12 Eylül öncesinin düşman kardeşi Vatan Partisi'nde nasıl birleşti?
‘Faşist ağabey’ Yaşar Okuyan ile ‘komünist kardeş’ Arif Ekim Vatan Partisi’nde omuz omuza...
Terörün toplumu kamplara ayırdığı 12 Eylül öncesinde MHP’nin Genel Sekreter Yardımcısı olan Yaşar Okuyan ülkücü hareketin yetkili ve etkili isimlerindendi...
Kendisinden 4 yaş küçük kardeşi Arif Okuyan ise o yıllarda Türkiye Komünist Partiliydi... Hatta “faşist”diye nitelendirdiği ağabeyiyle aynı soyadı taşımak istemediği için mahkeme kararıyla soyadını “Ekim” olarak değiştirmişti... Bu nedenle de tam 10 yıl boyunca iki kardeşin yolları kesismemiş, dahası birbirleriyle hiç konuşmamışlardı. Ta ki, darbe sonrası idamla yargılanan Yaşar Okuyan’ın cezaevinden tahliye olduğu 1982 Ağustos’una dek...
EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
Sonra ne mi oldu? Yalova’da anne evindeki o ilk karşılaşmanın, Yaşar Okuyan’ın deyimiyle “serin, serin” konuşmanın ardından uzun yıllar geçti, köprülerin altından çok sular aktı, ülkede sağ-sol yerine daha çok ilerici, gerici, bölücü ya da liberal sosyal demokrat, muhafazakar gibi kavramlar konuşulmaya başlandı. Ve eskinin “faşist” ağabeyi ile “komünist” kardeşinin siyasi yolları önce Anavatan (ANAP) Partisi’nde şimdi de Doğu Perinçek’in Genel Başkanlığı’nı yaptığı Vatan Partisi’nde birleşti. Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı olan Yaşar Okuyan bugün partisinin İstanbul’dan milletvekili adayı, aynı partili kardeşi Arif Ekim ise onun en büyük destekçisi. İşte muhafazakâr bir dedenin torunu, CHP’li bir babanın oğlu ve eskinin iki düşman kardeşinin dünden bugüne uzanan öyküsü:
TÜRKEŞ İÇİN NÖBET
Siyasete ilgi ailenin genlerinden geliyor herhalde?
YO: 14 yaşındayken Türkeş’le tanıştık. Türkeş o tarihte CMKP’nin genel başkanı değildi. Dedemin (Rasim Koçal) Yalova’daki evinde 15 gün misafir kalmıştı. Her gün ekmek ve gazete götürüyordum. Hatta bir gün elimde bıçak ve sopayla nöbet tutmuştum.
AE: Ben hatırlamıyorum 10 yaşındaydım o zaman.
YO: Yani böyle bir aileden geldik.
AE: Babamızda CHP’li. İstanbul’dayken CHP’nin bucak yani mahalle sorumlusu..
- İki kardeş arasındaki ayrışma nasıl oldu?
YO: Lisedeyken 1967-68’lerde aynı çizgideydik. Kavgalar başladı, kafa yarılıyor göz patlıyor bu da küçük paldır küldür gidiyor. Bunu sen yaz çiz diye itelerdim.
AE: Beraberiz ama ben çok kitap okuyorum. Benim ilk üstüme yürümesini hatırlayacak elime almışım Nâzım Hikmet’in kitaplarını ‘bunları ne okuyorsun” diye saldırdı. Cumhur ağabey de şahittir.
YO: Yapmışımdır. Bir de şahit diyor istersen mahkeme kararı getir bir de. Şimdi ben o psikoloji içinde ben buna kitap oku dedim.
Kaçıncı sınıftasınız o günlerde?
YO: Pertevniyal Lisesi son sınıf.
AE: Ben de birinci sınıftayım.
