Kazdağlarında isyan var
Hasanboğuldu’yu bir kez daha boğmak isteyenlere karşı direniş başlattılar…
Batı Anadolu’nun akciğerleri sayılan Kazdağları, sayısız doğal zenginliğinin antik çağlardan bu güne önemli bir yaşam merkezi. Ancak Efsanelere, öykülere, romanlara konu olan, Balıkesir ve Çanakkale illerinin bir bölümünü kapsayan Kazdağları’nın üzerinde uzun süredir karabulutlar hiç eksik olmuyor. Bin pınarlı, ak köpüklü İda’nın şifalı suları, mis kokulu çamları, köknarları uzun süredir zulmün eşiğinde. Sabahattin Ali’nin öyküleriyle ölümsüzleştirdiği destansı coğrafya, rant ve kısa vadeli kazançlar uğruna geleceğini yitirmek üzere.
Vahşi madencilik, HES’ler ve başka pek çok yıkım projesiyle can çekişen Kaz Dağları’nın çocukları, geçtiğimiz hafta sonu Balıkesir Akçay’da bir araya gelerek İda’nın bin pınarlı sularının gözyaşı olmaması için and içtiler.
KAZ DAĞLARI’NDAKİ YIKIMA KARŞI DİRENİŞ BAŞLATTILAR
14 Temmuz Cumartesi günü Akçay’da bir araya gelen GÜMÇED, Gençlik Muhalefeti ve yöre halkı, sloganlar ve pankartlar eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. Ardından meydanda düzenlenen mitingde, Mehmetalan Köyü Muhtarı Metin Aktaş, Soma İşçisi Eren Sidal, Gençlik Muhalefeti'nden Ayşegül Uçar ve GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi Başkanı Mehmet Akif Öznal Kazdağları'nda yapılması planlanan baraj ve HES'lere karşı konuşmalar yaptılar. Mitingin ardından sanatçılar Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun yanı sıra Grup Haziran, Heyula ve Marsis konserleri ile gece yarısına kadar süren etkinliğe, binlerce yurttaş katıldı.
BİN PINARLI İDA’NIN TÜM AKARSULARI HES’LERE KURBAN EDİLECEK
GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi Başkanı Mehmet Akif Öznal, mitingde yaptığı konuşmada, Kaz Dağlarına dayatılan vahşi madenciliğin ardından şimdi de bölgedeki tüm akarsular üzerinde baraj ve HES projeleri ile suların ellerinden alınmak istendiğini dile getirdi.
‘TÜM CANLILARIN HAKKI OLAN SU ŞİRKETLERE KİRALANIYOR’
1/ 100 bin ölçekli bölge planında, 6 adet baraj, onlarca da HES projesinin öngörüldüğünü kaydeden Öznal, “yaşam kaynaklarımızın nasıl yağmalanacağını yine birileri kapalı kapılar ardında planlanıyor. Dünyanın doğal kaynakları üzerinde gittikçe büyüyen bir hâkimiyet kurma amacı güden sermaye-devlet işbirliğinin son hedefi su kaynaklarıdır. Devlet eliyle suların kullanım hakkı yarım asır gibi sonuçları kestirilemeyecek zaman dilimleri için özel şirketlere devredilmektedir. Tüm canlıların yaşam hakkı olan su sanki işletilmediği sürece boşa giden bir malmış gibi şirketlere kiralanmaktadır” görüşünü savundu.
‘PROJELERİN TOPLUMSAL ETKİLERİ DEĞERLENDİRİLMİYOR’
Baraj ve HES gibi su yapılarının gereklilik ve yararlarının açık olarak tartışılması gerektiğine işaret eden Öznal, bu projelerden etkilenecek olan halkın görüşünün alınmasını, çevresel, kültürel ve toplumsal etki değerlendirmelerinin yapılması gerektiğini kaydederek, “su yapılarının şirketlerin çıkarlarına göre değil tüm canlı yaşamın ve doğanın sürdürülebilirliği temelinde projelendirilmesi, yer seçimlerinin bu kriterlere göre belirlenmesi gerekir. Aksi durumda yöredeki yaşamın olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Bir barajın yapımı mutlaka kırsal kalkınma boyutunu içermelidir. Oysa DSİ’nin hemen hiçbir yatırımında bu yaklaşım yoktur. Bizler hiçbir ekonomik değerin insanın kültürel ve tarihi geçmişinden, doğal dengenin ve canlı yaşamın en küçük parçasından daha değerli olamayacağını düşünmekteyiz. Su yaşamın kendisidir. Suyun meta haline getirilmesi sadece insanlar için değil, doğada ki tüm diğer canlılar içinde kabul edilemez. Suya erişim tüm canlılar için kutsal bir haktır” ifadelerini kullandı.
