CHP sözcüsü Haluk Koç: Şimdiden uyarıyoruz
CHP Sözcüsü Haluk Koç, partisinin MYK toplantısı devam ederken kameralar karşısına geçti, gündeme dair açıklamalar yaptı. Brüksel’de yapılan Avrupa Birliği Türkiye zirvesini değerlendiren Koç “Türkiye’yi bir mülteci taşeronluğuna itmek istiyorlar” dedi
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle ilgili, "Bu cinayetin azmettiricileri, failleri, karanlıkta kalan tüm hususlar mutlaka adalet önünde hesap verecek şekilde aydınlatılmalı. Bu olayın, CHP olarak takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade etmek istiyorum" dedi.
CHP, Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.
Toplantı sürerken basın mensuplarına açıklamada bulunan Koç, partisinin kongre takviminin devam ettiğini, şu ana kadar 15 il ile 371 ilçenin olağan kongre işlemlerinin tamamlandığını söyledi.
Koç, Sulh Ceza Hakimliğinin kararı üzerine, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklandığını hatırlatarak, basın ve ifade özgürlüğü açısından bu tablonun kabul edilemeyeceğini bildirdi.
Avrupa Birliği ile ilgili yapay bir bahar havası yaratılmaya çalışılsa da Türkiye içinde bu normların ne kadar dışında kalındığını gösteren uygulamalara tanık olunduğunu ileri süren Koç, "Tutuklanma sürecinde etkili olan odakların, pozisyonlarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Adli takiple, serbest bırakılarak yargılamanın devam etmesi çok daha uygundur" dedi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürüldüğü, iki polisin şehit olduğu olayın karanlığını koruduğunu ifade eden Koç, sağlıklı bir soruşturmayla, gerçek faillerin ortaya çıkarılmasının önemli olduğunu vurguladı.
Koç, Tahir Elçi'nin barış için söylediği sözleri anımsatarak, "Onu aramızdan alanlar, Elçi'nin de işaret ettiği gibi 'birlikte yaşama irademizi, ortak değerlerimizi kurşunlayanlar', herkes şunu çok iyi bilsin. Çatışma, düşmanlık, toplumu kutuplaştırma üzerine bir takım siyaset geliştirenler, özgürlük, barış, demokrasi hususunda taleplerini yükseltenlerin hiçbir zaman önüne geçemeyecekler" diye konuştu.
"Egemenlik hakkına saygı gösterilmeli"
Türkiye'nin, herkesin kardeşçe yaşayacağı, birlikte yaşama iradesinin demokrasiyle taçlandırılacağı, birinci sınıf bir demokrasiye layık olduğuna işaret eden Koç, "Bu cinayetin azmettiricileri, failleri, karanlıkta kalan tüm hususlar mutlaka adalet önünde hesap verecek şekilde aydınlatılmalı. Bu olayın, CHP olarak takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade etmek istiyorum" ifadesini kullandı.
Türk hava sahasını ihlal eden savaş uçağının dürüşülmesine de değinen Koç, dış politikaya, CHP'nin dış politikası olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış politikası olarak baktıklarını, ulusal güvenlik ve çıkarlara göre, öneri ve uyarılarda bulunduklarını söyledi.
Haluk Koç, diğer partilerin de iç politika pazarına hitap etmekten öte, Türkiye'nin ulusal çıkarlarının önde tutulduğu bir çizgiyi korumaları gerektiğini belirterek, Türkiye'nin egemenlik hakları ve hava sahasının korunmasını, buna mutlak saygı gösterilmesini savunduklarını bildirdi.
Olayın ardından, AK Parti'nin, krizi kontrol etme, yönetme ve etkilerini azaltma noktasında doğru kanalları kullanmadığını ileri süren Koç, "Yeterli ve uygun bir dil kullanılmadığı ve olaylara bu suhuletle yaklaşılmadığı için Türkiye'nin orta ve uzun vadeli çıkarlarının olumsuz etkileneceğini şimdiden görüyoruz ve uyarıyoruz. Rusya ile gelişen ve pek çok alanda stratejik iş birliğine dönüşmüş olan ilişkilerin bir anda bu noktaya getirilmiş olması ciddi olarak sorgulanmalıdır. Önceliğimiz, bu tansiyonun düşürülmesi ve ilişkilerin tekrar rayına oturtulmasıdır. Bu konuda CHP olarak üzerimize düşen her türlü katkıyı devlet ciddiyeti ve sorumluluğuyla sunmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz" diye konuştu.
"Siyasi başka boyutta talepler var mı?"
CHP Sözcüsü Koç, krizi tırmandıracak ve etki alanını genişletebilecek adımlara, Rusya tarafının da son vermesini beklediklerini, bu çekişmenin ve getireceği sonuçların her iki tarafa da yarar sağlamayacağının açık olduğunu söyledi.
Koç, Rusya ile yaşanan krizin, her ne kadar son seçimde yüzde 49,5 oy alsa da Türkiye'nin AK Parti tarafından iyi yönetilmediğini gösterdiğini iddia etti.
Avrupa Birliğinin (AB)-Türkiye zirvesinin altının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Koç, burada, başta Suriyeliler olmak üzere, Türkiye'den AB ülkelerine giden mültecilerin, "Geri Kabul Anlaşması" çerçevesinde, Türkiye'ye geri gönderilmesi ve mültecilerin AB'ye geçişinin engellenmesi konusunun gündeme geldiğini hatırlattı.
