İlker Başbuğ, Yargıtay'ın tebliğnamesini değerlendirdi

İlker Başbuğ, Yargıtay'ın tebliğnamesini değerlendirdi

Ergenekon Davası’ndan müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 26 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ergenekon Davası’na ilişkin tebliğnamesini değerlendirdi.

Başbuğ’un kendisine ait internet sitesinde yayınladığı değerlendirmesi şu şekilde:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “Ergenekon” olarak adlandırılan davada, Özel Görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın usulden bozulmasını istedi.

Başsavcılık, elindeki dosyayı hem “usul” hem de “esas” yönünden inceleyerek, görüş ve tekliflerini oluşturabilirdi. Aslında, beklenende öyle olmasıydı. Ancak, Başsavcılık, dosyaya sadece “usul” yönünden bakmayı tercih etti. Bu nedenle; “Ergenekon” gibi bir davanın içinde sadece bu sekiz maddede ifade edilen “usul” yanlışlıklarının var olduğunu zannetmek çok büyük bir yanlışlık olur. Çünkü, “Ergenekon” davası “esas” yönünden de; hukuk adeta katledilerek oluşturulan; Türk yargısı tarihine kara leke olarak geçen bir dava dosyasıdır.

Başsavcılık elindeki dosyaya neden sadece “usul” açısından bakmayı yeterli buldu? Elbette bu sorunun tam cevabını bilmiyorum. Bazı hukukçular; Başsavcılığın, dosyada “usul” yönünden büyük yanlışlıklar olduğunu görmesi halinde; dosyayı “esas” yönünden incelemeyi istemediğini ileri sürmekteler. Çünkü, hukukta “usul”, “esas” tan önce gelmektedir.

Zaten Başsavcılık da tebliğnamedeki son cümle ile dosyaya nasıl baktığını açıkça ifade etmiştir: “Hükümlerin sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu sebeplerden dolayı, CMUK’nun 321. maddesi uyarınca bozulması.”

Bu safhada bilinmesi gereken önemli nokta şudur: Bu dosya “usul” yönünden olduğu kadar “esas” yönünden de büyük hukuk cinayetlerini içermektedir.

Başsavcılık tarafından bozulma nedeni olarak kabul edilen “usul” yanlışlıklarından öne çıkanlar arasında; Mahkemeye getirilen tanıkların dinlenilmemesi, yedek hakimlerin müzakereye katılması, karardan önce son sözün sorulmaması gibi hususlar vardır.

“Ergenekon” davasına bakan, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşmalarının çoğunda bulunmadım. Çünkü, bu Mahkemede “savunma” yapmayı reddetmiştim.

Katıldığım duruşmalarda ise gördüğüm; 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakim ve savcılarının, sanki ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine dokunulmazlık sözü verilen, “astığı astık, kestiği kestik” bir havada olduklarıydı.

Mahkeme, tarafından yapılan “usul” hataları sanıklar ve sanık avukatları tarafından yüzlerce defa dile getirildi, hiç tınlamadılar bile.

CMK’nın 178. maddesi; sanıkların Mahkemeye getirdikleri tanıkların, Mahkeme tarafından dinlenmesine, CMK’nın 216. maddesi ise kararın açıklanmasından önce, sanıkların son sözlerinin sorulmasına amirdir. CMK’nın 227. maddesine göre; müzakereye ancak karara ve hükme katılacak hakimler katılabilir. Bu maddeler çok açıktır. Hukuk fakültelerine yeni katılan öğrencilerin bile, bu şekilde “usul” hataları yapması asla beklenemez.

O zaman, 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki hakim ve savcılar nasıl böyle büyük hataları yapmaktan hiç çekinmediler.

Bu yanlışlıkları bir gün sorgulayabileceğini, hiç düşünmediler.

Bu usul yanlışlıkları, defalarca dönemin HSYK’na şikayet konusu yapıldı. Ama, o zamanki HSYK kılını bile kıpırdatmadı. Yargıtay’dan da emindiler. Zaten görülecekti ki; 9 Ekim 2013’de Yargıtay 9. Ceza Dairesi “Balyoz” davasında verilen kararı hiç tereddüt etmeden onaylayacaktı.

Yaşanılan bu olaylarda; Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerinin ne kadar günahı varsa, o dönemlerdeki HSYK ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin de o kadar günahı vardır.

HSYK’da yapılan seçimler sonunda, HSYK’nın yapısı değişti. Daha sonra Yargıtay’a yeni üyeler seçildi.

Şimdi bazıları ortaya çıkıp; HSYK seçimlerinin sonuçlarını ve Yargıtay’da yapılan bazı yapısal değişiklikleri açıkça tenkit ediyorlar. O zaman, onlar bir noktada “Ergenekon”, “Balyoz”, “Odatv” , “Askeri Casusluk” ve benzeri davalarda yapılan hukuksuzlukların görülmemesini, verilen haksız cezaların onaylanmasını istemiş olmuyorlar mı?

Türk yargı sisteminin, bir felaketin eşiğinden kurtarılması için son şansın doğmasına fırsat tanınmıştır.

HSYK, başta “Ergenekon”, “Balyoz” gibi davalar başta olmak, kendilerine yapılan şikayetleri dikkate almaya ve işleme koymaya başlamıştır. HSYK’nın bu şikayetlere ilişkin vereceği kararlar merakla beklenmektedir.

“Ergenekon” davasına, Yargıtay 16. Ceza Dairesi bakacaktır.

Ümidimiz ve doğal beklentimiz; Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin yıllardır haksız yere devam eden davanın makul sürede yargılanma hakkını temin için “Ergenekon” dosyasına hem “usul” ve hem de “esas” yönünden bakmasıdır. Normal olanda budur.

Soruşturma makamlarından beklentimiz ise; sahte delilleri yaratan, haksız ve hukuksuz işlemler yapmaktan çekinmeyenleri biran önce tespit ederek hesap vermek üzere yargı karşısınına çıkarmasıdır.

ulusalkanal.com.tr

ergenekon yargıtay ilker başbuğ