İran-Mısır yakınlaşması ve Türkiye
15 Temmuz darbe girişimi sonrası, ABD başta olmak üzere Batı Bloğuna cephe alan AKP hükümetinin, komşularla işbirliği arayışları içerisinde İran’la geliştirmeye çalıştığı sıcak ilişkiler, Ankara’nın Musul operasyonuna müdahil olmayı talep etmesi üzerine tekrar gerildi.
Gerginliğin ilk işareti, Musul sorununun patlak vermesinden birkaç gün sonra 10 Ekim’de İstanbul’da toplanan Enerji zirvesine Irak’la beraber İran Enerji Bakanı’nın da son anda katılmayı reddetmeleri ile verildi.
Ankara-Tahran gerginliği
Geçtiğimiz hafta ise İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Türkiye’nin Musul’daki operasyona katılma talebini üstü kapalı bir biçimde eleştirirken “İran olarak, yabancı bir gücün ev sahibi ülkeden izin almadan o ülkeye müdahalede bulunmasını çok tehlikeli buluyoruz" ifadelerini kullandı.
Hemen ertesinde, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, “Terörizmle mücadele bahanesiyle başka ülkelerin egemenliğini ihlal etmek kabul edilebilir değil” açıklaması ile Türkiye’nin Musul’a müdahalesine karşı olduklarının bir kez daha altını çizdi.
Keza, bölgede İran’ın en önemli müttefiklerinden olan Lübnan Hizbullah’ının lideri Hassan Nasarallah’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Musul üzerine açıklamalarına sert bir cevap verdi ve “Iraklılar Musul için savaşıyor, karşılığındaysa Türkiye gelip Musul Türk’tür ve Türkiye’ye geri verilmelidir talebinde bulunuyor”ifadelerini kullandı.
Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun, İran’ın önemli komutanlarından Kasım Süleymani’nin birinci yardımcısını Halep’te öldürdüğü iddiaları, eğer gerçeği yansıtıyorsa, Ankara ve Tahran arasındaki gerginliği daha da artırabilir.
Dileğimiz elbette ki, başta İran olmak üzere komşularımızla bu tür gerginliklerin yaşanmaması ve iyi ilişkilerin sürdürülmesi fakat var olan gelişmeleri görmezden gelerek, yokmuşlar gibi davranarak bir yere varamayacağımız açık.
Konumuza dönersek, bölgesel faaliyetlerini mezhep temeline dayandırmak istemeyen İran için Türkiye ile iyi ilişkiler, bölgede sürdürdüğü siyaset için büyük önem arz etmekte. Musul sonrası Türkiye ile bozulan ilişkileri, bölgenin bir diğer önemli Sünni kuvveti Mısır’la dengelemeye çalıştığına dair pek çok emare mevcut.
Rus şemsiyesi altında İran-Mısır
Hamleleri sırası ile ele almak gerekirse;
Mısır’ın, Rusya/İran/Suriye cephesine yakınlaşmasınınilk işareti, 8 Ekim tarihinde Rusya tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulan Halep’le ilgili ateşkes çağrısı ve insani yardımların ulaştırılmasını öngören karar tasarısına, Mısır’ın olumlu oy kullanması ile verildi.
Hemen arkasından Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memluk, resmi temaslarda bulunmak üzere 16 Ekim 2016 tarihinde Kahire’ye hareket etti.
Mısır İstihbaratı’nın başındaki isim KhaledFawzi ile görüşen Memluk’un temasları sonrasında, Mısır resmi haber ajansından Şam ve Kahire arasında “siyasi işbirliği konusunda mutabakata varıldığı ve terörizme karşı ortak mücadele noktasında işbirliğinin güçlendirileceği” bilgisi paylaşıldı.
Bu gelişme üzerine İran/Suriye cephesinin bölgedeki düşmanı ve aynı zamanda Mısır’daki El-Sisi iktidarının ekonomik alandaki müttefiki Suudi Arabistan’dan Mısır’a büyük tepki geldi.
Suudi Arabistan’ın Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi temsilcisi AmrAbdullatif El-Muallimi Mısır’ın Rusya tasarısına destek vermesini “acı verici” olarak nitelendirirken Suudi Arabistan’ın ulusal petrol şirketi ARAMCO yazılı bir açıklamayla, ekim ayından itibaren Mısır’a yaptıkları petrol yardımını askıya aldıklarını açıkladı.
Aynı dönem içerisinde, İngiliz TheGuardian gazetesi, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarifi ve Amerikalı Mevkidaşı John Kerry arasında Mısır’ın, Lozan’da gerçekleştirilen Suriye görüşmelerine katılımı ile ilgili maillerini yayınladı.
Maillerde, İran Dışişleri Bakanı Zarifi’nin, şaşırtıcı bir biçimde, Mısır’ın da bu görüşmelere katılmasını istediği bilgisi yer alıyor.
Kahire ve Tahran arasındaki resmi ilişkilerin 1979’de gerçekleşen İran İslam Devrimi’nden sonra Kahire yönetiminin Şah Muhammed’e iltica hakkı vermesinden itibaren kopuk olduğu göz önüne alınırsa, yaşanan son gelişmelerin önemi de daha iyi anlaşılabilir.
Mısır ve İran arasında, Suriye üzerinden tekrar kurulan ilişkilerde, Rusya şemsiyesinin ve Müslüman Kardeşler tipi İslamcı örgütlere karşı işbirliğinin belirleyici olduğu aşikar.
Ortadoğu’da değişen dengelerin, farklı boyutlarının da takip edilmesinin, komşular başta olmak üzere bölge ülkeleri ile işbirliği noktalarının arandığı bu günlerde yararlı olacağı açık.
Olaylara, farklı çerçevelerden değil de sabit bir açıdan bakmaya devam etmemizin ise ülkemizin çıkarlarına zarar vermesi olası gözüküyor.
Onur Sinan Güzaltan
ulusalkanal.com.tr