YO: Kavgalar oluyor, dövüş oluyor benim derdim bunu biraz geriye itmek. Bu orada yavaş yavaş okuma yazma derken Cemil Meriç’e rastlıyor, İslami sosyalizme kayıyor, sonra İslam gidiyor sosyalizm kalıyor. Orada da durmuyor TKP’ye kadar gidiyor. Orada iş ayrıldı yine kavga yok ama.
AE: 1973-1974’te ciddi ciddi yollar ayrıldı. Aynı evdeyiz. Annem bir iki kere araya girdi sen bunları niye yazıyorsun diye.
Asıl kopma ne zaman oldu?
YO: Bir hatunla evlendi.
AE: Hep onu suçluyorsun sanki o beni TKP’li yaptı.
(Gülüyorlar)
YO: Anlatamıyorum suçlama olarak değil.
AE: Ben 1974’te Ürün dergisinde açık ismimle yazılar yazmaya başladım. Arif Okuyan diye, o tarihte henüz Ekim olmamıştım. Daha önce de Hareket dergisindeydim, Ali Bulaç, Yaşar Nuri Öztürk filan o ekiple.
YO: Ali Bulaç bizim evde misafir olmuştur...
AE: Abim Ankara’ya taşındı 1974’te.
YO: Ülkücüyüz geçlik kolları falan.
AE: Benim tercihim de TKP’ydi. Ve 74’te koptuk görüşmemeye başladık. Çünkü gerginlik çıkıyordu. Annem araya giriyor rahatsız oluyordu. Peder de ölmüştü.
YO: Sonunda da kendi sosyal çevresinde herkes Yaşar Okuyan’ın kardeşi diye konuşunca, abisi faşist deyince herifin tepesi attı gitti soyadını değiştirdi. Ekim devrimine izafeten Ekim yaptı.
SOYADI DEĞİŞTİRME
(AE’ye) Soyadınızı değiştirme kararını nasıl aldınız?
AE: Orada bir çok yaşadıklarım -var. 1977’de TKP’den bir aforoz yedik mesela. Bir eyleme gidecektik, ben yanlış olduğu için itiraz ettim. Yurt dışında yaşayan şimdi anılarını yazan bir arkadaş da (ismini vermeyeyim) faşist Yaşar Okuyan’ın kardeşi diyerek aforoz edilmeme neden oldu. Eylemde şuydu: DİSK’in bir oteldeki kırılan direnişine bakmak.
YO: Gidin basın
AE: İşyerinde direnmeyi kıran, kabadayılık yapan fabrikalarda da çıkıyordu. Bunlara bir ders verilecek, yani dövülecek.
YO: Demokratik görevler üstlendiğini söylüyor.
AE: Evet yapılmayan şeyler değildi ve gerekliydi ayrıca.
YO: Tabii canımmm...
AE: Sanki siz yapmıyordunuz?
(Gülüyorlar)
AE: Sendikaya gittik oturduk en tehlikeli isim olarak bir kadını söylediler. Kadın mı dedim. Eğer bir kadın kırıyorsa siz örgütlenmeyi doğru yapmadanız o zaman diyerek böyle bir eyleme gitmiyorum dedim, genç arkadaşlar biz de gitmiyoruz deyince eylem yapılmadı ondan sonra bu kişi fırıldak çevirmiş Arif ajandır, faşist Yaşar Okuyan’ın kardeşidir diye. Kimse de bizi çağırıp ya ne oluyor diye sormadı biz böyle ihraç edildik. Hemen arkasından 1978 başları polis izlemeye aldı. Evi de dinliyorlardı, bütün dünya üstüme gelmeye başladı sanki. Aklıma ilk gelen bu (ağabeyi) yaptırıyor oldu. Genel Sekreter Yardmcısı o zaman..
(YO’ya) Var mıydı böyle izlettirme talimatı falan?
YO: Yok canım.
AE: Bir başkası yapmış sonradan anladım tabi. Bunlardan bunaldım soyadımı değiştireceğim dedim. Gittik mahkemeye verdik dilekçeyi iki tane tanıkla birlikte hakimin karşısına çıktık
(AE’ye) Gerekçenizde faşist ağabeyimle aynı soyadı taşımak istemiyorum mu dediniz?
