ABD orduyu dinledi, operasyonu sızdırdı
2008 yılının Mayıs ayı… PKK terörünün en azgın olduğu dönemler. 21 Ekim 2007’de PKK, çok kalabalık bir grupla Dağlıca’da Komando Taburu'na saldırdı. 12 şehit, çok sayıda asker yaralandı. 2007 yılında tam 118 mehmetçik şehit edildi. AKP Hükümeti ise PKK’ya karşı kararsız bir tavır içinde. TSK bu durumun sürdürülemeyeceğini tespit eder.
Çare: Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK’nın kritik isimlerinin nokta operasyonuyla vurulması.
Zaten uzun süredir PKK kampları yakın takiptedir. TSK planlamasını yapar. İki günlük harekatta PKK liderliğinin konuşlandığı bölgeler belirlenir.
Uçakların hedefe yaklaşma biçimi sürprizdir. PKK, Türk jetlerini kuzey hattından bekler. Ancak bu kez Kandil çevresindeki diğer kamplara güneydoğu hattından, İran tarafından yaklaşılır… Hava harekatının baskın etkisi kritiktir zira…
Operasyon son derece gizlidir. Hedef, PKK’nın üst kadrosudur: Cemil Bayık, Murat Karayılan…
ABD ile oluşturulan ortak çalışma grubuna da sınırlı bilgi verilir. Sızma endişesi vardır TSK yetkililerinde.
CIA OPERASYON BİLGİSİ PEŞİNDE
CIA yetkilileri Ankara’da bilgi peşindedir. TSK’nın PKK’ya kontrolsüzce operasyon düzenlemesi büyük endişe kaynağıdır. Öyle ki operasyonlarda PKK’nın üst düzey kadroları hedef alınacaksa ABD bilmelidir. Ancak TSK ayrıntılı bilgi vermez. Yalnızca genel bilgiler ve vurulacak alanların kaba çerçevesi paylaşılır ABD ile...
Tarih gelir. 2 Mayıs 2007’de Türk jetleri havalanır. Hedefler bellidir: PKK’nın ele başları…
Türk jetleri önceden verilen hedefleri bir bir vurur. Uçaklar üsse döndüğünde durum değerlendirmesi yapılır.
Ankara’daki GES Komutanlığı sinyal tespiti ile operasyonun etkisini ölçer...
Sonuç: Hedefler vurulmuştur ancak PKK yöneticileri bir şekilde bombardımandan kurtulmuştur. Oysa nokta hedefler önceden analiz edilmiştir. Peki nasıl olur da PKK elebaşları bu şekilde ortadan kaybolmuşlardır.
Durum TSK’nın açıklamasına da yansır: "(…)örgütün silahlı unsurlarını yönetmeye çalışan Bahoz kod adlı teröristin (Suriyeli Fehman Hüseyin), yıllardır yuvalandığı Zap bölgesini terk ederek daha emniyetli olduğunu zannettiği Sinad-Haftanin bölgesine kaçtığı tespit edilmiştir. Başka bir yöneticinin operasyon bölgesi dışında yer alan Gara Dağı bölgesine kaçtığı belirlenmiştir. Ayrıca, örgütün sözde lider kadrosundan Cemil Bayık isimli terörist, beraberindeki kalabalık bir grup ile komşu bir ülkeye kaçmıştır. O ülkenin güvenlik güçleri ile girişilen çatışmalarda, sözde korumalarının büyük bir bölümü etkisiz hale getirilmiş olup kendisinin akıbeti ise bilinmemektedir."
Oysa bugünden bakınca bu operasyon çok kritiktir. Şöyle düşünün: ABD’nin kontrolündeki açılıma işte bu süreçle birlikte hız verildi. PKK’nın silahla etkisizleştirilemeyeceği görüntüsü topluma bu sürecin sonunda propaganda edildi. Hava operasyonun başarılı olması PKK’nın kritik yöneticilerini kaybetmesi anlamına geliyordu. PKK bu operasyonun ardından ciddi bir dağılma süreciyle karşı karşıya kalabilirdi. Bu operasyon TSK’nın diğer operasyonlarının önünü açabilirdi. Ama olmadı…
TSK’nın, PKK’nın üst düzey yöneticilerini hedef alan bu hava harekatı sızdırılmış mıydı?