‘DERELERİMİZİ ALMAK İSTİYORLAR, VERMEYECEĞİZ!’
Açıklamasında, Kaz Dağlarının eteğinde kurulan Kızılkeçili köyünün özgün bir yerleşim olduğuna dikkat çeken Öznal, köyün can damarının Kızılkeçili Çayı olduğunu belirterek şunları söyledi: “ Kaz Dağları’nın pınarları ile beslenip bağrındaki Hasanboğuldu, Sütüven Şelalesi ve Çağlayan gibi özellikli su oluşumları ile denize özgür akan Kızılkeçili çayı, geçtiği her yerde tüm canlılar için yaşamın kaynağıdır.1/100 bin ölçekli bölge planında HES öngörülen, DSİ tarafından ise baraj inşa edileceği söylenen deremizi elimizden almak istiyorlar. Vermeyeceğiz. Sadece biz insanlar için değil, ağaçlar, çiçekler, kuşlar, sincaplar, börtü böcek, yani suya erişim hakkı olan tüm canlılar için deremiz özgür akacak.
‘İKİNCİ KONUT ÇÖPLÜĞÜNE SU TEMİN ETMEK İSTİYORLAR’
Sahillerimizi ikinci konut çöplüğüne çeviren yanlış uygulamalara, şimdi de bu yazlık nüfusa su lazım diyerek tüm derelerimizde baraj yapıp, içme suyu temin etmek adı altında daha büyük bir yanlış eklenmek isteniyor. Bu yanlışın bedelini ne Kızılkeçili Köyü, ne Mehmetalan Köyü ne de diğer köylerimiz ödemek zorunda değildir. Ayrıca Havran Barajı’ndan Mıhlı Çayı üzerinde planlanan baraja kadar, 7 adet baraj yapımı sadece içme suyu için olamaz. Başta altın madenleri olmak üzere yörede planlanan tüm madenlere su temin etmek, bu sürecin gizlenen ve önemli bir parçasıdır kanısındayız. Bizler ne köylülerimizin, ne de yaşamı tamamlayan diğer canlıların bu bedeli ödemeyeceğini haykırıyoruz. Verilecek suyumuz yok. Ne yazlıklara ne de madenlere!
‘BARAJ VE HES’LER YAPILIRSA EDREMİT KÖRFEZİNDE NEFES ALLINMAZ’
Kızılkeçili Barajı ve planlanan tüm bu barajlar yapılırsa yaratacağı mikro-klima ortamı ile bine yakın bitki çeşidine (78’i endemik) sahip Kazdağı Milli Parkı da dahil olmak üzere tüm yaşam ortamımızda ekolojik denge bozulacaktır. Özellikle astım ve kalp hastaları için doğal tedavi ortamı sağlayan, temiz ve kuru havamız, aşırı nemlilik ile bu özelliğini yitirecektir. Gözbebeğimiz kutsal zeytin ağaçlarımız olumsuz etkilenecek ve zeytinciliğimiz geriye gidecektir. Sera etkisine girmesi ile dünyanın soluk alma yeri dediğimiz Edremit Körfezi’nde nefes almak bile zorlaşacaktır.
‘DERELERİMİZDE GECE GÜNDÜZ NÖBETTE OLACAĞIZ’
Kızılkeçili Çayı’nda baraja ve HES ‘e hayır! Tamam ama sorun sadece ve ne yazık ki bu değil. Tüm akarsularımız tehlike altında ve tümünü korumalıyız. Mıhlı Çayı, Şahin Deresi, Manastır Çayı, Kızılkeçili Çayı, Zeytinli Çayı, Eybek Çayı ve tüm akarsularımızın özgür akması için mücadele etmeliyiz. Bu da örgütlü, kararlı ve kesintisiz bir mücadele ile mümkündür. Planlanan bütün baraj ve HES’lerin vahşice dayatılmasına direneceğiz. Derelerimizde gece-gündüz nöbette olacağız.”
Yusuf Yavuz
ulusalkanal.com.tr