AE: Hayır o kelimeyi dilekçede kullanamazsın kabul etmezler. Dilekçeyi kanuna uygun verdik ama hakim aile seceresinde Yaşar Okuyan adını görünce esas sebebi anlat dedi. Ben de gerçeği anlattım. Güldü ve Ekim soyadını aldık.
YO: Yani herif komünist olduğunu tescil ettirdi. Hem de October, devrim diye...
‘O FAŞİSTİN BU EVDE NE İŞİ VAR’
YO: Arif evlenince Köy Enstitüsü mezunu Sevim teyzem sen büyüksün, evine gidelim diye tutturdu.
AE: 1978-79... Günde 15-20 kişinin öldürüldüğü yıllar.
YO: Teyze yapma başımıza bela olur dedim, diretti. Bir çikolata çiçek aldık, teyzemin zorlamasıyla Draman’daki evine gittik. Silahı da torpidonun gözüne koydum. İnsan hali kendi kardeşime o zaman öyle gittim. Çıktık kapıyı çaldık, eşi kapıyı açtı.
AE: Yoktu evde ben açtım, sonra geldi Tekel’de çalışıyordu o zaman.
YO: O faşistin burada ne işi var diye bağırıp, kapıları vurmaya başladı. İçeriden teyzem ile bunun sesleri geliyor. Teyzem ölümü öp diye yalvarıyor. Kardeşin kardeşi vurma noktası var ya onu yaşadık o gün...
(AE’ye) Sizde silah varmıydı o zaman?
AE: Yok ben hiçbir zaman resmi silahlı olmadım. (gülüyor)
YO: Gayri resmi varmış. Silah ruhsatı yokmuş da silah varmış onu demek istiyor.
(Gülüyorlar)
AE: Böyle bir şey demedim.
YO: Aradan 40 sene geçmiş hukuki bir şeyi yok. Adam vurdum deme de...
‘MORGLARI ARATTIM’
YO: 1977’de Taksim’deki 1 Mayıs mitinginde kan dökülmüş, merak içindeyiz
AE: En öndeydik,ezilenlerin dışında 7 tane DİSK görevlisi arkadaşımız kurşunlanarak öldürüldü.
YO: Tabii biz telaşlandık... Ankara’dayım İstanbul Valisi’ni emniyet müdürünü arıyorum. Morgdaki ölülerin listesine bakıyorlar, hastanede yaralıların listesine bakıyorlar,o gün gerçekten felaketti. Emniyet Müdürü’ne listelere Arif Ekim ya da Okuyan diye bakmaları için defalarca rica ettim.
AE: Demirel hükümetiydi, MHP dışarıdan destek veriyordu. Bir nevi MC dönemiydi.
YO: Kardeşin çünkü insan ister istemez şey yapıyor. Çok şükür bir şey çıkmadı.
AE: Dayımı gece yarısı eve göndermiştin
YO: Bak onu unuttum...
“CEZAEVİNE DE GELMEDİ”
YO: 12 eylül ihtilali oldu. Gittik teslim olduk. Cezaevi girişinde birinci derece yakınların ziyarete gelebilmesi için isimleri veriyoruz.Annemi, çocukları ve bunun ismini yazdım Arif Ekim diye.. Yüzbaşı Yılmaz Ergenekon’du dedi ki: ‘Bu olmaz soyadı tutmuyor.’ Bu komünist soyadını değiştirdi dedim.İçimden geçen beni ziyarete gelirdi. Sen istediğin kadar düşman hale gel neticede kardeş işte. Tabii öyle bir derdi olmadı.
AE: Niyesini söyleyeyim, o günkü düşünceme göre bir sürü arkadaşımızın ölümüne neden olan Türkeş’in peşinden gitmişti. (1991-1992’de Türkeşle ilgili düşüncelerimde farklılaşma oldu)Bu nedenle annemin çok ısrar etmesine rağmen gitmedim ama davayı müdahil avukatlar aracılığıyla sonuna kadar takip ettim.