Yanıtını yıllar sonra ortaya çıkan bir ABD belgesi verdi. ABD’nin en önemli istihbarat kurumlarından biri olan NSA (National Security Agency)’nin belgeleri Edward Snowden adlı çalışanı tarafından sızdırılmıştı. O sızıntıdan ortaya çıkan son belge PKK’ya yönelik operasyonun ilk günden beri ABD tarafından takip edildiğini ortaya serdi.
‘ÇOK GİZLİ’ DAMGALI İSTİHBARAT BELGESİ
NSA belgesi “Çok Gizli” damgalı. Özel olarak Türkiye için hazırlanmamış. Belgede 2008 yılı içerisinde dünya çapında ülkelerin gerçekleştirdiği “manhunting” operasyonlarının dökümü var. “Manhunting” “insan avı” demek. Ancak askeri terminolojide terör örgütlerinin kritik isimlerine yönelik nokta operasyonları olarak tanımlanıyor. Aklınıza ABD’nin El Kaide lideri Bin Ladin’e karşı yürüttüğü operasyon gelsin.
TSK 2008’de birçok hava harekatı gerçekleştirdi. Ancak bu belgede özel olarak sadece 2 Mayıs 2008’de gerçekleştirilen hava operasyonu listeye alınmış. Belgede operasyonla ilgili olarak şu bilgi veriliyor: “Türkiye 17 savaş uçağını Kandil bölgesindeki PKK kamplarını vurmak için gönderdi. Hedefte PKK’nın üst düzey liderleri vardı.”
Bilginin kaynağı ise “SI” olarak kodlanmış. İngilizce açılımı “special intelligence”. NSA, hedef ülkelerden elde ettiği iletişim istihbaratını bu şekilde kodluyor.
Bu, NSA’nın TSK'nın iletişim ağlarını yakın takibe aldığını ortaya koyan en açık belge. Öyle ki NSA belgesindeki bilgi “gizli” ve yabancılara asla gösterilmemeli anlamına gelen “noforn” olarak kodlanmış. Zira bu bilginin ortaya çıkması durumunda ABD’nin TSK üzerinde yürüttüğü dinleme operasyonları da açığa çıkacak.
ERDOĞAN-BUSH GÖRÜŞMESİ
TSK’nın PKK operasyonuyla ilgili NSA’nın elinde muhtemelen çok daha geniş bilgi var. Bu bilgiler önümüzdeki dönem ortaya çıkacak sızıntılarla açıklığa kavuşacaktır. Ancak ABD’nin bu dinleme operasyonun ne kadar kritik olduğunu anlamak için dinlemelerin gerçekleştiği döneme biraz daha derinden bakmak gerekli.
2007-2008 dönemi PKK’nın en yoğun saldırı gerçekleştirdiği dönemlerden biriydi. Dağlıca, Aktütün saldırıları bu dönemde gerçekleşti. AKP Hükümeti’nin PKK’ya karşı kararlı bir tutum sergilememesi PKK’yı daha da azdıran bir etkendi. Saldırılarda en ağır kaybı yaşayan Türk Silahlı Kuvvetleri ise, PKK’ya yönelik kapsamlı operasyon istiyordu. 17 Ekim 2007’de tezkere çıkarıldı.
İşte tam bu süreçte ABD girdi devreye. Irak’ı işgalinin ardından “Kürt devleti” senaryolarını üst noktaya taşıyan Bush Yönetimi, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine girmesine karşıydı. TSK’nın olası operasyonları, ABD’nin Irak’ın kuzeyinde Barzani-Talabani-PKK üzerinden üç sacayağına oturttuğu düzeni yıkma tehlikesi taşıyordu. Bush ile görüşme ayarlandı.
