Kadın cinayetlerinin sorumlusu hükümet!
Kadınlar hükümeti 25 Kasım öncesinde Yalvaç'ta uyardı: "Hepimizin fıtratında insana yaraşır koşularda çalışmak var. Balık istifi dizildiğimiz traktör kasalarında, minibüslerde can vermek değil!"
Kadınlar hükümeti 25 Kasım öncesinde Yalvaç'ta uyardı: "Hepimizin fıtratında insana yaraşır koşularda çalışmak var. Balık istifi dizildiğimiz traktör kasalarında, minibüslerde can vermek değil!"
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'li kadınlar, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü' eylem programını geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden 17 kadın işçinin anısına Isparta'nın Yalvaç ilçesinden başlattı.
DİSK Ankara Bölge Kadın Komisyonu’ndan Yasemin Öztürk, KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, TMMOB Kadın Çalışma Grubu Başkanı Asiye Ülkü Karaalioğlu, TTB Merkez Komisyonu Üyesi Deniz Erdoğdu bu amaçla Yalvaç’ta bir basın açıklaması yaptı.
'İŞÇİ CİNAYETLERİNİN SORUMLULARI İŞVEREN VE HÜKÜMET'
Bu yılki 25 Kasım eylem ve etkinliklerinin, kısa bir süre önce iş cinayetlerinde kaybedilen mevsimlik tarım işçisi kadınların anısına Yalvaç’tan başlatıldığı vurgulanan açıklamada, "Soma’da verdiğimiz kayıpların acısını dindirmek mümkün değilken Şırnak’tan, İstanbul’dan, Ermenek’ten, Isparta’dan işçi cinayetleri haberleri aldık. Biz burada bu açıklamayı okurken de birçok yerden benzer haberler gelmeye devam ediyordur belki. Birbiri ardına gelen bu haberlerin sorumluları işverenler ve hükümet. Bu cinayetlerin yaygınlığına ve birçok yerde çalışma koşullarına ilişkin durumun vahametine rağmen, hükümet gerekli önlemleri almamakta diretiyor; işçi güvenliğine ilişkin denetimlerin gerektiği gibi yapılmamasına göz yumuyor" ifadelerine yer verildi.
'SERMAYE HAYATLARIMIZA TERCİH EDİLİYOR'
Hükümetin kayıt dışı, enformel istihdamla mücadele etmesi gerekirken, bu tür istihdamlarla mücadele konusundaki politikasızlığı ile bu tür emeği teşvik ettiği ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırdığı ileri sürülen açıklamada, "işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair önlemler almak yerine, kar hırsını, sermayeyi işçilerin hayatlarına, hayatlarımıza tercih ediyor. Bu tutum sürdükçe ve hükümet ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalamadığı sürece her gün kadın, erkek, çocuk birçok emekçi hayatını kaybedecek" denildi.
'GÖZ GÖRE GÖRE DEVLET ELİYLE ÖLDÜRÜLÜYORUZ'
Geçtiğimiz yıl 8 Mart’ta Adıyaman’da, bugün ise Yalvaç’ta olduklarını belirten kadınlar, "Bugün bizi Yalvaç’a getiren neden, sesimizi Adıyaman’dan duyurmamızı gerektirenle maalesef aynı. Çünkü birileri ceplerini doldursun, ülke ekonomisi gelişsin diye hayatımız hiçe sayılıyor; hayatlarımız üzerinden pazarlıklar yapılıyor. Çünkü devlet ve işveren eliyle göz göre göre öldürülüyoruz" açıklamasında bulundu.
'YAPTIRIMLAR BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇİRİLMELİ'
Mevsimlik tarım işçilerinin basının, kamuoyunun ve yetkililerin gündemine ancak öldüklerinde gelebildiklerine değinilen açıklamada, "Oysa tarım işçilerinin çalışma koşulları; sosyal güvenceden yoksunluk, kayıt dışılık, çok düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri nedeniyle yani insana yaraşır istihdam gereğinin tam aksi ucunda ne varsa içerdiği için gündemde olmalı. Bu koşulları değiştirmeye yönelik önlemler alınmalı, yetkililer bu konuda bir an önce bir politika belirleyerek, ilgili yaptırımları hayata geçirmeli" görüşüne yer verildi.
'ÇÜNKÜ ONLAR KAYITSIZLAR VE BU NEDENLE GÖRÜNMEZLER'
Tarım işçisi kadınların hem gündelik ev işlerinde, hem de tarım işinde kötü koşullarda ve uzun çalışma sürelerinde çalışmaktan kaynaklı olarak, hayatlarını ileriki dönemlerde de etkileyebilecek ciddi sağlık sorunları yaşadıklarının altı çizilen açıklamada, şöyle denildi: "Bunun yanında aynı Yalvaç’ta olduğu gibi balık istifi yüklendikleri minibüslerde hayatlarını kaybediyor, yaralanıyorlar. Hem düşük ücretle çalıştırılıyorlar, hem de göç yollarında ve gittikleri bölgelerde taciz, tecavüz, kadın cinayetlerine maruz kalma riskine çok açıklar. İçinde bulundukları istihdamın enformel niteliği nedeniyle bu tür durumların önüne geçecek, bu gibi durumlarda haklarını talep edebilecek mekanizmalara erişmeleri ve örgütlü bir biçimde seslerini duyurabilmeleri mümkün değil. Çünkü onlar kayıtsızlar ve bu nedenle görünmezler. Bu nedenle iş kazalarında değil de trafik kazalarında can veriyorlar."
"DİLİMİZ, RENGİMİZ, İNANCIMIZ FARKLI AMA SÖMÜRÜ AYNI!"
Mevsimlik tarım işçisi kadınların üzerlerindeki bakım yükünü kaldıracak çözümler üretilmesi gerektiği kaydedilen açıklamada, sağlık sorunlarının çözümü için de özel politikalar uygulanması çağrısında bulunularak ayrıca şu görüşlere yer verildi: "kadın işçilerle erkek işçiler arasındaki ücret adaletsizliği giderilmelidir. Tarım işçilerinin tehlikeye açık araçlarla fazla sayıda taşınmasının önüne geçilmeli, araçların trafik denetimi sağlanmalıdır. Bizler evde sokakta ya da çalıştığımız yerlerde kadınlar olarak yaşadığımız baskı, şiddet ve sömürünün arkasında erkek egemen kapitalist düzen olduğunu biliyoruz. Dilimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, inancımız farklı olabilir, çalışma alanlarımız farklı olabilir ama maruz kaldığımız sömürü aynıdır.
'TAHAKKÜME İSYAN EDİYORUZ'
Bizi yok sayan, emeğimiz ve bedenimiz üzerine çöreklenen bu erkek egemen tahakkümü, bulunduğumuz her noktada örgütlenerek ve dayanışma ilişkilerimizi güçlendirerek ortadan kaldıracağız. Fabrikada, hastanede, okulda büroda evde ya da tarlada fark etmez çalıştığımız her yerde bu tahakküme sessiz kalmıyor, isyan ediyor ve mücadeleyi yükseltiyoruz. Emeğimiz, bedenimiz kimliğimiz bizim. Yaşasın Kadın Dayanışması!"
Yusuf Yavuz
ulusalkanal.com.tr