Türkiye Başbakan’ın servetini öğrenebilecek mi?
Türkiye 17 Aralık’tan bu yana her gün sarsıcı bir gündeme uyanıyor. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla başlayan operasyonların ardından cemaat ve hükümet arasında karşılıklı sert açıklamalarla süren kasırga dalgası bugün yeni bir boyuta geldi.
Yusuf Yavuz
Bugün sabah saatlerinde İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın istifasının ardından, öğle saatlerinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da istifa ettiğini açıkladı. Ancak TOKİ’nin başındayken bakan yapılarak çevre politikalarında Türkiye’nin dünyanın en kötüleri arasında girmesini sağlayacak uygulamalara imza atan Bayraktar’ın Başbakan Erdoğan’ı da suçlayarak “o imar planlarından haberi vardı, o da istifa etmeli” demesi çarpıcıydı…
TEK ADAMDAN HABERSİZ İHALE VERİLEBİLİR Mİ
Bayraktar’ın Başbakan’a yönelik sözleri zorlamayla alınmış bir kararın ardından yapılan açıklamalar gibi algılanabilir ancak bu açıklamaların işaret ettiği yerin herkesi malumu olanı ilan etmesinden başka bir şey değildir. Zira Başbakan Erdoğan hemen her alanda tek yetki sahibi olmak için çırpınan, kendisinden habersiz ihale, proje ve uygulamalara izin vermeyen bir portre çiziyordu.
Bu konuda kamu mallarıyla ilgili tahsislerin doğrudan Başbakan’a bağlanmasını sağlayan genelgelerin çıkartılması, Başbakan’ın tek adam tavrının sadece siyasi bir eğilim olmadığını, doğrudan devletin politikası haline getirildiğini de unutmamak gerek…
Gelinen noktada durumu özetlemek gerekirse, 11 yılık AKP iktidarı boyunca Başbakan Erdoğan ve çevresinde kümelenen zümrenin elde ettiği zenginliğin, tek elden yönetilen devletin olanaklarıyla bütün kamunun hakkı olan değerlerin üzerinde yükseldiğini söylemek yanlış olmaz…
BAŞBAKAN’IN ADIYLA BAKANLIĞI TEHDİT EDEN YATIRIMCILAR
Başbakan’ın adını kullanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerine tehdit dolu başvuru mektupları yazan, “yatırım yapacağım SİT’i kaldırın” diyebilen türedi ‘yatırımcılar’ın devlet bürokrasisini tarumar ettiği günlerin ardından gelen bu istifalar durumu kurtarma gayretinden başka bir anlam ifade etmiyor. Son on yılda Başbakan’ın nüfuzuyla Güney kıyılarında el değiştiren trilyonluk arazilerin ve bu araziler için belediyelere imar baskısı yapan ‘girişimciler’in elde ettiği haksız kazançlarda oluşan servet dağlarının da sorgulanması gerekiyor.
Dünyanın 8. zengin Başbakanı olduğu öne sürülen Erdoğan’ın Gezi’nin ardından havaalanında kendisini karşılamaya gelenlere yaptığı konuşmanın bir benzerini de dün akşam Pakistan dönüşü yapması durumu kurtarmaya yetmediği ortada.
TÜRKİYE BAŞBAKAN’IN SERVETİNİ ÖĞRENEBİLECEK Mİ
Ancak bugün gelinen noktada asıl merak edilen soru şu; zamana yayılan post-modern bir iktidar değişikliğine sahne olan Türkiye’de 11 yıllık iktidarı boyunca değme diktatörlüklere rahmet okutan uygulamaların mimarı olan Başbakan Erdoğan ve çevresindekilerin servetleri ne olacak?
DİKTATÖRLERİN LÜKS SAPLANTISI
1965-1986 yılları arasında Filipinler’i demir yumrukla yöneten Ferdinand Marcos’un kişisel servetinin yanı sıra lüks çılgınlığıyla bilinen karısı İmelda Marcos’un 3 bin çift ayakkabı koleksiyonun olması siyasi magazinin gündeminden düşmemişti. Öyle ki, ‘Demir Kelebek’ lakabıyla anılan Bayan Marcos’un ABD ve Filipinler’de bulunan onlarca lüks evinin yanında, 508 gece elbisesi, 12 vizon kürkü ve bin çanta; yoksul Filipin halkının kazanımlarının nasıl harcandığı konusunda fikir vermeye yetiyordu.
Ancak yakın tarihte renkli devrimlerle Ortadoğu’da yaşanan iktidar değişimlerinin ardından ortaya dökülen diktatör servetleri daha dudak uçuklatıcı boyutlardaydı.
SAHTE CENNETE KAÇAN MÜBAREK’İN 70 MİLYON DOLARLIK SERVETİ
Şubat 2011’de Mısır’da başlayan protestoların ardından görevini ordu ve anayasa mahkemesine devrederek Mısır’ın sahte turizm cenneti Sharm El Şehyk’e sığınan Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarı boyunca biriktirdiği servetin 70 milyon Dolara ulaştığı söyleniyordu. Tahrir Meydanı’nda protesto gösterisi yapanların çoğunluğu Mübarek ve çevresinin malvarlığının araştırılması ve yolsuzluklarla mücadele edilmesi için Mısırlı savcıları göreve çağırmışlardı.
BİN ALİ’NİN KARISININ 1,5 TON ALTINI
Ortadoğu’daki bir başka örnek de Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali’nin servetiydi. 23 yıllık iktidarı boyunca Tunus’un neredeyse tüm kaynaklarını ailesi ve çevresinin zenginleşmesi için kullanan Bin Ali’nin 33 yakını Tunus’taki olayların ardından yolsuzluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Ailesinin pek çok alanda yaptığı yatırımların yanında Bin Ali’nin karısı Leyla Trabelsi’nin Cote d’Azur ve Paris’teki malikâneleri ve otelleri bir yana merkez bankası kasalarında 1,5 ton külçe altını olduğu ortaya çıkmıştı.
TÜRK HALKI DERİN UYKUDAN UYANACAK MI
Türkiye henüz Başbakan Erdoğan’ın kişisel servetinin boyutlarını bilmekten uzak. Sayıştay raporlarının bile yazılamadığı bir süreçte kamu mallarının kime ne amaçla kullandırıldığının ayrıntıları elbette er geç ortaya çıkacaktır. Ancak burada asıl can yakıcı olan nokta, turizmden inşaata, taşımacılıktan sağlık sektörüne, tarımdan eğitime Başbakan’ın yakın çevresinde kümelenenlerin yarattığı illüzyonla büyülenen halkın önemli bir kesiminin hala olup bitenler karşısında uyanamamış olmasıdır.
‘MÜSLÜMAN YOLSUZLUK YAPMAZ’ ANLAYIŞI, YOLSUZLUĞA TEŞVİKTİ
11 yıldır içimiz dışımız yıkıldı, yağmalandı. Dışımızdaki yıkımı yaşam zaman içinde ve bir şekilde onaracaktır elbette. Ancak asıl içimizdeki yıkımı onarmak zorundayız. Bu büyük yıkılışın altından kalkıp birbirimizin yüzüne bakarak bir gelecek kurgulamak istiyorsak, bu halkı birbirine düşürerek açtıkları yaralardan rant devşirenlere hesap sorabilecek iradeyi de göstermek zorundayız. Aksi durumda tıpkı “bunlar Müslüman abi, namaz kılan adam yolsuzluk yapmaz” mantığıyla iktidarın devredildiği siyasal İslamcı kadroları adeta “yemeye” yüreklendiren vurdumduymazlık ve ağır miskinlik uykusu, “bu kötüydü, bunlar iyi” mantığıyla bir başka kadronun da avuçlarını ovuşturmasına hizmet ediyor olacak…
ulusalkanal.com.tr