ANNE EVİNDE İLK KARŞILAŞMA
AE: Cezaevinden çıktıktan sonra validenin evinde tokalaştık. Oturup konuşmaya başladık.
YO: Serin serin ama
AE: Geçmiş olsun hapishane nasıldı gibi..
YO: Hangi yıldı sana kız istemeye gitmiştik.
AE: 1984
YO: Militan eşinden ayrılmıştı.Annem Arif’e kız isteyeceğiz sen de gel dedi ama biz hâlå mesafeliyiz,
Hâlâ soğukluk var yani?
YO: Birdenbire nasıl olacak adam soyadını değiştirmiş Ekim soyadını taşıyor.
AE: Öyle artık mezarımda da Arif Ekim Okuyan yazacak...
(Gülüyorlar)
YO: Çakarım ha, Okuyan’ı vermem oraya...
AE: Çocuklara vasiyet ettim bile ben.
YO: Anneme kaç araba gideceğiz diye sordu. Tamam bu kapitalizmle tanışmaya başlamış dedim.
AE: Yok sen öyle düşündün ama tanışmadım,tanışamadım.İlk evliliğimde iki şahit yetmişti, davetiye basmak yoktu.Ama Yalova da durum farklıydı.
YO: Ondan sonra çözüldü zaten
AE: Herkes geçmişle ilgili kendi muhasebesini yaptı..
SİYASETTE BİRLEŞMELER
İki düşman kardeş nasıl oldu da ANAP’ta bir araya geldi?
YO: Ben girdikten hemen sonra gelmedi.
AE: ANAP’lı olmadım Yaşar Okuyan için destek verdim. O tarihte (1995)CHP’li olduğum için ilk zamanlar gizliydi sonra açık (1999) oldu.
(AE’ye)Rozet takma var ama?
AE: O 2001. O kadar ilginç ki; üye kaydım yok, yapmamışlar. Rozet taktık da partili filan olmuyorsun yani.
YO: Etmemişler mi?..
(Gülüyorlar)
Şimdi de Vatan Partisi?
YO: Burası bir çıkış yolu Türkiye gidiyor. Ben Arif’e gel falan demedim.
AE: Kongreyi izledim, bu olgunlaşma sürecine girdi dedim.
YO: Bundan önce Anavatanda sevdiği kardeşim olduğu için destek vermek istedi. ama şimdi burada Arif Yaşar meselesi değil. Kaydolacağım dedi tamam dedim geldi rozetini taktım. 80 öncesinde birbirine kurşun sıkan insanlar, gerçek devrimci yurtseverler gerçek ülkücü milliyetçiyle aynı çizgide buluştu. Bu sadece iki kardeşin buluşması değil düşünebiliyor musun Doğu Perinçek ile Yaşar Okuyan nasıl yan yana gelir.
AE: Biz gelmiyorduk geçmişte yahu...
KİM DEĞİŞTİ?
Bugün itibarıyla kendinizi siyasi duruş olarak nasıl tanımlıyorsunuz?
YO: Herif yine komünist.
AE: Hâlâ Marksistim. komünist değilim. Komünist olsam Komünist Partisi’ne üye olurdum.
YO: Değiştiğim hiçbir şey yok. Türk milliyetçisiyim Atatürk’ün ifadesinin bulduğu ama.
AE: Sonradan sulandırılan değil yani
YO: Kimse değişmiyor yani
AE: Geçmiş çatışmaları kontrgerilla de, gladyo de, NATO de, ne dersen de Türkiye insanı bunları gördü. Geçmişte biz ülkücülerle masada oturarak bunları konuşamazdık.
YO: 1980 öncesinde birbirine kurşun sıkan sağ sol iki grubun içinde maceraperestler, provakatörler vardı.
AE: Hâlâ da var.
YO: Şimdi aynı küresel güçler Türk-Kürk, Alevi - Sünni, dindar-az dindar diye uğraşıyor...
Milliyet/Tunca Bengin