“Zekeriya Öz bana bir komutanın oğlunun seks videosunu izletti“

"Karargah Evleri" tertibi kapsamında tutuklanan Askeri Hakim Albay Zeki Üçok, odatv.com İnternet sitesinde Dolmabahçe görüşmesini yazdı. İşte o yazı;

“Zekeriya Öz bana bir komutanın oğlunun seks videosunu izletti“

Yıllardır Dolmabahçe’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın neyin pazarlığını yaptığı tartışılır. Bu konuyu ilk olarak Fikri Sağlar gündeme getirmişti. Sağlar, Büyükanıt’ın eşi ile ilgili bazı bilgileri ileri süren Başbakan Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkan’ına bir nevi şantaj yaptığını ima etmişti. Ancak, neyin karşılığı olarak bu tehdidi yaptığı tam olarak ortaya konamamıştı. Sonra davalar falan derken bu tarihi buluşmanın amacı arada kaynayıp gitmişti.

DOLMABAHÇE’DE NELER GÖRÜŞÜLDÜ

Buluşmanın Dolmabahçe’deki Başbakanlık konutunda yapılması Başbakanın talebidir. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı Dolmabahçe’ye çağırır ve iki buçuk saate yakın konuşur. Buradaki görüşmenin konusu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush’un talimatlarının uygulanmasıdır. Gazeteci Fehmi Koru, Yeni Şafak’ta 1 Şubat 2008 tarihinde yazdığı köşe yazısında, Oval Ofiste 5 Kasım 2007 tarihinde yapılan görüşmede, Başkan Bush’un TSK’ne yönelik operasyonlar için Başbakan ile beraber düğmeye bastığını açıklamıştı. Özellikle Körfez Savaşı sırasında Irak’a yapılacak harekat sırasında destek vermeyen TSK’ne büyük bir ders verilecektir. Milliyetçi dip dalganın tesirinde kalarak Milliyetçi dip dalganın tesirinde kalarak ABD çıkarlarına aykırı bir tutum sergileyen TSK personeli tasfiye edilecekti. Bu tasfiye hareketi sadece bu süreçte yer alan askerlerle de sınırlı kalmayacaktır. Asıl nihai amaç, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Türk siyasi hareketinin ayrılmaz bir parçası olan TSK’ni tamamıyla Türk siyasi hayatından çıkarmaktır. Bu nedenle kapsam çok geniş tutulacak ve TSK’nın gelecek otuz yılını şekillendirecek tüm rütbelerde bir temizlik harekatı yapılacaktı. Ayrıca genç kadrolarda meydana gelebilecek rahatsızlıkların açığa vurulmasının önlenmesi için ilave tedbirler alınacaktır. (Casusluk ve Fuhuş Davaları) Ancak bu planı uygulamak için mutlaka ve mutlaka Genelkurmay Başkanı’nın oluru gereklidir. Çünkü Genelkurmay Başkanı’nın izin vermediği sürece TSK’dan bırakın bir generali içeri almayı bir kediyi bile alamazsınız. Bu nedenle Genelkurmay Başkanı’nın bir şekilde ikna edilmesi şarttır. Bu nedenle muhtemelen Başbakan, Genelkurmay Başkanı ile ilgili olarak ABD ve Emniyet tarafından kendisine verilen belgeleri alarak Büyükanıt ile Dolmabahçe’de masaya oturur. Önce planı anlatır. Kabul etmesini ister. Büyükanıt kabul etmeyince belgeleri masaya sürer. Büyükanıt tercihini kendinden yana kullanır ve operasyon kararı alınır.

DOLMABAHÇE ANLAŞMASININ BELGELERİ

Bu anlaşmanın ilk ipuçları Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan tarafından yazılan Sızıntı kitabında yer almaktadır. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Pearson, 6 Haziran 2003 tarihli kriptosunda ABD’nin desteklemesi halinde Erdoğan’ın Türk hava sahası ve limanlarını açmayı tahattüt ettiğini ancak ABD menfaatlerine karşı çıkan üst düzey komutanların Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına uymadıklarını yazmıştır. (Syf.178) Bu kripto Amerikan çıkarlarına karşı çıkan üst düzey komutanların varlığını teyit eden ve bu konuda Erdoğan’ın desteklenmesi hatta güçlü bir medya oluşturulması önerilmektedir. Bu ilk başlangıç fişeğidir.

4 Mayıs 2007 tarihinde Dolmabahçe’de Başbakan ile Büyükanıt arasında bir anlaşma yapıldığının en büyük kanıtlarından birisi, bu görüşmeden sonra 19 Temmuz 2007, tarihinde ABD Büyükelçiliğinin Washington’a gönderdiği belgedir. Bu belgede Erdoğan ile Büyükanıt’ın iki buçuk saat süren bu görüşme sonrasında aralarında bir anlaşma sağlandığını ve görüşmenin ardından durumun sakinleştiği belirtilmektedir.

