Avrasya jeopolitiğinde tektonik kırılmalar hızlanıyor
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz yazdı
Avrasya, geleneksel jeopolitik teoriler içinde İngiliz Mackinder’ın kalpgâh (Avrasya adasının çoğunluğu eski SSCB topraklarını kapsayan kuzeyde Arktik Okyanusu’na dayanan merkez alanı) ve Amerikalı Spykman’ın kenar kuşak devletlerinden (Avrasya adasını batı, doğu ve güneyden hilal bir kuşak ile çevreleyen, okyanuslar ve denizler ile kalpgâh arasında tampon oluşturan bölge) oluşmaktadır. Her iki teori aslında birbirine rakiptir. Mackinder’in “Kim Doğu Avrupa’ya hükmederse Kalpgâh’a hâkim olur; kim Kalpgâh’a hâkim olursa Dünya Adası’na hükmeder; kim Dünya Adası’na hükmederse dünyaya hâkim olur” tezini Spykman, “Kim Kenar Kuşağa hükmederse Avrasya’ya hâkim olur; kim Avrasya’ya hâkim olursa dünyanın kaderini kontrol eder” şeklinde değiştirmiştir. Hatırlatalım. Mackinder’ın dünya adası dediği yer Avrasya’dır. Aslında her ikisi de sonuçta güçlü deniz egemenliği şemsiyesi altında Avrasya hakimiyetini hedeflemektedir.
KENAR KUŞAĞIN ARTAN ÖNEMİ
II. Dünya Savaşı sonrasında SSCB’nin çevrelenmesi (containment) için NATO’nun kuruluşu ve Almanya ile Japonya’nın ve hatta 1972 sonrası Çin’in ABD ile yakınlaşması Mackinder’ın teorisine uygun başlamış, Soğuk Savaş’ın ilerleyen yıllarında ve sonrasında Spykman’ın Kenar Kuşak teorisi öne çıkmıştır. Zira Kenar Kuşak, denizler ve okyanuslarla etkileşim içindeydi. Bu kuşağı ABD Donanması gibi üstün bir deniz kuvveti ile etkilemek mümkündü. Soğuk Savaş sonrası kalpgâhın yenildiğini gören ABD, Kenar Kuşak şekillendirmesine daha çok önem verdi. 11 Eylül saldırıları ve terörle savaş paradigması ile Afganistan’a saldırı bu şekillendirmede önemli rol oynadı. Enerji ve su havzalarının kontrolü ile İsrail’in güvenliğini sağlama hedefleri Kenar Kuşağın önemini daha da artırdı.
KIRILAN FAY HATLARI
Ancak 1996 sonrası üç önemli gelişme ile Avrasya’da Kenar Kuşağın doğusunda Atlantik sistem aleyhine ciddi fay hatları kırılması yaşandı. Birinci kırılma, 1996 yılında ŞİÖ’nün kurulması üzerine Rusya ve Çin arasında stratejik yakınlaşma; İkinci kırılma, 2013 sonrası Çin’in ‘Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’ (BRI) ile bu ilişkinin stratejik ortaklığa dönüşmesi; Üçüncü büyük kırılma, Çin deniz gücünün yükselişiyle yaşandı. Bugün Çin, Rusya ile birlikte Atlantik sistemi, Avrasya’nın doğu sahillerine yaklaştırmayacak yeteneğe ve siyasi iradeye sahip. 15 Ocak 2019 günü ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) tarafından ilk kez yayınlanan Çin İstihbarat Raporu’nda mümkün olan her yöntemle teknolojiye erişen Çin’in, Deniz Kuvvetleri yetenekleri, orta ve uzun menzilli füzeler ve hipersonik silahlar dahil olmak üzere bir dizi teknolojide lider konumuna yükseldiği ve bazı alanlarda dünya lideri olduğu belirtiliyor.
DENİZ GÜCÜ HAKİMİYET SAĞLAR
Kara ve deniz güçleri arasındaki mücadelenin daima denizde güçlü olan tarafından kazanılacağını gerek Napolyon Savaşları gerekse Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Soğuk Savaş ispat etti. Bu durum hegemonyanın da denizde güçlüye ait olacağı sonucunu doğurmaktadır ki, Modelski teorisi de hegemonyanın her 100-150 yılda bir denizde el değiştireceğini savunmaktadır. Diğer yandan Çin, 21’nci yüzyıla kadar Kenar Kuşağın doğusunda Pasifik ile Kalpgâh arasında bir tampon, Rusya’yı çevreleyen karasal ve kıtasal bir güç olarak görülürken bugün durum tamamen değişmiştir. Çin, hegemonyanın hedefinde artık Kenar Kuşağın bir enstrümanı olmaktan çıkmıştır. Bu duruma gelmede Rusya ile ŞİÖ ve BRI üzerinden kurulan büyük ortaklığın etkisini bir kez daha hatırlatalım. Ancak deniz gücü ve yüksek savunma yeteneği olmadan bu jeopolitik değişim gerçekleşemezdi.
