Fırtınalı dönemde keşfedeceğimiz Atatürk
Özlem Kumrular ve Mehmet Perinçek’in Zaman Treni programı ilgiyle izleniyor. Dün Aydınlık ve Ulusal Kanal’da, Alman gazetecisi Emil Ludwig’in Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’le söyleşisini yayımladılar. Prof. Dr. Semih Tezcan, bu söyleşiyi 8-12 Aralık 2003 tarihinde toplanan Beşinci Uluslararası Atatürk Kongresi’ne sunmuştu. Atatürk’ün Bütün Eserleri’nin 23. cildinde de var (s.268-274).
Atatürk, Emil Ludwig’i 30 Kasım 1929 günü kabul etmiş. Görüşmede Atatürk yönetiminde 15 yıl Dışişleri Bakanlığı görevi yapan Tevfik Rüştü Aras da bulunmuş. Söyleşi, dört ay sonra 9-11 Mart 1930 günü Vossische Zeitung’ta yayınlanmış. Zaman Treni ise, aynı tarihli Neue Freie Presse gazetesine gönderme yapıyor. Anlaşılan iki gazetede aynı tarihte yer almış. Söyleşi, Türkiye’de de birçok kez yayınlanmış. Bu konulardaki bilgileri Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde bulabilirsiniz (c. 23, s.268).
ASLA BIRAKILMAYAN PARTİCİLİK
Alman gazeteci Atatürk’ü anlamamıza yarayan güzel sorular sormuş. O zamanki adıyla Gazi Mustafa Kemal Paşa, bir yerde “incelemelerle meşgul olmaya ve devlet başkanlığını, hatta Ordu Komutanlığını bırakmaya her zaman hazır olduğunu” belirtiyor. Emil Ludwig, “Parti Başkanlığını da mı” diye soruyor. Atatürk’ün yanıtı şöyledir: “Asla. Çünkü bu parti benim doğru bulduğum devlet politikasını temsil etmektedir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.23, s.271).
DEVLET ATATÜRKÇÜLÜĞÜ VE HALK ATATÜRKÇÜLÜĞÜ
Atatürkçülerimiz, Atatürk’ün particiliğini nedense hep arka plana atmışlardır. Çünkü Kemalizm, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Atlantik sistemi içinde Devlet Atatürkçülüğüne dönüştürülmüştür. Oysa Kemalizm, devlet yıkan ve devlet kuran bir halk hareketidir, devrimcidir.
Türk Devrimi, 1876’daki ilk büyük atılımdan beri Osmanlı Padişahlığına karşı mücadele içinde gelişti. Önce Padişahın yetkilerini sınırlamaya amaçlayan bir Anayasa Hareketiydi (Meşrutiyet). Ancak jurnalciler, Mithat Paşaları “Padişahım Bunlar Cumhuriyetçi” diye ihbar ediyorlardı.
İkinci aşama 1908 Hürriyet Devrimidir. Anadolu’daki halk hareketleri ve Rumeli’de dağa çıkanlar yıktı Sultan Abdülhamit’i.
Cumhuriyet, üçüncü aşamadır; 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde geldi.
TÜRK DEVRİMİNİN ÖNCÜ PARTİ GELENEĞİ
Öncü Parti geleneğini anlamadan, Türk Devrimini kavrayamayız. Tutucu türden, sözde Atatürkçüler, hep Partinin rolünü görmezden gelmişlerdir. “Parti” deyince irkilenleri bile vardır. Çünkü kafalarındaki modelde devlet tabudur. Toplumu devlet eliyle istedikleri gibi kurgulayacaklarını düşünürler. Devlet gericileşince bile devletten vazgeçmezler. O nedenle 1945 sonrasında devlet üzerinden Atlantik sistemine bağlanmışlardır. Devlet tapıncını Atatürkçülük sayarlar. Oysa devrim, eski devleti yıkmak ve yeni devleti kurmaktır. Bu iki aşamada da Öncü Parti tarih sahnesindedir. Devrim elbette halkla olur. Ancak Öncü Partisi olmayan halk, başsız gövde gibidir.
Türk Devrimi, kendi deneyimleri içinde bir Öncü Parti modeli yarattı. Namık Kemaller, Belgrat Ormanlarında başladılar bu devrimci işe. İttihat Terakki, Müdafaai Hukuk (Cumhuriyet Halk Partisi) ve bugün İşçi Partisi o geleneğin devamıdır.
ATATÜRK’Ü ATATÜRK YAPAN DENEYİM
Genç Devrimci Mustafa Kemal, o Öncü Parti deneyimleri içinde Atatürk oldu. Particiliği daha Harbiye sıralarında başlar. Ali Fuat Paşa (Cebesoy), çok canlı anlatır o günleri. Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabında, “Yatakhanede sabahlara kadar ihtilali tartışıyorduk” der. Gizli ihtilal örgütünden tutuklanırlar, hapislerden geçerler.
Atatürk’ün Öncü Parti deneyimi 1905 Aralık ayında Şam’da devam eder. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin kuruluşuna önderlik eder. Üç arkadaş silaha ve Kur’an’a el basarak yemin ederler.
1906’da gizlice Selanik’e geçer. Orada İttihat Terakki’ye katılır. 1908 Devrimini yapan bu Öncü Örgütlenmenin Siyasal Parti olmasını ısrarla savunur.
Cihan Savaşı yenilgisinden sonra 2 Aralık 1918’de İstanbul’da Vilâyatı Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti kurulmuştur. Mustafa Kemal Paşa, bu örgütlenmeleri 4 Eylül 1919 günü Sivas Kongresi’nde birleştirerek İstiklâl Savaşı’nın Öncü Partisi’ni oluşturur.
DEVRİMİN OLMAZSA OLMAZI
Öncü Parti’nin örgütlenmesi, yeni devletin çekirdeğinin örgütlenmesidir. Milleti, Millî Teşkilat örgütler ve ayağa kaldırır. Millî Hükümetin kuruluşuna Öncü Parti önderlik eder.
Öncü Parti deneyimi, devrim deneyiminin özüdür, ruhudur. Devrime önderlik, en sonunda Öncü Partiye önderliktir. Yeni bir devlet kurmak, çağdaş toplumu örgütlemek, hepsi en sonunda Öncü Partiyle olur. Düşman da bunu çok iyi bilir, hedefi daima Öncü Partidir. Partisiz bırakırsa, teslim alır.
Atatürk, “devlet başkanlığını bırakmaya hazırım, ama Parti Genel Başkanlığını asla” derken, aslında Devrimciliği bırakmam diyor.
Burada başkanlığa takılmayalım, asıl vurgu Öncü Parti deneyiminedir.
FIRTINALI DÖNEMİN BÜYÜK KEŞFİ
Türkiye, fırtınalı bir döneme girmiştir. Davutoğlu, Borçlanma Ekonomisinin iflasını ilan etti. Kriz artık bugünün olayıdır. Krizden çıkış, ancak köklü değişikliklerle olacaktır. Fırtınaları göğüs gerecek ve Kemalist Devrimi tamamlayacak Öncü Parti, bundan sonra her şeyimizdir.
Türkiye’nin önderlik birikimi, Öncü Partiyi keşfedecektir.
Doğu Perinçek
Aydınlık/Rota