Bu sakinlik TSK operasyonunun başlamasından sonra Balyoz davası kapsamında 11 Şubat 2010 tarihinde yüz atmış üç TSK mensubunun tutuklanması sonrasında da devam etmiştir. ABD Büyükelçisi James Jeffrey tarafından hazırlanan 23 Şubat 2010 tarihli belgede 2003-2004 tarihlerinde görev yapan Hilmi Özkök, Aytaç Yalman ve Yaşar Büyükanıt hariç tüm generallerin tutuklanmasına karşın TSK’nın sessizliğini koruduğu yazılmıştır. 2010 yılında Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tavrını değerlendirdiği 26 Şubat 2010 tarihli kriptoda ise Başbuğ’a, sessiz kalması için Başbuğ’a baskı uygulanmış olabileceğini yazmıştır.

Türkiye’de neredeyse her konuda açıklama yapan TSK, daha doğrusu Genelkurmay Başkanlığı niçin yüzlerce generali, amirali, üst düzey subayları tutuklanırken sessiz kalmaktadır. Acaba Büyükanıt ile başlayan bu süreç, tüm hukuksuzluklara karşın TSK tarafından kabullenilmektedir.

ZEKERİYA ÖZ BANA ÜST DÜZEY BİR KOMUTANIN OĞLU'NUN CİNSEL İLİŞKİYE GİRDİĞİ GÖRÜNTÜLERİ İZLETTİ

Fikri Sağlar, Başbakan tarafından Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a şantaj yapılmış olabileceğini ima eden yazılar yazmıştı. ABD Büyükelçiliği Siyasi Danışmanı Daniel O’Grady tarafından hazırlanan 24 Kasım 2008 tarihli belgede yazılanlar Sayın Sağlar’ın iddialarını destekler niteliktedir. Bu belgede Türk Emniyet Mensupları tarafından, 21 Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliği’nde, FBI yetkililerinin de katıldığı bir toplantıda Ergenekon soruşturması ile ilgili brifing verildiğini, bu bilgilendirme sırasında, CHP Lideri Deniz Baykal ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın kızının cinsel ilişkileri ile ilgili fotoğraf ve belgeler bulunduğunun konuşulduğu yazmaktadır. Bilindiği gibi Mayıs 2010 tarihinde Sayın Baykal ile ilgili görüntüler bir internet sitesinde yayınlanmış ve Baykal, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kalmıştır. Dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’un 20 Eylül 2010 tarihinde İçişleri Bakanlığı müfettişlerine verdiği ifadesinde yer alan “Ben bu cemaatin (Gülen Cemaati kastediliyor) bir komutan ile ilgili yaptığı yasa dışı işi bizzat tespit edip ilgili bir makama, kişiye özel bir yazıyla bildirdim” cümlesi de O’Grady’nin yazdıklarını doğrulamaktadır.

Benzer şantaj malzemelerinin var olduğunu, ben Hava Kuvvetleri Komutanlığı Savcısı olduğum dönemde bizzat gözlerimle gördüm. Karargâh Evleri Soruşturması sırasında, bu soruşturmayı birlikte yürüttüğümüz ünlü savcı (!) Zekeriya Öz bana ve yardımcım Mehmet Çelik’e 2008 yılında çok üst düzey bir komutanın oğlunun bir kadın ile cinsel ilişkiye girdiği görüntülerinin yer aldığı video seyrettirmişti. Bu görüntülerden başka benim ve yardımcımın da şahsen tanıştığı birçok adli ve idari yargıda görevli hâkim ve savcıların kadınlar ile cinsel ilişkilerini gösteren gizlice videolar göstermişti. Şunu demek istiyorum; TSK’ne karşı yürütülen savaş hiçbir kural tanımayan, aşağılık komplolarla sürdürülen, belden aşağı kirli bir savaştı. Her türlü çirkinlik bu savaşta kullanılıyordu. Bu nedenle Büyükanıt’ın kızı ve hatta kendisi ile ilgili görüntüler bile bu komplocular tarafından ahlaksızca yollarla elde edilmiş olabilir. Kaldı ki; ben Karargah Evleri ve Işık Evleri soruşturmalarını yürütürken, benim telefon konuşmalarımın kayıt edilerek eşime ve Hava Kuvvetleri Komutanı’na gönderilmiş, her gittiği yerde gece gündüz termal kameralar ile çekilen görüntülerim, kredi kartı harcamalarım internet sitelerinde yayınlanmıştır. Hala da bu şantajlar devam etmektedir. Ben bu durumu MİT Müsteşarı Emre Taner’e sorduğumda, telefon dinleme, gece gündüz takip etme, kredi kartı hareketlerini takip etme gibi işlemlerin hepsini birden MİT, Emniyet ve Genelkurmay tarafından yapılmış olabileceğini, MİT Müsteşarı olarak beni takip etmediklerini söylemişti.