ISRARCI BİR ÇİN
Avrasya’da her geçen gün ABD ve Atlantik sistem aleyhinde genişleyen Çin-Rus ortaklığının ciddi dış yansımalarını yaşıyoruz. DIA’nın Çin İstihbarat Analizi’nin başlangıcında “Çin, gücünü ve kendine güvenini artırmaya devam ettikçe, ulusumuzun liderleri zaman zaman ABD çıkarlarına ters ve küresel etkileşimlerde daha çok söz sahibi olma konusunda ısrarcı bir Çin ile karşılaşacaktır” yorumu yer alıyor. Çin’in ısrarcı bir konuma yükseldiğini her seviyede görmekteyiz. Bunun en çarpıcı örnekleri Güney Çin Denizi ve Tayvan sorunlarında karşımıza çıkıyor. 20 Aralık 2018 tarihinde Çin/Shenzen’de bulunan Askeri Bilimler Akademisi’nde Komutan Yardımcısı Tümamiral Lou Yuan, ABD ile Güney Çin Denizi’ndeki anlaşmazlığın son bulması için Dong Feng-21D ve Dong Feng-26 füzeleri ile Çin’in iki Amerikan uçak gemisini batırmasının yeterli olacağını; bunun da 10 bin kişinin ölümüne mal olabileceği vurgusunu yaptı. Amiral Yuan’ın bu konuşmayı kendi iradesi ile yapması mümkün değildir. Böylesine iddialı bir tehdidi Komünist Parti onayı olmadan yapması düşünülemez. Bu konuşmadan üç hafta sonra 14 Ocak 2019 tarihinde ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral John Richardson, Pekin’de Çin Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Shen Jinlong ile buluştu. Toplantının amacı denizdeki karşılaşmalarda savaş gemileri arasında istenmeyen kışkırtma ve tırmanmaların önlenmesine yönelik tedbirlerin gözden geçirilmesiydi. İlginç olan da davetin, iki komutan arasında rutin yapılan bir video telekonferans sırasında Çinli komutan tarafından yapılması ve ABD tarafının bu ziyaret teklifini derhal kabul etmesidir. Küresel barış için bu tip ziyaret ve görüşmelerin ne kadar önemli olduğunu vurgulamakla birlikte, Amerikalı komutanın kısa bir ikaz süreci içinde daveti derhal kabul etmesinin Çin’in elinin ne denli güçlendiğinin bir göstergesi olduğunu belirtmeliyiz.
YENİ DURUM
1959 yılında Devlet Başkanı Mao, “Bir gün -ne zaman olacağı önemli değil- ABD dünyanın geri kalanından ve Batı Pasifik’ten ayrılmak zorunda kalacaktır” demişti. Aynı lider “Bin yıl da sürse Çin nükleer denizaltılara sahip olmalıdır” sözlerinin de sahibiydi. Bugün Çin Donanması, nükleer denizaltıların yanında denizde büyük güç olmanın en önemli şartı olan uçak gemilerine de sahip. Birinci ve ikinci adalar zinciri ile Çin anavatanına rakip hiç bir deniz gücünü yaklaştırmayacak yeteneğe ve siyasi kararlılığa da sahip. Tarihten ders alıyorlar. Avrasya jeopolitiği yeniden yazılıyor. Ülkemizde hala bazı odaklar tektonik gelişmelerin farkında olmadan Soğuk Savaş artığı küçük taktiklerle oyalanıyor. Spykman ve Mackinder jeopolitik teorilerinin bile yerinden oynadığı bir dönemde, ABD beslemesi Rabia Kadir benzeri etki ajanlarının Türk-Çin ilişkilerini bu kritik dönemde kirletmesine devlet alet olmamalıdır. Zaman Avrasya’da 21’nci yüzyıl Türkiyesinin kaderini şekillendirme zamanıdır.
Aydınlık