Kadim Ülker yazdı: Zenginlik kaynağı doğasının güzelliğindendir

İnsanlığın Kovid-19 salgını ve getirdiği kısıtlamlar ile yaşamayı öğrendiği dönemde Kadim Ülker Alp Dağları’nın huzurunu ve görkemini fotoğraflar eşliğinde sunuyor.

Kadim Ülker yazdı: Zenginlik kaynağı doğasının güzelliğindendir

Zenginlik kaynağı doğasının güzelliğindendir

Kadim Ülker/ Viyana

Avusturya’nın dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğu yıllar yılı söylenir. Bu zenginliği doğrudan görüp yaşamadığımdan, bu zenginliğin nasıl olduğunu sormaktan başka şansım olmadı. Zira işim gereği otuz yıl kadar ücret bordrolarını kontrol ederken çalışanların ücretlerinin ne olduğunu, ne tür evlerde kaldıklarını, o kaldıkları eve ne kadar kira ödediklerini bilirim. Temel gıda ürünlerinin ve diğer zorunlu ürünlerin fiyatlarını da harcamalarımızdan tanırım. Sonunda hep bu nasıl zenginlikmiş diye kahırlanırdım.

Meğer Avusturya sadece Viyana ve bir kaç kilometrelik mesafedeki yerlerden ibaret değilmiş. Dolayısıyla zenginlik biraz uzaklardaymış. Korona virüsü tatilimizin bir haftasını evimizde geçirmemize sebep oldu. İkinci haftasını ise Avusturya’nın kuzeyden Almanya’ya, güneyden ise İtalya’ya sınır olan Tirol eyaletine bir arkadaşıma gittim. Bu bölgeyi tanıyınca Avusturya’daki zenginliğin nerelerde saklı olduğunu görmüş oldum. Tirol, Alp Dağları’nın Avusturya’da en görkemli olduğu bölgelerinin başında gelmektedir. Bölgenin zenginliğini oluşturan öğelerin başında dağ ve kayak turizmi gelmektedir. Kış sporları ve otelciliğin dışında metal, ağaç, ilaç ve süt endüstrisi başta olmak üzere çeşitli sanayi dallarında da bölgenin zenginliğine katkıda bulunan çok büyük işletmeler vardır. 754 bin nüfuslu Tirol’ün en büyük işletmelerinden birisi olan dünyaca ünlü cam, kristal ve optik işletmesi Swarovski’yi belirtmekte fayda var.

Swarovski firmasının cam ve kristal işleme işletmelerinin dışında turizm bölgesinde bir de sergi/müzesi var. Tirol’in Walten kasabasında bulunan “Kristal Dünyası” adlı müze Avusturya’nın önde gelen sanatçılarından Andre Heller’in katkılarıyla 1995 yılında açılmıştır. 2014 ve 2015 yılları arasında restore edildikten sonra kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. Ülkeye gelen turistlerin en çok ziyaret ettikleri 10 yerden birisidir. Walten kasabasında bulunan, üç bin kişinin çalıştığı Swarovski işletmenin yakınlarında bulunan müze, geniş bir alana yayılmış durumda. Müzenin, satış mağazası,lokanta ve kahvehanesinden başka bir de parkı bulunmaktadır. Giriş bileti aldıktan sonra müzeye giriş sırası gelene kadar bu parkta gezilebilir. Giriş bileti alabilmek için uzun süre kuyrukta beklemek gerekmektedir. Yoğunluk nedeniyle giriş saatleri ve biletin hangi zaman dilimine satıldığı bilet satışı sırasında sürekli anons ediliyor.Her on dakikada yapılan anosta , “bu andan itibaren satılan biletlerin giriş saati..” denmektedir. Müze alışverişe odaklanmış. Pırlantaların parıltısında devam eden müze gezisi sonrasındasatış mağazasındaki alışveriş düşünülerek her zevke göre düzenlenmiş. “Sadece giriş biletlerinin gelirinden elde edilen kazanç, yıllar önce bu serginin masraflarını karşıladı” diyor bize gezi boyunca eşlik edenRenatearkadaşımız. Giriş biletinden kat kat fazla gelir sağlayan satış mağazasının gelirini kestirmenin ise mümkün olmadığı dile getiriliyor. Swarovski Müzesini gezdiğimiz günün akşamında televizyonda bir haber yer aldı. Habere göre Swarovski firmasının işletmelerini İsviçre’ye taşıyacağı dile getiriliyordu. Televizyonda konu edilen haberde firmanın işçi temsilcisi konuşuyorve habere konu olan iddiayı da doğruluyordu. İşletme sahipleri adına yapılan açıklamada ise haberin içeriğinin tümü yalanlandı. Haber İsviçre'nin vergi cenneti oluşundan, işletme hissedarlarından birinin Avusturya eski maliye bakanı ve eski bakanın sahtecilikten yargılanmasının hala bitmemiş olmasından inandırıcılığı ağır basmaktadır. Zira işletmelerinde büyük ortaklarından olan biri damatlarının ceza alması halinde, firma olarak bir şeyler düşüneceklerini ima eden açıklaması yıllar önce basında yer almıştı.

