CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Özür dilemesi lazım
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hollanda ile ilişkilerin yumuşatılmaya çalışıldığını biliyorum. Ben bunu da doğru bulmuyorum. Bu ülkenin bakanını kabul etmemişse en hafif deyimiyle bizden özür dilemesi lazım(Hollanda ile diplomatik kriz) Bu ülkenin bakanını kabul etmemişse en hafif deyimiyle bizden özür dilemesi lazım" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Bu referandum bir seçim değil. A partisi mi iktidara gelecek, B partisi mi iktidara gelecek? Bununla bir ilgisi yoktur. Yani bunun partilelerle bir ilgisi yoktur. Referandum bir anayasa değişikliği oylamasıdır" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, "Fiili Başkanlık durumu var. Başkan var, Binali Bey usulen Başbakanlık görevini yapıyor. Başkan diyorki; ’Münbiç’e gireceğiz’ ertesi gün plan değişiyor. Başkan diyor ki; ’Rakka’ya gireceğiz’. Bir bakıyoruz hiçbir tarafa girildiği yok" diye konuştu.
İKTİDARLAR DEĞİŞECEK ANAYASA KALACAK
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Bostancı’da bir otelde Kars, Ardahan, Iğdır Dernekleri, federasyonları ve vakıfları toplantısına katıldı. Burada dernek, federasyon ve vakıf üyelerine referandumda neden ’Hayır’ denmesi gerektiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu referandum bir seçim değil. A partisi mi iktidara gelecek, B partisi mi iktidara gelecek? Bununla bir ilgisi yoktur. Yani bunun partilerle bir ilgisi yoktur. Referandum bir anayasa değişikliği oylamasıdır. ’Evet’ veya ’Hayır’ diyeceğiz. Neden anayasa değişikliği hiçbir partiyi değil de hepimizi ilgilendirir? Çünkü anayasa hepimizin anayasasıdır. İktidarlar değişecek anayasa kalacak. Adı üstünde anayasa diğer yasalar gibi kolay değişmiyor" dedi.
"CAMİYE, ADLİYEYE, KIŞLAYA, OKULA SİYASET GİRMESİN"
Kılıçdaroğlu, "Biz niye ısrarla diyoruz ki; camiye, adliyeye, kışlaya, okula siyaset girmesin. Camiye her görüşten insanımız gidiyor. Siyaset girerse camiler bölünmez mi? Kışlaya hepimiz çocuklarımızı askere gönderiyoruz. Oraya da siyaset girerse ne olur; ordu darmadağın olur. Adliyeye siyaset girmesin diyoruz. Niçin? Hakim şöyle bakacak; ’Bu bizim partiden onun lehine çalışayım. Öbür kişi bizim partiden değil diyecek’. Bunları düşünerek sandığa gideceğiz ve bunları düşünerek oyumuzu kullanacağız" ifadesini kullandı.
"BU BİR BAYRAK, VATAN VE MEMLEKET MESELESİ"
Kemal Kılıçdoroğlu, "Devlette bugün müsteşar olmak için 12 yıl devletin üst kademelerinde çalışmak gerekiyor. Yeni modelde Başkan isterse öğleden sonra herhangi bir arkadaşını, eğitimi hangi durumu ne olursa olsun Milli Eğitim Bakanlığı’na, Milli Savunma Bakanlığı’na, Maliye Bakanlığı’na atama yapabilir. Kimse de bir şey soramaz; çünkü bütün yetki onda. Sandığa giderken ’Bütün yetkiyi verelim ona’ diyorsanız ’Evet’ oyu kullanacaksınız. ’Bu doğru değildir, devlette liyakat esası önemlidir’ diyorsanız gideceksiniz ’Hayır’ oyu kullanacaksınız. Bunun partiyle bir ilgisi yok. Bu bir bayrak, vatan ve memleket meselesi. Olaya öyle bakacaksınız" diye konuştu.
"BİZDEN ÖZÜR DİLEMESİ LAZIM"
Türkiye’nin çıkarlarını düşünerek hareket etmek gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Dış politika milli olmak zorundadır. Bizim ülkemizin bir bakanı bir başka ülkeye alınmıyorsa, uçağı indirilmiyorsa, bir başka ülkeye giden bakan sınır dışı ediliyorsa burada hep beraber hareket edeceğiz. Bunun sağı, solu, ortası yok ki. Bu memleket bizim memleketimiz. Ama bu olayın referanduma bir gerekçe oluşturmasını doğru bulmuyoruz. Bunun referandumla ilgisi yok. Yani referandum olmasaydı biz tepki göstermeyecek miydik? Daha önce dönemin Enerji Bakanı heyetle Irak’a gitmek istedi, Irak kabul etmedi. Hiç kimse de bir şey demedi benim dışımda. Ben tepki gösterdim. O zaman da hükümet vardı. Niye kıyameti koparmadılar? Çünkü referandum yoktu. Eğriye eğri, doğruya doğru söylemek lazım. Hollanda ile ilişkilerin yumuşatılmaya çalışıldığını biliyorum. Ben bunu da doğru bulmuyorum. Bu ülkenin bakanını kabul etmemişse en hafif deyimiyle bizden özür dilemesi lazım" şeklinde konuştu.
"LAFLA DEVLET YÖNETİLMEZ"
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Devleti yönetenlerin dillerine hakim olması lazım. Diline hakim olamayan devleti iyi yönetemez. Bu sadece bizim ülkemiz için değil, bizim tarihimizde de böyledir. Bir şey yapılacaksa söylersiniz ve yaparsınız. Şimdi bugünkü modele bakın. Fiili Başkanlık durumu var. Başkan var, Binali Bey usulen Başbakanlık görevini yapıyor. Başkan diyorki; ’Münbiç’e gireceğiz’ ertesi gün plan değişiyor. Başkan diyor ki; ’Rakka’ya gireceğiz’. Bir bakıyoruz hiçbir tarafa girildiği yok. Ben rahmetli Ecevit’ten örnek vermek isterim. Rahmetli Ecevit, Türk askeri Kıbrıs’a ayak bastıktan sonra çıktı Başbakanlığın kapısında; ’Şuanda Türk askeri Kıbrıs’tadır. Barış Harekatı başlamıştır. Allah bu millete acılar göstermesin’diye bir konuşma yaptı. Devlet böyle yönetilir. Lafla devlet yönetilmez."