Bunun için Türkiye'ye 3 milyar avro verilmesinin görüşüldüğüne değinen Koç, şöyle devam etti:
"Bu sadece mültecilerin Geri Kabul Anlaşması'na ve yenilerinin AB ülkelerine gidişlerinin engellenmesine bağlı olarak mı verilecek? Hangi koşulda, sürede verilecek? Daha sonra bunun gerçekleşmesi için başka beklentiler var mı? Siyasi başka boyutta talepler var mı masada? Bunların irdelenmesi gerekiyor. Mülteciler, Geri Kabul Anlaşması, yeni mültecilerin AB ülkelerine Türkiye üzerinden gitmesinin engellenmesi dışında, Türkiye'nin bu müzakere sürecinin yeniden hızlandırılması noktasında, kendisinden istenen başka siyasi talepler masaya getirildi mi, getirilecek mi?"
"Kıbrıs konusu"
Koç, "Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle ilgili, Kıbrıs konusu bağlamında, Türkiye'yi ilgilendiren başka karar mekanizmaları da Türkiye'den talep ediliyor mu? Türkiye bu konuda herhangi bir taahhütte bulundu mu?" sorusunu yönelterek, 17 Aralık 2004'te Brüksel'de atılan imzaya dikkat çekti.
AB'nin, Türkiye'den istediklerini aldıktan sonra, kendi demokrasi alanını kısıtlayan, medya ve düşünce özgürlüğünü fiilen ortadan kaldıran, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını kağıt üzerinde bırakan, AB ve Avrupa Konseyi'nin "hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi ilkelerini" tahribata uğratan hükümet uygulamalarını, tekrar gündeme getirip getirmeyeceğini merak ettiğini belirten Koç, şu ifadeleri kullandı:
"Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri, AKP döneminde karşılıklı faydalanmaya dönük bir ilişkiler demeti olarak karşımıza çıkıyor. 2004'te de aynıydı. Fransa ve Almanya'nın direnci, bilhassa Almanya'da sosyal demokratların iktidardan uzaklaşması sonrası Merkel döneminin ve Sarkozy döneminin Fransasının dirençleri ve Türkiye'nin tam üyeliği noktasındaki barajları, açıkça ifade edilmese de günü geldiğinde Türkiye'nin önüne kondu. AKP bunları bilerek bazı adımlar attı. 'Karşılıklı faydalanma neydi' diyeceksiniz? AKP, kendisini Batı dünyasına, Avrupa Birliği'ne meşrulaştırma aracı olarak bu ilişkileri gördü, bunu kullandı. Karşılıklı bir faydalanma. AB, Türkiye hakkında kesin yargıya sahip, Fransa ve Almanya'nın tutumu sürdüğü sürece, fakat AKP'de kendi üzerindeki algıyı meşrulaştırmak adına AB ile süreci bilerek bir çıkmaza kadar sürükledi."
AB'nin mülteci sorununu, maddi bedel ödeyerek, "Türkiye'yi mülteci taşeronluğuna" iterek halletmek istediğini, Türkiye'nin ise demokrasi açısından gittikçe zayıflayan meşruiyet algısını onarmaya çalıştığını öne süren Koç, bunun da karşılıklı faydalanma olduğunu söyledi.
"Kaygılarımız devam ediyor"
Haluk Koç, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Rusya, Türkiye'den sebze, meyve ithalatını yasakladı. Bu konuyla ilgili ne demek istersiniz?" sorusuna, Koç, "Sadece sebze, meyve değil, inşaat, turizm, enerji sektörü dahil çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğimiz bir süreç. Tabi bunun Rusya tarafından karşılıklı olarak, onların da zarar göreceği alanlar var" yanıtını verdi.
Her iki tarafın da kahramanlık veya tepki koyma zorunluluğu hissetmeden, olayı çok daha sağlıklı bir değerlendirme boyutuna taşımaları gerektiğini vurgulayan Koç, durumun sağ duyuyla aşılması gerektiğini dile getirdi.
"Tahir Elçi cinayetiyle ilgili, size yeni ulaşan bir bilgi var mı? Kılıçdaroğlu, çarşamba günü yapacağı Diyarbakır ziyaretinde kimlerle görüşecek?" sorusu üzerine, Koç, şunları kaydetti:
"Çarşamba günkü ziyaretin içeriğiyle ilgili bir metin yok elimde. Kaygılarımız devam ediyor. Bu sadece CHP'nin kaygıları değil. Bu ülkede yaşayan, ortak sorumluluk taşıması gereken her kesimin kaygıları. Bu sürecin, kamuoyunu ikna edecek şekilde, sağlıklı bir soruşturmayla meçhulden çıkartılıp, nedenleri, failleri üzerinde bir gerçekliğe mutlaka ulaştırılması gerekiyor. Çeşitli soru işaretlerini ancak bu şekilde ortadan kaldırabiliriz. Bunun benzerlerinin, gözü dönmüş bazı odaklar tarafından tekrar tekrar Türkiye'de sahneye konmasının önüne geçebilecek olan bir gelişmedir. Onun için Sayın Başbakanı göreve davet ettik." (AA)