Parasız yaşarız ama topraksız asla!
Türkiye’nin dört bir yanında toprağa, suya ve yaşama yönelik vahşi yağmaya karşı isyan var…
Her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü’nde doğası yıkım projeleriyle yağmalanan Türkiye sınıfta kaldı. Dünya Çevre Günü dolayısıyla ülkenin dört bir yanından yükselen isyan, Türkiye’nin geleceği için tehlike çanlarının çaldığına işaret ediyor. 30 yıldır Türkiye’nin doğasının korunması için bilimsel çalışmalar yürüten Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, “Su ve toprak insanlığın ortak malıdır. Kişi istediği gibi kullanmamalı. Arabasız, cep telefonsuz, politikasız, hatta hiç parasız yaşayabiliriz ancak soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan ve karnımızı doyuran topraktan vazgeçemeyiz” diye konuştu.
5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü dolayısıyla ülkenin pek çok kentinde kamu kurumları eliyle etkinlikler yapılıyor. Ancak yerel demokratik kitle örgütleri ve uluslar arası kuruluşların açıklamalarına göre Türkiye’nin çevre karnesi son yılların en kötü notlarını içeriyor.
İSYANIN İLK ADRESİ KARADENİZ: ‘BİZİ YURTSUZLAŞTIRMAK İSTİYORLAR’
Karadeniz Bölgesi’ndeki yıkım projelerine karşı uzun yıllardır mücadele yürüten Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) tarafından yapılan açıklamada, doğanın ve yaşam alanlarının özellikle Hidroelektrik santraller (HES) tarafından yağmalandığı savunularak, “Yıllardır yaşam alanlarımıza, doğamıza, sularımıza ve topraklarımıza vahşice saldırmaktan bıkmadılar. Tarihimizi, kültürümüzü, geleceğimizi yok ederek bizi yurtsuzlaştırmak istiyorlar” denildi.
‘HES’LER DURSUN, SU KULLANIM HAKKI ANLAŞMALARI İPTAL EDİLSİN’
Türkiye’nin Dünya Çevre Günü’ne baskı ve yıldırma politikalarının yanında savaş koşullarında uygulanan zoraki kamulaştırmalarla girdiğinin altı çizilen DEKAP açıklamasında, “Yargı kararlarını hiçe sayarak, vadilerimiz ve doğal yaşam alanlarımıza geri dönüşümsüz zararlar veren; sularımızın özelleştirilerek, uluslararası şirketlerin kontrolüne verilmesini de kapsayan bütün HES projeleri durdurulmalı, üretim lisansları ve ‘Su Kullanım Hakkı Anlaşmaları’ iptal edilmelidir” görüşüne yer verildi.
‘YERLİ ŞİRKETLERİN ARKASINDA YABANCI ŞİRKETLERİN SALDIRISI VAR’
Karadeniz Bölgesi’nin, uzun zamandan bu yana hükümetin kontrolündeki HES şirketlerinin yoğun saldırısı altında olduğu öne sürülen DEKAP açıklamasında, “Ekonomik ömürleri 20-25 yıl olan HES’lerle ilgili Su Kullanım Anlaşmalarının 49 yıllığına yapılması bunun en net göstergesidir. HES’lerin ve HES inşaatlarının yarattığı tahribatlar ve HES’lerin yapıldığı, yapılacağı yerlerdeki köylülerin suya ulaşmada yaşadığı zorluklar, asıl gerçeğin halkımız tarafından net şekilde görülmesini sağladı. Ancak yerli şirketlerin ve arkalarındaki yabancı şirketlerin saldırıları sadece suyla sınırlı değil! Yaylalarımıza, meralarımıza, ormanlarımıza ve yeraltı varlıklarımıza da göz dikmiş durumdalar. Hükümet, işbirliği içinde olmuş olduğu bu yapıların yağması için her türlü yasal düzenlemeyi yapıyor. Bakanlar Kurulu'nca alınan ‘Cebri kamulaştırma’ kararları bunun en somut örneğidir” ifadelerine yer verildi.
YEŞİL YOL ‘CENNET’ DEĞİL, ‘CEHENNEM’ YOLU!
