CHP'den istifa etti, İşçi Partisi'ne geçti
CHP İstanbul örgütlerinin yakından tanıdığı, Ergenekon-Balyoz davalarının yılmaz takipçisi yazar-avukat Polat Sabuncu CHP'den istifa etti.
CHP İstanbul örgütlerinin yakından tanıdığı, Ergenekon-Balyoz davalarının yılmaz takipçisi yazar-avukat Polat Sabuncu CHP'den istifa etti.
Odatv.com'da yer alan habere göre, Sabuncu CHP genel merkezine gönderdiği istifa mektubunda gerekçesini şöyle yazdı:
CHP GENEL BAŞKANLIĞINA
"Emeğin en yüce değer olduğuna inanan bir CHP üyesiyim. Yaşım 70. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partimizin simgesi ALTIOK’un anlamını özümseyerek benimsemiş bir hukukçuyum. Emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını zaferle sonuçlandıran büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerine yürekten inanıyorum. Cumhuriyet ve aydınlanma devrimimizin kazanımlarının yaşamsal değerini bilen, laik cumhuriyetimizin Anayasamızda belirlenen temel ilkelerini, lise sıralarından beri savunan, inandığı ilkeler uğruna ağır bedeller ödemeyi göze alabilen yurtseverlerden biriyim. Çağdaş milletler topluluğunun saygın bir üyesi olan laik Türkiye Cumhuriyetini bizlere armağan eden, bu uğurda canlarını veren Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ve Cumhuriyet devrimimizin aziz şehitlerine karşı şükran ve minnet borcumuzla birlikte, torunlarımıza, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk ve borçluluk duyguları içinde kişisel değerlendirmelerde bulunarak CHP üyeliğimi sorgulamak ve bitirmek zorunluluğunu duyuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti, çok partili dönemde ABD’nin liderliğini yaptığı kapitalist- emperyalist sistemin savunma ve saldırı örgütü Kuzey Atlantik Paktı (NATO)’na girerek büyük önderin “tam bağımsızlık” ilkesinden uzaklaşmış, batılı gelişmiş ülkelerin sömürü çemberine sokulmuş, ileri karakol işlevini üstlenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde girişilen ve ne yazık ki tamamlanamayan “milli demokratik devrim”, çok partili yaşama geçildiğinde duraksatılmış, sandık ve oy kaygısıyla “karşı-devrimci”lere örgütlenme olanakları sağlanmış, rejim partilerinin sakalını okşadığı çağdışı güçler, giderek güçlenip 2002 yılında ABD tertibiyle iktidara oturtulmuştur. Feodal yapının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da varlığını sürdürmesi, ülkemizde “milli irade”nin gerçek anlamda oluşumunu engellemiş, çağdaş “demokratik toplum” ve “özgür birey” özlemleri Anayasalarda, yasalarda yerini alırken toplumsal ortamımızda gerçekleşememiş, halkımızın yaşamında somutlaşamamıştır.
Vatanımızın ve milletimizin ABD-AB-NATO bağımlılığından sıyrılıp içine itildiği emperyalist ateş çemberini kırmasıyla gerçek kurtuluşa kavuşacağını, günümüzün dünya ve bölge konjonktüründe bunun mümkün ve zorunlu olduğunu, önümüzdeki süreçte tüm kuvayı milliyeci güçlerin birleşip bütünleşeceği bir oluşuma tüm yurtseverlerin emek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Atlantik sistemi içinde öngörülen “çözüm önerileri”nin Türkiyemizi sömürgeleşmekten kurtaramayacağını öngörenlerdenim.
İlk kez halkın seçimiyle belirlenecek Cumhurbaşkanlığı için önümüzdeki ay seçim yapılacaktır. Bu seçimde, Çankaya’ya, laik cumhuriyete inanan, Cumhuriyet’imizin Anayasa’da saptanmış temel ilkelerine gönülden bağlı, ülkemizin bağımsızlığı ve bütünlüğünden ödün vermeyecek, tüm halkı kucaklayıp ortak paydalarda bütünleştirecek, özellikle Atlantik sisteminden bağımsız kimlik ve kişilikte bir adayın CHP ve MHP tarafından ortaklaşa belirlenip AKP adayına karşı seçenek olarak halka sunulması beklenirken CHP lideri Kılıçdaroğlu, parti yetkili organlarından ve Meclis grubundan habersiz, eski İKÖ (İİT) genel sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ortak aday olarak MHP lideri Bahçeli’ye önermiş ve 20 dakikada tepeden inme ortak adayla seçime gitme kararı, milletvekillerimize ve üyelerimize dayatılmıştır. CHP içinden bu dayatmaya karşı, laik Cumhuriyetten yana, üniter yapı ve ülke bütünlüğüne sahip çıkacak, emperyal odakların adamı olmayan, gerçek demokrasiyi özümsemiş, yurtsever bir aday çıkarma seçeneği oluşturma çabasının başarılı olması ne yazık ki olanaklı görünmüyor. Türk halkı, Kılıçdaroğlu’nun da içinde olduğu, ABD - AB – AKP – PKK– İSRAİL ekseninde belirlenen üç adayla cumhurbaşkanını seçmek zorunda bırakılmaktadır. Adaylardan ikisinin “dinci-şeriatçi”, birisinin “bölücü” referansları açıktır. Kılıçdaroğlu bu tercihi ile siyasetteki konumunu netleştirmiştir: Atlantik ötesi güç odaklarının, “BOP eşbaşkanı” olarak yıllardan beri kullandıkları özellikle 17 Aralık ve 25 Aralık 2013’de ortalığa saçılan olağanüstü boyutlu pisliklerle aşırı yıpranarak ülkeyi yönetemez konuma düştüğü görülen Tayyip Erdoğan’ın yerine, aynı misyonda başka bir “estrüman”ı Çankaya’ya çıkararak önümüzdeki yıl emperyal denetim altına alınan CHP-MHP koalisyon iktidarının oluşturulabileceği gibi bir senaryoda Kılıçdaroğlu’nun misyon üstlenmiş olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Oysa Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin dayatması ile belirlenen ortak adayla birlikte tamamı Atlantik ötesi bağlantılı üç adayla gidilecek Çankaya seçimini Erdoğan’ın HDP örtülü desteğiyle ilk turda kazanması büyük olasılıktır. Bir an için seçim kampanyasında sergilenecek olağanüstü dış kumpaslarla Erdoğan’ın yenildiği varsayılsa bile, BOP’un amaçladığı “Büyük Kürdistan” projesi, misyonu aynı yıpranmamış yeni bir güdümlü kimliği Çankaya’ya oturtup, peşinden yapılacak seçimlerle kamuoyunda boş umutlar oluşturacak sistem partilerinin kuracağı yeni hükümetle oluşturulmaya çalışılacak, laik Türkiye Cumhuriyeti de şimdiden büyük ölçüde fiilen oluşmuş “Ilımlı İslam Cumhuriyeti”ne resmen dönüştürülecektir. