Nasır Ebu Şerif Ulusal Kanal'a anlattı: Baskından ateşkese Filistin direnişinin ayrıntıları
Filistin İslami Cihad Hareketi Merkez Komite Üyesi Nasır Ebu Şerif, İsrail saldırganlığı ardından başlayan ve İsrail'i ateşkese mecbur eden "Kudüs'ün Kılıcı" operasyonlarını Ulusal Kanal'a değerlendirdi. Direniş örgütlerinin süreci ortak operasyon odasından gerçekleştirdiği son direnişteki birlikteliğe dikkat çeken Ebu Şerif "Biz kendimizi bir cephe veya eksenle de sınırlamıyoruz." dedi. Ebu Şerif, İsrail'in ateşkes istemesinin nedeninin insani kaygılardan değil, İsrail ile eşit güce ulaşma kabiliyetlerinden kaynaklandığını vurguladı.
Haber: Yakup Aslan ''Kamera: Navid Daneshvar
İsrail’in son kanlı saldırılarına karşı yürütülen “Kudüs’ün Kılıcı” operasyonunda, İslami Cihat Hareketi, Hamas başta olmak üzere direniş gruplarıyla birlikte hareket etti.
Direnişin birlikte mücadelesi İsrail'i ateşkese mecbur etti.
Kudüs'ün Kılıcı direnişini, ortak operasyon odasından yürüten örgütlerinden biri olan Filistin İslami Cihad Hareketi'nin Merkez Komite Üyesi Nasır Ebu Şerif, süreci Ulusal Kanal'a değerlendirdi.
Ebu Şerif, özgür Kudüs Mücadelesinde birlikte mücadelenin genişleyerek örgütleri de aşıp bölge ülkeleri ile birleştiğine dikkat çekti:
''Kudüs'ün özgürleşmesini, bağımsızlığının gerçekleşmesini, düşmanlarından temizlenmesini isteyen çok farklı güçler, taraflar ortaya çıkarak Filistin direnişine katılıp destek oldular. Filistin direnişini kapsayan, kucaklayan Lübnan direnişiyle, İran direnişiyle, geniş, güçlü bir cephe oluştu. Tabi bu büyük cephe, İran tarafından Kudüs kuvvetleri eliyle desteklenmektedir. Suriye de çok önemli destekleyici kuvvetler arasındadır. 2014 direnişinin ve hatta şimdiki direnişin başarısında çok olumlu katkılar sağlayan Kornet Roketleri, Suriye’nin direnişe desteğidir. Bu roketlerin hem geçmişte 2014 direnişinde hem de şimdiki direnişin büyük başarıya ulaşmasındaki katkıları önemlidir.
Son yıllarda çok açıkça görüldüğü gibi Siyonist düşmana, güce, planlara karşı biz Suriye, Lübnan direnişi ve İran ile aynı cephedeyiz. Aslında biz kendimizi bir cephe veya eksenle de sınırlamıyoruz. Kudüs’ün İslam kutsalı olduğuna inanan herkesin Kudüs hedefinde birleşmesine, bölünmüşlüğe cepheleşmeye değil birlikteliğe, tüm İslam ümmetinin aynı ortak Kudüs hedefinde birlikte olmasına ve Siyonizm'e karşı tüm İslam ümmetinin bir arada savaşmasına inanıyoruz.''
Direnişin kararlılığı karşısında İsrail'in ateşkes ilan etme kararını değerlendiren Filistin İslami Cihat Hareketi Merkez yöneticisi, "güçlü olduğumuzda geri adım atmaya mecburlar" dedi. Ebu Şerif Ateşkesi uzun ömürlü olmadığına dikkat çekti:
''Bugüne kadar ancak kendi silahlı gücümüzle onlara geri adım attırdık. Bizim zorlamamızla mecbur kalarak geri adım attıklarında, hata yaptıklarını gördüklerinden değil, sadece zorda kaldıklarından dolayı istediklerimizi yaptırabildiğimizi biliyoruz. Biz güçlü olduğumuzda Siyonist oluşum bizim istediklerimizi zorla ve mecburen yapacaklardır. İnsanlık suçu işleyen Siyonistler nasıl olur da anlaşmalara ve verilmiş sözlere uyabilirler ki? Son savaşın 11 gün sonra durmasını istemesinin nedeni insani kaygıları değil, sadece bizim onlarla eşit güce ulaşmamızdır. Gücümüzün karşısında duramayacaklarını anlamaları sonucunda geri adım atmışlardır. Bizim karşımızda geri adım atmalarının nedeni davamızdaki haklılığımız, saldırılarına güçlü bir şekilde yanıt vermemiz, kazanacağımıza olan imanımız, dik duruşumuz ve asla vazgeçmeyeceğimizi kanıtlamamızdır.''
İslam coğrafyasında bazı ülkelerin ihanet içerisinde olduğunu bazı devletlerinde bağımsız Filistin davasına koşulsuz destek verdiğine dikkat çeken Filistinli yetkili İran İslam Cumhuriyeti'nin askeri kazanımlarda büyük desteğinin olduğunun altını çizdi:
''Kudüs İslam kutsallarındandır ve sadece bir kesimin değil dünyadaki tüm Müslümanların kutsalıdır. Tüm İslam dünyasının Kudüs'ü savunması zorunluluktur, vaciptir. Kudüs’ün durumu öncelikli konumuzdur derken mecazi anlamda söylemiyoruz. Kudüs’ü en önemli konuları arasında görenler, özellikle İran İslam Cumhuriyeti, devrim zaferinden sonra Kudüs'ün durumunu tüm sorun ve konularının odağına almış ve her konuya Kudüs sorunu terazisi ile yaklaşmıştır, İran İslam devriminden sonra İran, hem iç hem de dış siyasetini belirleyen mihenk taşı olarak Kudüs’ün durumunu siyasetinin merkezine oturtmuş ve tüm İslam dünyasının da esas davası olarak gördüğümüz Kudüs sorununun çözümünü görev listesinin ilk sırasına almıştır.''