Karadeniz yaylalarını birleştirmeyi öngören Yeşil Yol Projesi’nin, bölge için zulüm yolu olduğu öne sürülen açıklamada, “-Cennet yolu- dedikleri Yeşil Yol, cehennem Yoludur! Şirketler için daha kolay yağma ve rant yolu demektir. Bu projenin ‘Yeşil Yol’ veya ‘Cennet Yolu’ diye adlandırılması, bu yağmanın Karadeniz halkı nezdinde şirin gösterilmesi için atılan bir adımdır. Biz, bu yöntemi çok tanıdık bir yöntem olarak görüyoruz. Bundan sonra 5 Haziran, toprağımıza ve suyumuza, havamıza ve meralarımıza, ormanlarımıza ve kısaca tüm yaşam alanlarımıza sahip çıkacağımız ve mücadelemizi ortaklaştıracağımız gündür” denildi.
AKKUYU’NUN YANINDA MERSİN’E 15 TERMİK, 2 ÇİMENTO FABRİKASI, 30 HES
5 Haziran’da bir başka çığlık da Mersin’den geldi. Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) tarafından yapılan açıklamada ise, kentte Ruslar tarafından yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Güç santralının yanı sıra 15 termik santral, 2 çimento fabrikası ve 30 adet HES projesi ve taş ocağı tesisleriyle Mersin’in yaşam alanlarının kirletileceği dikkat çekilerek, turizmin ve tarımın bundan büyük darbe alarak yöre halkının sağlığının bozulacağı kaydedildi.
‘BUNDAN SONRA 5 HAZİRAN MÜCADE GÜNÜDÜR’
Türkiye’nin dünyanın artık vazgeçtiği teknolojilerle sözde gelişmiş ülkelerin sanayi çöplüğü haline dönüştürülürken, HES’lerle suların ticarileştirildiğine dikkat çekilen MERÇED açıklamasında, “Bizler doğamızı ranta kurban eden politikaların karşında olacağız. Yaşanabilir bir dünya, yaşanabilir bir ülke için kararlı mücadelemiz devam edecektir. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü ‘Dünya Çevre Tahribatlarına Karşı Mücadele Günü’ olarak ilan ediyoruz. Yaşam hakkımızı gasp eden bu politikalara karşı kamuoyunu mücadele etmeye davet ediyoruz” çağrısında bulunuldu.
DOĞAYA BİLİNÇSİZ MÜDAHALE UYUMSUZLUK DOĞURDU
Son otuz yıldır sulak alanlarının büyük kısmını insan eliyle yok eden Türkiye’nin gölleri ve sulak alanları konusunda bilimsel çalışmalar yürüten Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Kurulu Üyesi Yard. Doç. Dr. Erol Kesici de Dünya Çevre Günü açıklamasında su kaynaklarının hoyratça kullanılmasının yarattığı sonuçlara değindi. Doğayı canlı olarak görmemenin ve müdahale etmenin uyumsuzluk yarattığını dile getiren Kesici, enerji kullanımının aşırılığına dikkat çekerek, suyu enerji üretmek için kullanmak, her yere gölet, HES ve baraj yapmak, kuraklığın artışı, kanser vb gibi hastalıklardaki artışın doğal çevrenin bozulmasıyla doğrudan ilişkili olduğunu kaydetti.
‘PARASIZ YAŞAYABİLİRİZ AMA TOPRAKTAN VAZGEÇEMEYİZ’
“Suyun ne kadar temiz ise elman, balığın, domatesin, kerevitin, etin, sütün de o kadar temiz. Sen de o kadar sağlıklısın” diye konuşan Kesici, “Su kokarsa her şey kokar. Doğadan ekonomik yönden de yararlanacağız elbette ancak koruyarak ve sabırla, altın yumurtlayan tavuğu kesmeden yapmalıyız bunu. Su ve toprak insanlığın ortak malıdır. Kişi istediği gibi kullanmamalı. Arabasız, cep telefonsuz, politikasız, hatta hiç parasız yaşayabiliriz ancak soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan ve karnımızı doyuran topraktan vazgeçemeyiz” görüşünü dile getirdi.
Yusuf Yavuz
ulusalkanal.com.tr