Kemal Kılıçdaroğlu: Kimse bu yürüyüşün son olduğunu düşünmesin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adalet adını verdiği yürüyüşü İstanbul Maltepe'de düzenlenen mitingle tamamladı. Alanda toplananlara seslenen Kılıçdaroğlu "9 Temmuz yeni bir doğuştur. Kimse bu yürüyüşün son olduğunu düşünmesin. Sokak ise sonuna kadar sokak" dedi

Kemal Kılıçdaroğlu: Kimse bu yürüyüşün son olduğunu düşünmesin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Maltepe'deki 'Adalet Mitingi'nde yaptığı konuşmada, "Benimle birlikte 450 kilometreyi kat eden sevgili yol arkadaşlarım, sevgili adalet arayıcıları, bizleri televizyonları başında izleyen sevgili yurttaşlarım. Maltepe Meydanı'ndan bütün İstanbul'a, Türkiye'ye gönül dolu sevgiler, muhabbetler gönderiyoruz. 15 Haziran 2017'de sabah saatlerinde Ankara Güvenpark'ta başlattığımız yürüyüşü Maltepe'de noktaladık. Kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin bu yürüyüş, bizim ilk adımımızdır. Herkes şunu çok iyi bilsin 9 Temmuz yeni bir adımdır. Yeni bir iklim, tarih, doğuştur" diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;

-Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır. 9 Temmuz yeni bir mevsimdir, 9 Temmuz yeni bir doğuştur.

-Ankara'da yürüyüşe başladığımda, ilk gün 21 km yolu bitirdik.

-Yol boyunca yürürken araç kullanıcıları bizi yüreklendirdiler, onlara da buradan şükranlarımı ve saygılarımı gönderiyorum.

-Bize sofrasını açan, çayını ikram eden,hayır dualarım seninledir diyen annelere, babalara, dedelere teşekkürlerimi gönderiyorum.

-Hiç kimse unutmasın, Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Protesto eden yurttaşlarıma da saygılarımı.

-Bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceğiz. Herkes, düşüncesini özgürce ifade edecek.

-Olmayan adalet için yürüdük, mazlumların hakkı için yürüdük, tutuklu gazeteciler için yürüdük.

-Ankara Güvenpark’ta başladığımız yürüyüşü Maltepe’de noktaladık. Ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin.

-FETÖ'nün siyasi ayağı ortağa çıksın diye yürüdük.

-Zulme karşı durmak, bizim namus borcumuzdur.

-Herkesin inancına, kimliğine saygılıyız.

-Sokakta darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz.

-İki türlü 15 Temmuz var. Biri sarayın 15 Temmuz'u, diğeri halkın 15 Temmuz'u.

-Sarayın 15 Temmuz'una sonuna kadar direneceğiz.

-20 Temmuz sivil darbe döneminden sonra delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır.

-Kılıçdaroğlu'dan hâkimlere: Dik durun, vicdanınızın sesini dinleyin. Saraydan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. Onurlu durun.

-Bu yürüyüşle korku gömleğini çöpe attık.

İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye'nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:

1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM'nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz'da OHAL ilan edilmiş ve TBMM'nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.

3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suçö gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.

4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölümeö terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

6. 150'nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerekö gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu'nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.ö Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.

8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.

chp ankara kemal kılıçdaroğlu