DOLMABAHÇE ANLAŞMASININ DİĞER KANITLARI

Başbakan ile Büyükanıt arasındaki görüşmenin TSK’nin tasfiyesi için yapılmış olabileceğinin diğer bir kanıtı yine ünlü savcı Zekeriya Öz’ün bana ve yardımcıma kendi odasında söyledikleridir. Karargâh Evleri soruşturması devam ederken, Askeri Savcılığımıza haber vermeden Alb. Cengiz Köylü’nün Zekeriya Öz’ün talimatı ile tutuklanması üzerine, ben ve yardımcım Çelik ile Ocak 2009 tarihinde Zekeriya Öz’ün Beşiktaş Adliyesi’ndeki odasına gittik. Bu tutuklamayı gerektirecek yeni bir delil bulduğunu sandık. Ancak bize “yeni hiçbir delil" olmadığını, "soruşturma başlayalı neredeyse iki yıl oluyor artık tutuklayalım dedik” deyince “Böyle saçmalık mı olur koskoca kurmay albayı hiçbir delil olmadan nasıl tutuklarsın" diye itiraz ettik. Zekeriya Öz bizlere “Tutuklarım arkadaş. Ben tutuklanacak askeri şahıs sayısı artmaya, rütbeler yükselmeye başlayınca Ankara’ya Genelkurmay Başsavcısı Saim albayın yanına gittim. Durumu anlattım. Saim albay bu konuda kendisinin karar veremeyeceğini ancak Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu mu Çubuksuz mu diye bir general varmış ona sormam lazım" dedi. Sonra gidip konuşup geldi ve bana ‘ muvazzaf generaller hariç istediğimi tutuklayabileceğimi’ söyledi. İşte anlaşma bu. Bu olayın daha sonra TBMM’de bir gece yarısı operasyonu ile CMK’nın 250.maddesinde yapılan “küçücük bir değişiklikle” askeri yargının bu soruşturmalardan dışlanmasına kadar giden süreç yaşandı.

Görüldüğü üzere Beşiktaş Adliyesi’nin anlı şanlı savcısı Zekeriya Öz TSK hakkında yürütülen komplo soruşturmaları kapsamında 2009 yılının başlarına kadar Dolmabahçe mutabakatına istinaden Genelkurmay Başkanlığı’ndan izin alıyor.

Dolmabahçe görüşmesinde TSK’nın tasfiye edilmesine dair anlaşmanın bir diğer kanıtı da Balyoz komplosu tutuklusu Albay Burhan Göğce ile Andıç Komplosu kapsamında tutuklu kalan Genelkurmay Adli Müşaviri hakim tümgeneral Hıfzı Çubuklu ile arasında geçen konuşmadır. Bu konuşmayı bana Albay Göğce anlattı. Haydarpaşa’daki GATA’da muayeneye giden Göğce, Çubuklu general ile karşılaşır. Tam o günlerde Çubuklu general hakkındaki davanın esas hakkındaki mütalaası açıklanmış ve Çubuklu hakkında da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenmiştir. Göğce, Çubuklu’ya geçmiş olsun dedikten sonra “Siz bu davalar hakkında askeri savcılara soruşturma emri verseydiniz bunlar başımıza gelmezdi. Bu davaları görevli olmadıkları halde Beşiktaş hâkimlerine teslim ederek hepimizin senelerdir haksız yere suçlanıp, tutuklanmasına sebep oldunuz” gibilerinden biraz da kırıcı bir şekilde sözler söylemiş. Göğce’nin bu sitem dolu sözleri üzerine, Genelkurmay Başkanlığı’nın en üst düzey hukukçusu olan ve Genelkurmay Başkanı’nın hukuk danışmanlığını yapan Adli Müşaviri Hâkim Tümgeneral Hıfzı Çubuklu “Biz bu işlerin buralara kadar varacağını öngöremedik. Haklısın” demiş. Bu sözler TSK personeline karşı yapılan tüm bu hukuksuzluklara yok etme operasyonuna onay verildiğinin açık bir itirafıdır.

Zekeriya Öz’ün ve Hıfzı Çubuklu’nun söylediklerini, ABD Büyükelçiliği’nin kriptolarını, Zekeriya Öz’ün elinde bulunan gizli çekim videoları üst üste koyduğumuzda, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ile Başbakanının karşılıklı anlaşmaları sonucu, yine bu ülkenin geleceği için hayatlarını tehlikeye atmış bir çoğu ömrünü dağlarda çatışmalarda geçirmiş kahraman askerlerinin, hukuksuzluğa uğratıldığı, haksız yere hapislere atıldığı anlaşılmaktadır. Tarih buna benzer yüzlerce anlaşmaya, binlerce satışa tanıklık etmiştir. İnsanların ahlaksızca acımasızca hayatlarının gasp edildiğini, geleceklerinin yok edildiğini yazmıştır. Ama aynı tarih günü geldiğinde yapılan tüm ihanetleri de hiç acımadan ifşa etmiştir. Mezara kadar yanınızda götürseniz de…

Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok

ulusalkanal.com.tr