Yeni Azerbaycan Partisi Milletvekili Hasanov: ''Türkiye masada olmalı!''

Aydınlık’a konuşan Yeni Azerbaycan Partisi Milletvekili ve Eski Türk Konseyi Genel Sekreteri Ramil Hasanov, Minsk grubunun 30 yıldır elle tutulur bir başarı elde edemediğini vurgulayarak Ankara’nın müzakere sürecinde aktif olarak yer alması gerektiğini belirtti.

Yeni Azerbaycan Partisi Milletvekili Hasanov: ''Türkiye masada olmalı!''

Yakup Aslan / Bakü

Azerbaycan Başsavcılığı, 27 Eylül'den 13 Ekim'e kadar Ermenistan'ın saldırıları nedeniyle meydana gelen can ve mal kayıplarını açıkladı.

Açıklamaya göre, belirtilen dönemde 42 Azerbaycanlı sivil yaşamını yitirdi, 206 sivil yaralandı. Ermenistan'ın saldırılarında 1479 ev, 66 apartman, 241 kamu binası kullanılamaz hale geldi.

Azerbaycan ordusu, Ermenistan ordusunun sivil yerleşim birimlerine ateş açması üzerine 27 Eylül'de karşı saldırı başlatmıştı. Mevzilerini kaybeden Ermenistan ordusu Azerbaycan'ın sivil yerleşim birimlerine top ve füzelerle saldırısını sürdürmüştü.

Ermenistan ve Azerbaycan, Moskova'da yapılan görüşmelerde, 10 Ekim saat 12.00'den itibaren geçerli olmak üzere Dağlık Karabağ'daki cenazelerin ve esirlerin değişimini öngören insani amaçlı ateşkes kararı almıştı.

Ermenistan ordusunun, ateşkesin üzerinden 24 saat geçmeden, Azerbaycan'ın Gence kentine füzelerle saldırması sonucu 10 kişi ölmüş, 35 kişi yaralanmıştı.

Yaşanan son gelişmeleri ve Ermenistan’ın saldırılarını Yeni Azerbaycan Partisi Milletvekili, Eski Türk Konseyi Genel Sekreteri Büyükelçi Ramil Hasanov ile konuştuk.

ERİVAN MEVCUT STATÜKOYU KORUMAYA ÇALIŞIYOR’

Bir ateşkes süreci işlerken Ermenistan Azerbaycan’ın sivil yerleşim birimlerini vurdu, sivil kayıplar ve yararlılar var. Ermenistan bu saldırılar ile neyi hedefliyor?

Tarihe baktığımızda Ermenistan her zaman sivilleri hedef almak gibi alçak yollara başvurmuştur. Hocalı katliamı, Karabağ’daki katliamlar bunun göstergesidir. Önceki Cumhurbaşkanları da dahil ve hatta işgal altındaki Dağlık Karabağ’daki sözde rejim de dahil, hepsi sivilleri hedef almasıyla tarihe geçmiştir. Bu sorumlular Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap vermek zorunda kalacaklar. Azerbaycan bu bağlamda Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde gerekli çalışmaları başlatmıştır.

11 saatlik bir müzakere sonucu anlaşmaya varılan ateşkes aslında yürürlüğe girmedi. Ateşkesi fiilen ve hukuken bozan taraf Ermenistan oldu. Yani saat 12’de ateşkesin başlaması gerekirken 12:03’ten itibaren saldırılarını devam ettiren ve sivilleri hedef alan Ermenistan ateşkesi hiç uygulamadı ve ihlallerini açıkça sergiledi. Dolayısıyla, cezasını çekmesi şart olması bir insana siz ceza vermezseniz o bundan faydalanıp suiistimal ederek daha önce yapmış olduğu hataları devam ettirir. Bu noktadan baktığımızda uluslararası hukuku hiçe sayan Ermenistan’ı destekleyen ülkeleri de arkasına alan Ermeni yönetimi sivilleri hedef alarak statükoyu korumaya çalışıyor. Ateşkes ilanı sonrasında insanların yataklarında uyuduğu saatlerde, Ermenistan sınırları içerisinden misket bombaları ve balistik füze başlıkları taşıyan roketleri kullanarak Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerini hedef alan Erivan açıkça savaş suçu işlemektedir. Cenevre Anlaşması’nın maddelerine baktığımızda da bunun savaş suçu olduğu açıktır ve karşı devlete de nefsi müdafaa için fırsat doğmaktadır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in dediği gibi biz hoşgörü ve iyi niyetimizi ilan ederek ateşkesi ihlal eden taraf değil, ateşkesi ihlal eden tarafın taarruzuna maruz kalan taraf olarak tarihe geçtik. Bizim 9 vatandaşımızı katleden 30’dan fazla vatandaşımızı yaralayan bir yönetim var karşımızda. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan çok güzel tanımlamıştı bu yönetimi: Haydut devlet ve haydut yönetim!

Eğer bir devletin dışişleri bakanı, barış ve ateşkes anlaşması için gittiği Moskova’dan kendi ülkesine dönerken uçağının kargo kısmında savaşta kullanılmak üzere roket başlıkları ile geri dönüyorsa bu devlete ancak ‘haydut’ denir.

ULUSLARARASI TOPLUMDA ÇİFTE STANDART

Peki haydut olarak tanımladığınız bir devlet ile neden ateşkes anlaşması yapmaya karar verdiniz?

Gördüğünüz gibi uluslararası toplum Azerbaycan’a karşı ciddi bir baskı uygulamaya başladı. Ermenistan Cumhurbaşkanı Paşinyan’ın dünyada aramadığı ülke kalmadı. Hatta Sayın Aliyev bu durumu güzel bir şekilde tarif etti: “Bir kabile reisleri ve Şamanlar kaldı aramadığı.” Yani hakikatten Paşinyan’ın günde birkaç kez Rusya’ya, Fransa’ya oraya buraya telefon açmaları ve uluslararası toplumun da bu konuda çifte standartlı yaklaşımı sonucu Azerbaycan dedi ki, “Biz size son bir şans veriyoruz. Ama siz işgal ettiğiniz topraklardan kayıtsız şartsız çıkmazsanız statüko böyle kalmayacak.” Cumhurbaşkanının dediği gibi temas hattı yok. Azerbaycan ateşkesi zaten karşı tarafın yalvarmaları ile kabul etti. Azerbaycan kendi tavrını burada açık ve net ortaya koydu. Biz bu tavrı ortaya koymuş olmasak Paşinyan neden başka devletlerden medet umsun? Şu an Rusya’nın arabuluculuğu vasıtasıyla Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çıkması üzerine yürütülen sürece Azerbaycan’ın bir itirazı yoktur. Yani barışa kim destek verecekse biz o işe evet diyoruz.

MİNSK GRUBU BAŞARISIZ OLDU’

Sizce bu barışa Minsk grubunun katkısı olur mu?

Sizce olur mu? Bence olmayacak. Cumhurbaşkanımızın Dış ilişkiler Özel Danışmanı Hikmet Bey bunları ifade etti, Minsk grubu zaten 30 yıl boyunca gözle görülür, elle tutulur bir ilerleme kaydetmedi. Somut, iki ülke arasındaki sorunu çözecek ne bir belge ne de bir anlaşma ortada yok. Madrid prensiplerinden bahsediyoruz ancak Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi biz müzakere sürecinden kaçan taraf değiliz. Biz eğer barış yoluyla bu sorunu çözmek istemesek 1994’ten beri 26 yıldır neden barış talep edelim? Moskova’daki son müzakerelerde oraya katılmamız da bizim barış istediğimizin kanıtıdır. Bizim sivil yerleşim birimlerimize yapılan bu kadar saldırılara rağmen, biz barışa gidiyoruz. Bunu bir kez daha uluslararası kamuoyuna göstermiş olduk.

Dünyanın önde gelen ajansların, gazetecileri, foto muhabirleri Gence’de kendileri gördüler ve atılan bombaları yıkımı kendileri gördüler. Ermenistan diyor ki haberimiz yok. Bizim elimizde uydu görüntüleri var, hangi askeri üsten atıldığı bile belli bombanın. Hepsi belli ve ortada. Eğer bu siviller ölüyorsa demek ki Minsk grubunun bir başarısı yoktur.

Ermenistan da burnu ezilmeden masaya oturmayacağını göstermiştir. Biz iki haftada topraklarımızın belli bir kısmını kurtarınca Ermenistan korktu ve diğer ülkelere koştu. Demek ki bizim buna gücümüz var. Şu an Ermenistan geri çekilen taraf ve Azerbaycan karşı taarruza geçen taraf. Ermenistan kendi kamuoyuna 300-400 civarında bir askeri kaybı olduğunu söylüyor. Ancak sayılar çok daha fazla, 4-5 bin civarında. Eğer Ermeni askerleri ölmek istemiyorsa benim resmi ve tarihi olarak tanınan toprağımdan çıkacak.

‘İÇ KARGAŞAYI ÖNLEMEK İÇİN ATEŞKESİ BOZDULAR’

Bu nokta önemli, çünkü siz 4-5 bin ölen askeri ülkenize götürüp ailelerine teslim ettiğinizde ortaya çıkacak sosyal kargaşayı bir düşünün. O aileler çocuklarının öldüğünü bilmiyor, kayıplar gizleniyor. Ama ortaya çıktığında durum kötü olacak. Dolayısıyla aslında ateşkes ile cenazeler teslim edilecekken Ermenistan ateşkesi bozarak bu süreci uzatmış ve gerçeği saklamış oluyor. İç kamuoyuna bir rahatlama getiriyor, kendini garanti altına alıyor. Dünya kamuoyuna da bu arada yalan söyleyerek ateşkesi Azerbaycan’ın bozduğunu iddia ediyor.

TÜRKİYE BARIŞ GÜCÜ İÇİNDE YER ALMALI’

Türk kamuoyunun yakından merak ettiği bir konu var. Biliyorsunuz Suriye’de çözüm sürecinde uygulanan bir Astana formatı var. Burada da Azerbaycan’ın hakkının ve toprak bütünlüğünün yanında durmak kaydı ile masada Türkiye, Rusya ve İran’ın olduğu bir çözüm sürecine Azerbaycan nasıl yaklaşır?

Şimdi biliyorsunuz İran Cumhurbaşkanının son dönemlerde çok olumlu açıklamaları oldu. Son açıklamasında “Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde sorununun çözülmesi lazım” dedi Sayın Ruhani. Bundan önce Sayın Putin de savaş Ermenistan sınırları içerisinde yürümüyor ki biz müdahale edelim dedi. Bu da fiilen ve hukuken bir kez daha Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu ilan ettikleri, teyit ettikleri anlamına gelir. Türkiye ise zaten kardeş devletimizdir ve Türkiye’deki her bir kişinin bize nasıl destek olduğunu bu süreçte çok yakından gördük. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere tüm siyasiler, basın yayın kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar hepsi çok büyük destek sundu ve bu Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin en önemli göstergesi.

Cumhurbaşkanımız Aliyev’in de dediği gibi Türkiye kesinlikle masada olmalı. Türkiye uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde masada daha aktif olmalı. Aslında Türkiye Minsk grubu üyesi ancak eş başkanlardan biri değil. Dolayısıyla burada iki formüle bakılabilir; birincisi Minsk üçlüsü değişecekse Fransa yerine Türkiye gelmelidir. Ancak bu olmayacaksa da Türkiye özel bir statü ile müzakere sürecine dahil edilmelidir. Bu bizim için paha biçilemez önemdedir.

Bu bağlamda Rusya’nın bu bölgeye ne kadar bağlılığı varsa Türkiye’nin de o kadar vardır. Rusya Kafkaslarda kaç dönem mevcutsa Türkiye de o kadar hatta daha fazla mevcuttur. Rusya’nın bölge ile bağlantısını, bölgedeki çıkarlarını asla reddetmiyoruz ve Rusya’nın müzakere sürecinden olmasına tarafız ancak aynı şekilde Türkiye’nin de müzakere sürecinde olmasını önemli görüyor ve arzu ediyoruz. Gelecek süreçte Madrid prensipleri ile ilgili eğer AGİT’te bir somutluk kazanılabilecekse o zaman buraya sorun çözüldükten sonra barış kuvvetlerinin yerleştirilmesi öngörülmektedir. O zaman işi sağlam tutabilmek için ben mutlaka ve mutlaka Türkiye’nin barış kuvvetleri içerisinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Aliyev de Türkiye’nin verdiği desteği ve bundan duyulan gururu canı gönülden bildirdiği için ben de bunu gönül rahatlığı ile ifade edebilirim. Bu bizim taleplerimizden biri olacaktır, Türkiye’nin süreçte yer alması.

‘TÜRK BASINI GERÇEKLERİ DÜNYAYA DUYURDU’

Son olarak eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?

Öncelikle sizin vasıtanızla Türkiye kamuoyuna ve basın mensuplarına canı gönülden teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Savaşın başladığı 27 Eylül tarihinden itibaren tüm ana haberlerinde, gazetelerinde başköşelerde bu konuyu işleyerek dünya kamuoyuna gerçekleri anlatma ve dezenformasyonla mücadele noktasında bize verdikleri destek paha biçilemez. Burada Türk medya mensuplarının yürüttüğü çalışma çok kıymetlidir. İkinci olarak Türk milletine bize verdikleri destekten dolayı teşekkür etmek istiyorum. Ve son olarak başta Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri olmak üzere ve mecliste grubu olan partilere, milletvekillerine ve mecliste olmayan gönlü bizimle atan tüm siyasi partilere ve sivil inisiyatiflere teşekkürlerimi bir kez daha ifade ediyorum. Bu özel bir kardeşliktir. Soy kökten gelen ortak değerleri taşıyan bir kardeşliktir ve kimse bunu bozamaz.

türkiye rusya Azerbaycan fransa Kafkaslar Minsk moskova dağlık karabağ Ermenistan erivan Paşinyan