adamı “ozon tabakasındaki deliği 50’li yıllarda gördük ama hükümetimiz bundan bahsedilmesini yasakladı” demişti. O zaman önerdikleri, ozonu delik deşik eden zararlı gazların kullanılmaması üzerine alınan tedbirler için, “sonuçlarını bilerek mi önerilerde bulundukları” sorulduğunda verdiği cevap çok ilginçti. “Hayır, önerilerimizin gerçek sonuçlarını tümüyle bilmiyorduk ve hâlâ bilmiyoruz. Sonucu belki 50 yıl sonra alırız.” demişti. Mühendislik bilimleri kısmen, gerçek olabilecek hayallerden yola çıkarak gerçeklere ulaşmaya çalışır. Çılgın Projenin 50 yıl sonrasını hayal ediyor olabilirsiniz ama hayaliniz gerçeğin neresinde kalacak ve hayata yansıması nasıl olacak? Hayaliniz siyasi mi, insani mi? Bilim adamları olası İstanbul depreminde 50000 binanın yıkılabileceğini tahmin ederken olayın sosyal boyutu hayal ötesinde kalıyor. Bu açıklama karşısında çılgın proje mi yoksa akıllıca bilimsel öneriler mi öncelik almalıdır?

Saygılarımla.

Asaf Ertan

Çevreci ve Doğa Bilimci

9/3/2015 eki: Saatli Maarif Takvimi’nden alıntı.

“Şeb i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir.

Müptela-i gama sor kim giceler kaç saat”

Osmanlıca öğrenenlere kolaylık olarak:

En uzun gecelerin sürelerini vakit tayincileri ve yıldız falcıları bilemez

Üzüntüleri kendilerine dert edenlere sor gecelerin ne kadar uzun olduğunu.

Ulusal ve yabancı bilimcilerin açıklamaları çerçevesinde İstanbul’un beklediği depremin olabileceği tarihin artık burnumuzun dibinde olduğunu biliyoruz. Yaşandığı takdirde en uzun karanlık gecelere benzeyecek bir süreci en az hasarla yani alacakaranlık olarak atlatmak ancak bilimin aydınlattığı yolda giderek mümkün olacaktır. Bilimden uzaklaştıkça tıpkı eski toplumlarda olduğu gibi karanlık çağlara gömülmek kaçınılmazdır. Kentsel dönüşüme çılgın kanal bütçesini aktararak alaca karanlıkları bile daha aydınlık geçirebiliriz.