'Doğu Akdeniz’de stratejik fark yaratabilmek

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz yazdı

'Doğu Akdeniz’de stratejik fark yaratabilmek

Doğu Akdeniz, 21’nci yüzyılda Türkiye’nin en ciddi, en öncelikli kriz alanı olmuştur. Zira bu stratejik bölge Türkiye’nin üç alandaki hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarlarının kesişme noktasında bulunuyor. Bunlar KKTC, Sözde Kürdistan ve Enerji olarak tanımlanabilir.

DOĞU AKDENİZ ODAKLI YENİ DÖNEM

Türkiye’nin söz konusu hayati çıkarları, AB ve ABD etki alanında gelişen Mısır, GKRY, Yunanistan ve İsrail dörtlüsünün her geçen gün gelişen Türkiye karşıtlığı paralelinde geleceğimiz için en önemli önceliği oluşturuyor. 21’inci yüzyıldaki güvenlik ve refahımızın Doğu Akdeniz ve onun ayrılmaz parçası olan Ege’ye tam bağımlı olacağını söylememiz gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu yeni evrede devletin savunma ve dış politikasının her yönü ile Doğu Akdeniz/Ege odaklı olması gereklidir. Bu odaklanmada ne KKTC’yi Ege’den; ne de Doğu Akdeniz yetki alanlarını Kardak Kayalıklarından ayırabiliriz. Hepsi birbirine bağımlıdır. Birisinde verilecek taviz diğerlerini etkiler, birinde elde edilecek kazanım, diğerlerinde de hissedilir. KKTC’den askerimizin çekilmesinin stratejik sonuçları ile Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarımızın kısıtlanmasını kabullenmek ya da Kardak benzeri ada, adacık ve kayalıkların aidiyetinden vazgeçmek aynı değerdedir.

HUKUK ALDATMACASI

Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY sözde hukuku yanlarına alarak hareket ettiklerini iddia etmektedirler. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) III’ün gerek karasuları sınırlandırması, gerekse MEB ilanı konusunda tanıdığı hakları akla, örf adet hukukuna, tarihsel gerçeklere tamamen aykırı şekilde kendi yorumları ile uygulayarak oldubitti yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte önce kendi iç hukukları paralelinde deniz yetki alanı kanunu çıkarıp, daha sonra bu sınırları komşular ile müzakere ederek sonuçlandırmaya çalışmakta ve sonunda söz konusu koordinatları BM’ye deklare etmek suretiyle fiili durumlar yaratmayı hedeflemektedirler. Yunanistan’ın İyon Denizi’nde, GKRY’nin Doğu Akdeniz’de yaptığı budur.

BU OYUN NASIL BOZULUR?

En kolay yöntem bu sınırları tanımadığımızı notalar yolu ile deklare edip, müstakbel sahamıza yönelik girişleri donanma gücü ile engellemektir. Halen yapılan da budur. Örneğin, Dışişleri Bakanlığımızın 2 Mart 2004 tarihinde BM Genel Sekreterliği’ne GKRY ile Mısır aleyhinde verdiği notada 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamı batısında Türk kıta sahanlığı haklarımızın olduğu deklare edilmektedir. Bu notadan sonra değişik zamanlarda gerek GKRY gerekse Yunanistan’ın eylemleri ile karşı notalarına karşı Dışişlerimizin notaları oldu. Bu notalarımızı desteklemek üzere TPAO’ya Türk kıta sahanlığı içinde verilen ruhsat sahaları ile KKTC tarafından Kıbrıs adası etrafında verilen ruhsat sahalarında Türk sismik araştırma gemilerinin fiili çalışmaları da uygun eylemler olarak bu süreçte yerlerini aldı. Ancak notalar savaşı ile somut bir sonuç elde edilemiyor. Somut sonuç için bu köşede yıllardır Münhasır Ekonomik Bölge veya kıta sahanlığı koordinatlarımızın ilan edilerek mavi vatan sınırlarımızı soyut düzlemden somut boyuta çıkarmamız gerektiğini yazıyorum. Diğer yandan ilan edilen koordinatları ikili sınır anlaşmaları ile destekleyecek muhatap devletler bulmalıyız. Halen Libya, KKTC ve Suriye diğer kıyıdaşlar olan Mısır, Yunanistan ve GKRY bloğuna karşı tek seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Suriye’de Esad rejimi ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekliliğinin önemli gerekçeleri arasına söz konusu deniz boyutu da eklenebilir. Esad rejimi ile günün sonunda uzlaşma yoluna gitmemiz her şeyden önce bugünkü jeopolitik konjonktürün gereğidir.