Bir haftalık Tirol tatilimiz boyunca Hasan ve Renate arkadaşlarımız bize eşlik ettiler ve görülecek yerleri gösterdiler. Hasan lise yıllarımda Ankara’dan arkadaşım. Renate ise Hasan’ın eşi. Her ikisi de Tirol’ün Söll kasabasında yaşamaktalar. Hasan çok çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Renate ile Söll’de pansiyon işletmişler. Hasan, otellerinden birinde çalıştığı “Avrupa’nın en güzel köyü” olduğu iddia edilen yere götürmek istiyor bizi. Girişinde “Avrupa’nın en güzel köyü” yazılı Alpbach Köyü ünlü bir köy. Burası“Alpbach Ekonomi Formu”ndan da tanınmakta. Zira her yıl Avrupa’nın çeşitli ülkelerindenekonomistler, siyasetçiler ve üniversite öğrencileri bu formda buluşmaktalar. Bu buluşmada öğrenciler, önemli ekonomist ve siyasetçilerle dünya ekonomisinin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşuyorlar. Covit 19 krizinden dolayı bu sene katılım çok sınırlı tutuluyormuş. Sadece 200 kişi katılacakmış, etkinlik de telekonferans aracılığıyla takip edilecekmiş. Konferansın yapıldığı salon dağın içine kurulmuş. Dağın dokusunu bozmadan, içine binlerce insanı alabilecek salon inşa etmişler. Dışarıdan camlı giriş kapısının dışında başka birşey görülmüyor. Dağın eteklerindeki köy evlerinin balkonlarından sarkan rengârenk çiçekler hala diri, yeşillik ise sonbahara girdiğimizi değil de bize hala ilkbaharda olduğumuzun hissini veriyor.

Köyün sahibinin sadece üç ila dört aileden ibaret olduğu söylenirken, esas zenginlik kaynağı olan otellerde de sadece üç ailenin isimleri dikkat çekiyor. Hasan ve Renate köyün siyasi olarak tutucu ve yabancı düşmanı olduğunu söylüyorlar. Renate “Yabancı düşmanı olan bu köyde, yabancılarise otellerinde çok düşük ücretle çalıştırdıkları işçilerdir” diyor. Güzel ama tutucu bu köyden sonraki hedefimiz Avusturya Alplerinde bulunan en yüksek dağdır.

Bulunduğumuz Söll kasabasından sabahın erken saatlerinde yola çıktık. Grossglockner Dağı Avusturya’nın güneyinde bulunan Kaernten eyaletinde bulunmaktadır Onun için de Tirol eyaletinin kuzeyinden güneyine geçmek gerekiyor. Bölge dağlık ve kış sporu merkezleri ile dolu. Bu merkezlerden birisi de hiç şüphesiz her yıl kayak yarışmalarının yapıldığı Kitzbühel yolumuz üzerinde bulunmakta. Gözleri bir saniye olsun kırpmadan, büyülenmişcesine yol boyunca çevreyi görmek istiyoruz. Zira sonbaharın başlangıcına rağmen yeşilin renkleri büyüleyici derecede güzel. Coğrafi yapısı da bir o kadar güzel. Yüksek dağların arasında geniş düz vadilerin üzerinde kurulmuş şirin kasabalar ve köyler Avrupa’nın en zenginlerinin uğrak yeridir. Otel fiyatları normal yurttaşın karşılayacağı gibi değil. Kalmak için pansiyon olabilir, ancak diğer yeme içme fiyatları oldukça yüksek. Korona krizine kadar otel ve pansiyonlarda yer bulmanın olası olmadığını anlatıyor Renate. İki saatlik araba yolculuğundan sonra Grossglockner ve çevresinde bulunan diğer dağların eteklerine geliyoruz. Dağın çevresi milli park yapılmış. 3.798 metre yükseklikte bulunan dağın eteklerine kadar gidebilmekiçin giriş kartı almayı gerekiyor. Giriş bileti aldıktan sonra 30’a varan virajlarda döne döne yoğun bir tarfikta Grossglockner’in eteklerine varıyoruz. Özellikle gruplar halinde motosiklet sürücülerine yol boyunca dikkat etmek gerekiyor. Uygun yerlerde çevreyi gözetleme noktaları oluşturulmuş. Her gözetleme noktasında hediyelik alışveriş merkezi ile bir lokanta bulunmakta. Alışveriş merkezleri dolu olmasa da koronalı günlerde lokantalarda yeterli sayıda müşteri görülmekte. Karın düşmesiyle bu milli parkın girişi de kapanmaktadır. Grossglockner milli park alanı, Viyana’da bulunan Schönbrunn sarayından sonra en fazla ziyaret edilen yer olduğuna göre, lokantalar ciddi kazanç elde etmektedir. Pandemiye rağmen onlarca insanın çalıştığı lokantada boş masa yok. Eylül ayı itibariyle kovit-19 virüsünün bulaşma sayısı her gün artarken, Avusturyalı bundan doğacak kış turizminin sorunlarına şimdiden çareler aramaya başladı. Zira Avusturyalının yaşam kalitesinin ve zenginliğinin artmasında hiç şüphesiz ülkenin doğa güzelliğinin payı çok büyüktür. Avusturya’nın genelinde bazı bölgeler gölleriyle, kimisi dağlarıyla, diğerleri ise vadi ve ovalarıyla turizme açık.

Avusturya’nın bu zenginliği içinde beni mutlu eden, yıllar yılı otellerde işçi olarak çalışan gençlik arkadaşım Hasan’ın sahip olduğu zenginliktir. Tirol bölgesinin şirin kasabası Söll’de yıllar yılı Tirol’lü eşi Renate ile yaşayan Hasan, sırt çantasına koyduğu bir şişe su, bir iki meyve ve bir dilim ekmekle dört mevsimin dördünde de başkalarının binlerce avro harcama yaparak gördüğü yerlere istediği an yürüyerek en fazla bir saat içinde ulaşabilmesidir. Sağlıklı yaşamın temeli olan temiz hava ve doğanın güzelliği yanıbaşındadır.

almanya italya avusturya