Sonuçlara dair ilk yorumlar...
Yerel seçimleri yaptık... Sonuç:
Dokuz ölü!
Onlarca yaralı!
Yüzlerce sahtekarlık... Hem de tutanaklı!
Oyları sandığıyla götürmeye kalkan bile oldu yahu...
Peki ya gerisi?
Değişen pek fazla bir şey yok!
***
Bu yazıyı seçimlerin yapıldığı günün gecesi yazıyorum.
Bir yandan da televizyon izliyorum.
Sunucular sık sık yurdun dört bir yanından gelen “sürpriz elektrik kesintisi” haberlerini veriyor.
Yurdun hemen her köşesi, her seçim gecesi olduğu gibi bu gece de aynı anda karanlığa bürünverdi nedense...
Televzyondaki sunucu, elektriklerin kesildiği bölgelerdeki sandık gözlemcilerine ve görevlilerine çağrıda bulunuyor:
“Sandığın üzerine oturun ve elektrikler gelinceye kadar asla kalkmayın!”
Sunucunun iyi niyetinden kuşkum yok da...
İyi de elektrikler kesik arkadaş... Üstelik adamlar okulda, sandık başında...
Senin bu çağrından nasıl haberdar olup da dediğini yapacaklar ki?
***
Kısacası yukarıda da söylediğim gibi Anadolu Ajansı’nın ve Cihan Haber Ajansı’nın, tuttukları takıma (pardon partiye) göre “çarpıtarak” verdikleri sonuçlar ortada:..
Siyaseten hiçbir şey değişmedi:
Sanki Gezi Direnişi hiç olmamış, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, Mustafa Sarı ve Berkin Elvan ölmemiş, ayakkabı kutuları ortaya çıkmamış, evdeki paralar sıfırlanmamış, iktidar mensupları rezilce işler yaparken yakalanmamış, Youtube ve Twitter bile yasaklanmamış gibi bu halkın “yüzde 50’si” hâlâ iktidar partisinin arkasında!
Gelin artık sorunun adını daha gerçekçi b.ir şekilde koyalım:
Türkiye’de iktidar sorunu yok...
Türkiye’de muhalefet sorunu da yok!
Türkiye’de demokrasiyi bilmeyen insanlara demokrasicilik oynatmaktan kaynaklanan bir “sistem” sorunu var!
Dünkü sonuçlardan sonra, “Türkiye’de seçmen, aklını yemiş” diyerek işin içinden çıkmak, en kolay olanı!
Zor olanı ise; bu halkı, “verdiği oyun değerini bilecek kadar olsun eğitmek...”
***
Peki; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ya da milletvekilliği genel seçimlerinde değişir mi bu tablo?
Din sömürüsü, alışveriş çeki etkisini kaybeder de akıl, mantık devreye girer mi?
Umarım...
Ya girmezse?
İşte bu, ayvayı yediğimizin resmi olur!
Çünkü o zaman mevcut “kutuplaşma”, giderilmesi zor bir şekilde sabitlenmiş demektir!
Halkın birbirinden koptuğu tescillenir...
Ülke; birbirinden farklı ve bağımsız üç insan tipine bölünmüş olur:
Bir: Dinciler...
İki: Çağdaşlıktan ve tek devletten yana olanlar.
Üç: Kürt milliyetçileri!
***
“Bu durum zaten bugün de yok mu?” diye sorabilirsiniz
Olmaz olur mu, elbette var!
Ancak... Önümüzdeki iki seçim de dünkü gibi tamamlanırsa...
Bölünme, resmiyet kazanır; laik cumhuriyetten din devletine dönüşüm kaçınılmaz olur.
OY VE ÖTESİ!
Dün demokrasi tarihimizde bir “ilk”e imza atıldı:
İstanbul’daki hemen hemen bütün seçim sandıkları, “partiler üstü” bir “sivil oluşum” tarafından resmen “korumaya” alındı.
“Oy ve Ötesi” isimli oluşumda buluşan on binlerce İstanbullu kadın, öğrenci ve aydın, sabahın ilk ışıklarından itibaren görevlendirildikleri sandıkların başında yer aldılar ve oy kullanma sürecinin doğru işlemesini sağladılar.
Gördükleri usulsüzlükleri tutanaklara dönüştürerek yasal sürecin başlamasını sağladılar.
Dünkü seçimlerde İstanbul’da başlayan bu halk hareketinin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde tüm yurda yayılması; demokrasimizin kalitesini artıracak, seçimlere olan güvenin pekişmesini sağlayacaktır.
Dün bizim adımıza sandıklarımızı koruyan ve kollayan “Oy ve Ötesi”nin tüm sivil kahramanlarını yürekten kutluyor, hepsine tek tek teşekkür ediyorum.
GÜNÜN SORUSU
Sorum, HDP’li Sırrı Süreyya Önder’e:
Duydum ki tenezzül edip kendine oy bile vermemişsin... O zaman İstanbullu seçmenin yaklaşık yüzde 4’ünü neden kandırdın da oylarını aldın?
BAŞBAKAN YİNE BİR TAŞLA BEŞ KUŞ VURMA DERDİNDE!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün oyunu kullandıktan sonra kameraların karşısına geçti ve “Bugün milletin söylediği belirleyici olacak. Millet ne derse o olur. Bunun dışında konuşulanlar bu akşam sandıktaki neticeler açıklandıktan sonra tarihe kayıt olarak düşecektir” dedi.
Başbakan, her zaman olduğu gibi abartıyor. Milletin gücünü, yine kendine yontuyor!
Bu sabah itibarıyla yine bir seçim zaferi kazanacağına inandığı için, böyle konuşuyor. Son aylarda şahsına, ailesine, bakanlarına ve onların yakınlarına yönelik “suçlamalar”ı, bu sabahki oy dağılımına göre rafa kaldırabileceğini düşünüyor!
Oysa sandık zaferi başka; hırsızlığın, sahtekarlığın, cinayetin, şiddetin, zulmün hesabını yargı önünde vermek başka...
Umarım yargı mensupları da bu konuda Başbakan gibi değil, benim gibi düşünüyordur!
GÜNÜN İSYANI!
Önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer ve eşi dün de her seçimde olduğu gibi oylarını kullanmak için sıraya girip kimsenin hakkını yememeye dikkat ettiler. Cumhurbaşkanı Gül ve eşi ise onlarca kişinin önüne geçip bir de içeride dakikalarca gazetecilere poz vererek, sıradaki vatandaşların uzun süre beklemesine neden oldular. İsyanım, ortaya:
Adalet ve demokrasi kavramları insanın yüreğinde olmalı kardeşim. Yoksa Abdullah Gül’de durduğu gibi, iğreti durur!
Aydınlık