Yemen: ABD müdahalesi mi? ABD'siz Ortadoğu mu?
ABD ve İran arasındaki yakınlaşma ve hemen arkasından Suudi Arabistan öncülüğünde başlayan Yemen müdahalesi. Yemen, Sünni-Şii ayrılığının zirvesi mi yoksa ABD’siz bir Arap dünyasının başlangıcı mı?
“Yemen’e müdahalenin zamanlaması dikkat çekici… İran-ABD anlaşması ile eşzamanlı olarak Yemen’e operasyon başladı. Tabloya uzaktan bakıldığında iki ihtimal mevcut; Birincisi; ABD bir yandan İran’la el sıkışıyor diğer yandan da Yemen üzerinden İran’ı sıkıştırmaya devam ediyor. İkincisi, Suudiler, milli güvenlikleri adına ABD’yi beklemeden bir hamle yaptılar. Hangisi doğru?”
Kahire’de Nil Nehri manzaralı Dışişleri binasında, Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısına yukarıdaki soruyu yönelttiğimde tatmin edici bir cevap beklemiyordum. Tahminlerimde yanılmadım. Sorum, diplomatlara özgü bir cevapla geçiştirildi
Bu yazıyı yazmaktaki amacım Türkiye’nin aydın birikimini temsil eden Aydınlık okurları ile beraber yerleşmiş dogmaların dışına çıkarak, diplomatların yanıtlamayı reddettiği soruya bir cevap aramak.
Yemen’de yaşanan kamplaşma belirleyici
Hazreti Muhammed’in ölümü sonrası patlak veren iktidar kavgasının bir sonucu olan Sünni-Şii ayrılığı, son dönemlerde Irak’ta tekrar filizlenmiş ve Yemen’de gerçekleşen Suudi saldırısı ile dünyanın gündemine oturmuş durumda.
Geçtiğimiz haftalarda Fransa’dan Mısır’a önemli basın organlarının tamamı sayfalarını bu ayrılığın tarihsel kökenlerine, evrimine ve günümüzde yaşanan çatışmalardaki rolüne ayırdı. Anlaşılan o ki, önümüzdeki gün, ay ve yıllarda bu ayrışma tekrar ısıtılmış bir şekilde Ortadoğu halklarına tekrar yedirilmeye çalışılacak.
Yemen’de, Körfez ülkeleri ve Mısır başta olmak üzere Arap ülkelerinin desteğini arkasına alan Batı menşeli Suudi yönetiminin başlattığı saldırıda ABD’nin oynadığı rol tartışmaların konusu olmaya devam ediyor.
Anglosakson emperyalizmi ve bugünkü tezahürü ABD, 79’da gerçekleşen İran İslam Devriminden bu yana (daha öncede bölgedeki milliyetçi gruplara karşı destek vermişti) Ortadoğu’da Sünni İslam’a dayanan grupları destekleyerek bölgede var olan Şii-Sünni ayrımını derinleştirme yolunda bir politika izledi.
ABD tarafından, izlenen politika dini bir sosa bulanmış olsa da, amaçlanan Ortadoğu’nun kadim halkları Araplar ve Farslar arasındaki rekabeti diri tutarak, bölge halklarının Batı emperyalizmine karşı birlik olmasını engellemek.
Bu bağlamda, Yemen’de müdahale üzerinden yaşanan ayrışmanın önümüzdeki yıllarda bölgenin kaderi açısından belirleyici olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Yemen’de ABD nerede?
Suudi Arabistan’ın, Yemen’e müdahalesi, kamuoyunun büyük çoğunluğu tarafından, bir yandan nükleer konusunda İran’la el sıkışan ABD’nin, diğer taraftan bölgedeki piyonu Riyad yönetimini harekete geçirerek Tahran’ı sıkıştırma hamlesi olarak değerlendirildi.
Anglo-Sakson tamponlu Suudi Krallığının, kuruluşundan itibaren emperyalizmin, bölgedeki taşeronluğunu yaptığı tartışmasız bir gerçek.
Fakat Obama döneminde, ABD’nin, Ortadoğu’da, İran temelinden değişen dış politikasının, Washington’un bölgedeki stratejik müttefikleri ile arasını açtığı da yadsınamaz.
ABD’nin 49.eyaleti olarak adlandırılan İsrail’in Başbakanı Netanyahu’nun Obama ile küfürleşmeye varan çatışması, ABD’nin “Irak’ta savaşan kahraman askerlerinin en az zayiatla ülkelerine dua eden” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’la gerginleşen ilişkileri ortadayken, İran’ın baş düşmanı Suudilerin sessiz kalması beklenemezdi. Gelişmeler ışığında, ABD-İran anlaşması ile neredeyse eş zamanlı olan Yemen müdahalesi ve tekrar alevlenen “Arap Ordusu” tartışmaları önemlidir.
Bölgede ABD’nin zayıfladığı ve bu bağlamda yeni bir Ortadoğu politikası geliştiği sadece ülkemiz ve bölgenin ilericileri tarafından değil ABD’nin sadık müttefikleri tarafından da tespit edilmektedir.
Dolayısı ile Yemen’e yapılan müdahaleye birde bu gözle bakmak gerekmektedir.
Burada yapılan, Suudi güçlerinin Yemen’e yaptığı müdahaleyi haklı çıkarmaya çalışmak değildir. Elbette ki, gerici Riyad yönetiminin Yemen halkını katletmesinin karşısında durmalıyız fakat müdahalenin ABD’nin planları içinde mi gerçekleştirildiğini yoksa zayıflayan ABD dışında bir çözüm arayışının ürünü mü olduğunu da tartışmaktan geri durmamalıyız.
2014 ortalarında, Mısır Devlet Başkanı Sisi tarafından ortaya atılan “Arap Ordusu” fikride bu bağlamda dikkate değerdir.
Yazının başında sorduğumuz soruya bir soru ile cevap aramaya devam edelim, bölgede yaşananlar tamamı ile ABD kontrolünde bir planın parçaları mı yoksa geri çekilen Washington sonrası çok kutupluluğun istenmeyen yansımaları mı?
Sinan Güzaltan / Kahire
ulusalkanal.com.tr