LİBYA BOYUTU

Geçen haftalarda eski Yunan Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamalardan Mısır ile Yunanistan arasında MEB sınır müzakerelerinde 10. turun bittiği anlaşılıyor. Bu sınırın anlaşma ile sonuçlandırılması Türkiye için çok ciddi bir kayıp olacaktır. Ancak Yunan-Mısır oyununu bozmak elimizdedir. 2009 yılında Dr. Tümamiral Cihat Yaycı tarafından ilk kez ortaya atılan ve son derece haklı gerekçelere bağlı Libya-Türkiye karşılıklı kıyılarının varlığının bir sonucu olarak, ikili MEB sınırlama anlaşması yapılması gerekliliği öncelikle dikkate alınmalıdır. Kaddafi rejimi, Batılı müttefiklerimiz tarafından vahşi bir şekilde ortadan kaldırılmasaydı, bugün bu anlaşma imzalanmış olurdu. Ancak halen geç kalmış sayılmayız. Libya’da Büyükelçiliğimiz var. Muhatap bulma konusunda diplomatlarımızın gayret göstermelerini beklememiz vatandaşlık hakkımızdır. Bu anlaşma yapıldığı takdirde Mısır-Yunanistan deniz sınır anlaşmasının etkisi kalmayacağı gibi, Türkiye’nin hakkı olan MEB alanı da artacaktır.

KKTC BOYUTU

Diğer yandan Türkiye, 19 Eylül 2011’de KKTC ile Anadolu kıyıları arasında kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşmasını yapmıştır. Bu sınırlama Erenköy anklavına rağmen Kıbrıs’ın tüm kuzey kıyılarını kapsamaktadır. Aynı yaklaşımla, KKTC ile Türkiye arasında Kıbrıs adasının batı kıyılarına yönelik bir sınırlandırma anlaşması neden yapılmasın? Böylece 2004 notası ile BM’ye ilk kez bildirilen 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamı da ikili bir anlaşma ile sabitlenmiş olur.

KAMUOYUNDAKİ YANLIŞ ALGI

Doğu Akdeniz’de herkesle kavgalıyız, bu sahaları nasıl ilan edeceğiz şeklinde bir algı var. Ancak bu kavganın sebebi zaten Doğu Akdeniz’in kendisi. Ortada paylaşım savaşı varken ve siz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefi iken nasıl olacak da herkesle dost olacaksınız? Balyoz tutuklamaları gerçekleştiğinde o karanlık dönemin utanç sembolü Hasdal Askeri Cezaevi’ne giderken eşime “Bu tutuklamalar sahte bir darbe davası üzerinden; Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutuklanmasıdır” demiştim. Hatta 11 Şubat 2011 tutuklamalarını deniz tarihimizin Çeşme, Navarin ve Sinop baskınlarından sonra Hasdal Baskını olarak nitelemiştim. Türk Donanması’nın komuta yapısını felç ederek Doğu Akdeniz’de ABD ve AB tarafından empoze edilen deniz sınırlarını Türkiye’ye kabul ettirmek amaçlanıyordu. Ama bu oyun tutmadı. Türkiye, Kumpas Davalar ve 15 Temmuz hıyanetine rağmen bu tuzağa düşmedi. Artık Doğu Akdeniz diplomasimiz, jeopolitik kanunların ışığında Libya, KKTC ve Suriye ile deniz yetki alanı sınırlandırmasını hedeflemelidir. Bu sınırlar Doğu Akdeniz’deki Batı kuşatmasını sekteye uğratacak, stratejik fark yaratacak ve en önemlisi Ganbot diplomasisi ile denge oluşturacaktır. Aydınlık

cem gürdeniz