Deniz Çağlayan yazdı: 'Derbi' artık sadece bir jilet markası

Türkiye’nin iki ezeli rakibine, yılın dev derbisinde bize sundukları futbol ile “derbinin” sadece bir tıraş bıçağı markasından ibaret olduğunu hatırlattıkları için sonsuz teşekkürler…

Deniz Çağlayan yazdı: 'Derbi' artık sadece bir jilet markası

Sabah haber müdürümüzle pazarlığı yaptık, haberleri yetiştirdik. Haber merkezinden 4 arkadaş heyecanla çıktık. “Derbiye” yetişeceğiz diye koştur koştur. Yemek bile yemeden… Metro beklerken tahminler havada uçuşuyor, 23 Nisan’ın şen çocuklarıyız o dakikalarda…

Galatasaraylı taraftarların, “Anneler günü ile başlayıp, sevgiler günü ile biten” bir dolu küfürlü marşı ile ilk kez Türk Telekom Arena’ya gidiyorum. Girişler mahşer yeri gibi. Tam bir kaos. Düzen sıfır. Güvenlikler basın kartını tanımıyor, 4 arkadaş dağıldık. Basın girişi… Ona sor, buna sor yok. İçimizden daha önce stada gelen arkadaşlar olmasa maçı kaçıracağız! Neyse…

Derbi ya, coşku bayram havası olur ya hani… “Ses yok, marş yok, hayret” diyorum içimden. Şaşkın bir halde kartlarımızı alıp yerimize doğru ilerliyoruz ama benim gözler tribünlerde… Ultraarslan bölümünden aralıklarla yükselen küfürlü tezahüratlar dışında stadda çıt çıkmıyor…

Ve sonunda düdük çaldı… İlk 45’te 20’li dakikalarda Sarıkırmızılı ekibin üst üste yakaldığı üç ataktan başka ne yazabilirim bilmiyorum. Yönetim sıkıntıları ile çalkalanan, Tudor ile yeni bir yol haritası çizmeye çalışan ve Başakşehir mağlubiyetinden sonra yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden atmaya çalışan Galatasaray vardı sahada. Bunu anladık…

Ya Fener? Sorun Aziz Yıldırım ve Advocaat’ın ötesinde, isteksiz bir dolu oyuncu ile ne yapmaya çıktı sahaya Fenerbahçe? İyi bir savunma planı ile kazanmak için değil beraberlik için gelmişler Arena'ya. Hedefleri küçük olanın geleceği de küçük olmaz mı? Tek tek hataları ve isimleri anlatmaktan ise tecrübeli kaptan Volkan Demirel’in başarılı kurtarışlarını yazmak çok daha içten olacak bu cümle için.

İlk yarı golsüz bitiyor, iki takımda soyunma odasına geçiyor. Bu arada tribünlerde iki kısık uğultudan başka ses çıkmıyor. Yönetime sloganlarla değil, susarak tepki gösteriyor Galatasaraylı taraftarlar.

İkinci 45. Volkan Demirel, kale arkasındaki Galatasaraylı taraftarlar tarafından taciz ediliyor.. Çakmaklar, bozuk paralar, su dolu pet şişeler ve “Torpiller” yağıyor Fenerbahçeli kalecinin üzerine… Şaka değil gerçek… Stada girerken 3 kez arandığımı belirteyim. Eee? O torpillerin tribünlerde ne işi var? Hakem Fırat Aydınus maçı durduruyor, devreye Galatasaraylı oyuncalar giriyor, tribünlere sakin olun çağrısı yapılıyor. 5 dakika bile geçmeden bu sefer kale sahası içinde oyuncular mücadele halindeyken 2 torpil daha patlıyor sahada... İkinci yarının yarısı bu dalavere ile geçiyor. Geri kalanında yazacak kayda değer bir şey yok.

Gole gelirsek… Açıkçası biz o dakikalarda sıkılmış, maça geldiğinde pişman olmuş 4 arkadaş eşyalarımızı toplamakla uğraşırken, en azından ben, gölü göremedim. 90 dakika boyunca Galatasaray sahasına 2 isabetli şut taşımış Fenerbahçe’nin 90. Dakikada golle buluşabileceğine ihtimal veremedim tabi. Daha istekli, kazanmaya daha çok kenetlenmiş Galatasaray karşısında ortaya koyduğu “hiç” futbolu ile galibiyet kazandığını sanmasın Fenerbahçe…

Türkiye’nin iki ezeli rakibine, yılın dev derbisinde bize sundukları futbol ile “derbinin” sadece bir traş bıçağı markasından ibaret olduğunu hatırlattıkları için sonsuz teşekkürler…

Deniz Çağlayan

ulusalkanal.com.tr

Galatasaray fenerbahçe derbi Deniz çağlayan