Doğu Perinçek: Atanmışlar sistemine HAYIR
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, başkanlık referandumuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Perinçek, "Getirdikleri değişiklik 1982 Anayasası'nı aratıyor. Atanmış bakan dayatması küresel merkezlerden geliyor" dedi. Perinçek açıklamasında Devlet Bahçeli'ye de yanıt verdi
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin İstanbul İl Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı Sistemi adı altında oluşturulmak istenen "Atanmışlar Sistemi"ni anlatarak ve önemli açıklamalarda bulundu.
Perinçek, özetle şunları belirtti:
AKP’nin yıllardır bir iddiası vardı. “Atanmışlar yönetimine” karşı olduğunu söylerdi. Hatta siyasetini bu iddia üzerine kurmuştu.
ANAYASA TARİHİMİZDE EŞİ YOK
Halk Oylamasına sunulan Anayasa değişikliğine bakıyoruz: Türkiye’nin anayasa tarihinde bu derece katı bir Atanmışlar Yönetimi yok.
Getirilen Hükümet sisteminde, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar Kurulu üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Görevlerine son verme yetkisi de yine Cumhurbaşkanında. Böylece Hükümet Meclisin ve Milletin denetiminden koparılıyor. O kadar ki, bir milletvekili Cumhurbaşkanı Yardımcılığına veya Bakanlığa atanırsa, TBMM üyeliği son buluyor.
BAKANLAR KURULU DEĞİL BÜROKRATLAR EKİBİ
Böylece Türkiye’nin anayasa geleneğinde hükümet diye andığımız Bakanlar Kurulu, hükümet olmaktan çıkarılıyor, Cumhurbaşkanının ağzına bakan bir bürokrak-teknokrat ekibi düzeyine indiriliyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine göre, bakan yok, Cumhurbaşkanının atadığı memurları var. Ve o memurların Meclise karşı bir sorumlulukları yok. Meclisin güvenoyu ve güvensizlik oyu yetkisi, gensoru yoluyla hükümeti veya bir bakanı düşürme yetkisi de kaldırılıyor. Buna bağlı olarak doğal olarak Mecliste Bakanlar Kurulunun oturduğu koltuklar da kaldırılacak. Oysa Meclis Genel Kurulunda milletvekilleriyle yüz yüze oturmak bile, Bakanlar Kurulu üzerinde bir tür denetimdir.
SARAYA TAŞINAN SÖZDE “HÜKÜMET”
Bakanlar Meclisin yüzüne bakmayacak, Cumhurbaşkanı Sarayına taşınacak, saraya biat edecek. Bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler ve müdürler gibi olacak. Oysa Bakanın aynı zamanda milletvekili olması, bir dik duruş olanağıdır, siyasal kişiliğin korunması için çok önemli bir mevzidir.
Bizim Anayasa geleneğimizde Bakanlar Kurulu Meclisin içinden oluşturulur. Hatta İstiklâl Savaşı yıllarında İcra Vekilleri, yani Bakanlar tek tek Meclis tarafından seçiliyordu. 1924 Anayasasından sonra Bakanlar Kurulu hep Meclis içinden oluşturuldu. Şu anda yürürlükte bulunan Anayasada yapılan değişiklik sonucu bakanlar, milletvekilleri içinden veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Bu da yerindedir, ancak dikkat buyurulsun Türkiye’nin Anayasa Geleneği bozulmamıştır. TBMM üyeleri dışından Bakan seçilmesi çok ender görülen bir uygulamadır. En önemlisi, Bakanlar Kurulu’nun programı Meclise sunulur ve Meclisten güven oyu alınır.
SİYASAL SORUMLULUK KALDIRILIYOR
Yeni getirilen sisteme göre, Bakanlar Kurulunun Meclise karşı sorumluluğu kaldırılıyor. Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanına sorumlu oluyor. Burada siyasal sorumluluk ile ceza sorumluluğu kasıtlı olarak birbirine karıştırılıyor. Bakanlar Kurulu üyelerinin suç işlediği iddia edilmesi durumunda, Meclisin üye tam sayısının beşte üçünün oyuyla soruşturma açılabiliyor ve üye tam sayısının üçte ikisinin oyuyla Yüce Divana gönderilebiliyor. Ancak buradaki sorumluluk, ceza sorumluluğudur, siyasal sorumluluk yalnız Cumhurbaşkanına karşıdır. Açıkçası Bakanların Millete hesap vermesi artık söz konusu olmayacaktır.
MAFYALAŞAN EKONOMİNİN ATANMIŞLAR REJİMİ
Soru şudur: AKP vesayet rejimi eleştirileri vb yaparken, kendisi bir atanmışlar rejimi kurmaktadır.
Niçin böyle oluyor?
Çünkü Türkiye ekonomisi, Turgut Özal’dan bu yana mafyalaştı. Ülke sıcak para komisyoncularının, dolar ve borsa vurguncularının, ihale vurguncularının, tarikat ve cemaat rantçılarının eline geçti. Üreticiler, sanayici ve tüccarlar sistemin kenarına sürüldü. Siyaset de ekonomik süreçle bağlantılı olarak mafyalaştı.
Bu Anayasa değişikliği, mafya sistemini getiriyor.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi dedikleri, bir mafya sistemidir.
Mafyalaşan hakim güçler, Türkiye’yi ancak atanmışlarla yönetebilirler.
Meclisin yetkilerinin kısıtlanması, doğrudan doğruya mafyalaşan hakim güçlerin talebidir.