5 Kasım 2007’de daha sonra üzerinde çok konuşulan Erdoğan-Bush görüşmesi gerçekleşti Washington’da. Oval Ofis’teki görüşme sonrası ABD, TSK’nın PKK operasyonlarına karşı kritik kazanımlar elde etti. Bu görüşmeden sonra Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle doruk noktasına ulaşan TSK’ya yönelik etkisizleştirme operasyonun düğmesine basıldı. “Ortak mekanizma” perdesiyle TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonlarının önü alındı. Sözde ABD, PKK ile ilgili nokta istihbaratlar verecek ve Irak’ın kuzeyinde PKK’nın lojistik hatlarını kesecekti. Ancak bütün bu görüntü göstermelikti.
‘TÜRKLER HABER VERMEDEN OPERASYON YAPTI’
ABD ile işbirliği perdesiyle PKK’nın önü açıldı. Ağır saldırıların ardından gelen geçici ateşkeslerle PKK’yı bir muhatap olarak gösterme operasyonu başlatıldı.
Dönemin ABD Savunma Bakanı Robert Gates anılarında şöyle yazdı bu dönemi:
“Türkler, sınır ötesinde bir dizi kara ve hava operasyonu düzenledi ve durum kontrolden çıkmaya çok yakındı. (O dönemde Irak'taki çok uluslu gücün komutanı) David Petraeus, Türklerin bize en azından önceden haber vermesini sağlamak için çok uğraştı ki böylece Türk ve ABD güçlerinin kazara karşı karşıya gelmemesinden emin olabilirdik ancak Türkler gelişigüzel ve çoğu zaman sonradan haber veriyordu. Bu operasyonlar birkaç ay sürdü ve Ankara'yı ziyaretimin hemen öncesinde başlayan, 2008 Şubat'ının sonundaki büyük bir sınır ötesi askeri operasyonu da içerdi. Türk hükümeti, daha fazla agresif olmadığı gerekçesiyle içeride şiddetli eleştirilere maruz kalıyordu. Yine de benim mesajım, riskler barındıran mevcut operasyonun durdurulması ve Türk askerlerinin tekrar sınırın öte tarafına çekilmesi gerektiği yönündeydi. Benimle seyahat eden Amerikalı gazeteciler, Türklerin bu mesajı alıp almadığına dair düşüncemi sorduklarında onlara yanıtım, 'Evet, çünkü bunu dört kez duydular' şeklinde oldu. Türklere, Kürt teröristlerle mücadelelerinde yeterli oranda yardım edemeyişimiz ve diğer bazı ikili konular yüzünden gerçek anlamda gerilemeye uğrayan ilişkilerimiz, onlara sınırı izlemeleri ve bu teröristleri çok daha keskinlikle hedef almalarında yardımcı olmak için bazı yeni istihbarat, izleme ve keşif kapasitelerini sağlamamız, Kürdistan'daki yönetimi Türklerle daha iyi işbirliği yapmaya ikna etmemiz ve (o dönemki ABD Başkanı) Başkan Bush'un Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la daha geniş işbirliği için bir plan üretmesiyle gelişmeye başladı."
ABD’li Savunma Bakanı’nın söylediği gibi TSK’nın sınırötesi PKK operasyonları en büyük engeldi ABD’nin planlarında. Bu nedenle de TSK yakın takibe alındı NSA tarafından. TSK operasyonlarının sonuçsuz kalması için ABD’li istihbarat kurumları yoğun çaba harcadı.
Öcalan devreye sokuldu
Bu süreçten sonra AKP Hükümeti, PKK’nın üst düzey yöneticileri ile görüşmeye başladı. İmralı da Öcalan bir aktör olarak devreye sokuldu. Bölünme anlamına gelen açılım süreci işte 2007-2008 yılında doruk noktasına çıkarılan PKK saldırıları ve TSK’nın bu saldırılara karşı “çaresizliği” görüntüsü altında geliştirildi. 2008 Şubatında gerçekleştirilen “Güneş Harekatı” da sonuçsuz bırakıldı. Öyle ki harekatın bilgileri F tipi örgüt tarafından yayınlanan ve dönemin GES Komutanı’na ait olduğu bildirilen ses kayıtları ile günler öncesinden sızdırıldı.
ABD’nin TSK’yı an be an dinlediğini ortaya koyan NSA belgesi işte bu kritik dönemecin üzerinden okunmalıdır. (Mustafa Kaya/Aydınlık)