Türkiye, atanmışlarla yönetilemez.
Atanmışların sözde hükümeti, Türkiye’nin sorunlarını çözemez. Çünkü otorite kuramaz. Atanmışlar yönetiminin millet katında bir saygınlığı olmaz.
Atanmışların yönetimi, devletin ve milletin güçlerini birleştirip terörün üstesinden gelemez, ülkeye huzur getiremez.
Atanmışların yönetimi, içine girdiğimiz ağır ekonomik sorunlarla baş edemez. Çünkü bu sorunları ancak milleti birleştirerek, yükü milletin bütün sınıflarına paylaştırarak, halkın fedakârlığını ve direncini örgütleyerek çözebiliriz. Atanmışlar yönetimi, bunu yapamaz, bir Millî Direnme Ekonomisi kuramaz.
Atanmışlar yönetimine HAYIR!
Hakimiyet Milletindir!
Hakimiyet devredilemez.
Millete sorumlu olan hükümet yetkisi atanmışlara devredilemez.
BAHÇELİ'YE YANIT
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bugün partisin İstanbul İl Merkezinde Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile alakalı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama sonrasında soruları cevaplayan Doğu Perinçek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son günlerdeki söylemleriyle ilgili gelen soruları yanıtsız bırakmadı.
Doğu Perinçek, MHP liderinin“eli kanlı Aydınlıkçılar” gibi bugün milletin birliğine ve Türkiye’de huzura, barışa son derece zararlı olan sloganların altına saklanmak zorunda kaldığını söyledi. Perinçek’in cevabı şu şekilde:
“Bunları söylemek istemezdim ama Devlet Bahçeli gerçekten çaresiz duruma düşmüş. Türkiye’de tekrar 60-70’li yıllardaki ülkücü-devrimci kavgalarını hortlatmaya çalışıyor. Sürekli olarak “pusu kuranlar”, “kurşun atanlar” gibi kavramlar kullanıyor.
Bugün Türkiye Vatan Savaşı veriyor. Devlet Bahçeli’yi Vatan Savaşında milletin mevzisine davet ediyorum. Şu anda Vatan Partisi ve MHP mensupları arasında ne birbirine kurşun atan ne de birbirine pusu kuran var. Kaldı ki eskiden de yoktu. Eskiden sol adına bazı kesimlerle ülkücüler arasında kavgalar oluyordu. Ama bütün ülkücüler, milliyetçiler hepsi bilir, o dönemlerde biz, okula herkes serbestçe gitmeli, ülkücüler okula gelmeli diyorduk. Bu siyaseti izledik ve bu yüzden biz arkadaşlarımızı kurban verdik. Arkadaşlarımızı hem sol örgütler vurdu hem de maalesef Devlet Bahçeli gibi kışkırtıcı insanların güdümündeki unsurların hedefi olduk.
Ama biz kendimizi savunmak dışında o dönem hiçbir şiddet eylemine, kavgaya girmedik. Sayın Alparslan Türkeş de bizim bu tutumumuzu övgüyle anardı. 2 yıl Kirazlıdere Hapishanesinde beraber kaldık. Derlerdi ki “Siz bu kavgaları kışkırtan, bu kavgalarda taraf olan bir tutum almadınız. Milleti birleştirmeye çalıştınız ve bir barış ortamı için mücadele ettiniz.”
Onun için bugün “eli kanlı aydınlıkçılar söylemi” kadar gerçek dışı bir söylem yoktur. Bunun değerlendirmesini milliyetçilere bırakıyorum. Milliyetçiler bunun gerçekçi olmadığını Aydınlıkçıların elinin kanlı olmadığını çok iyi bilirler. Aydınlıkçılar siyasal mücadelede, hele milletin içinde şiddeti reddetmişlerdir.
Bugün açısından MHP yöneticilerini uyarıyorum. Bugün bir Vatan Savaşı veriyoruz. Mehmetçik şu an Fırat Kalkanında ABD güdümündeki kuvvetlerle savaşıyor ve bu mücadelede Vatan Partisi Mehmetçiğin yanındadır. MHP tabanı da Mehmetçiğin yanında. Peki Devlet Bahçeli bu beraberliği niçin bozmaya çalışıyor? Amacı nedir? Niçin milletin saflarında böyle bir kavga çıkartmaya çalışıyor ve milletin birbirine yumruk sıkmasını, şiddet kullanmasını kışkırtan bir söylemi benimsiyor? Bunun üzerine düşünmek lazım.
Referandumda kaybettiklerini gördüler ve Hayır cephesinde de Vatan Partisinin akıllı siyasetlerinin ağırlık kazandığını, önderlik yaptığını gördüler. Ne yapmak istiyorlar? Vatan Partisi’nin terbiyeli, birleştirici üslubunu bozmaya çalışıyorlar ama boşuna gayret ediyorlar, bozamazlar. Devlet Bahçeli pusudan, kurşundan, kandan bahsetti diye benim pusuda, kanda ve kurşundan bahsetme ihtimalim yok. Beni kışkırtıp da Amerikalıların kurduğu tuzağa beni sürükleyemez, orda da başarısız olmaya mahkumdur.
Onun için Devlet Bahçeli’yi uyarıyorum, bu çabaların hiçbir sonucu yoktur, kendisinin bu kurşunlu sözlerine, kanlı sözlerine bizim karşılık verme ihtimalimiz yoktur. Kendisini Mehmetçiğimizin yanında mevzilenmeye davet ediyorum.”
ulusalkanal.com.tr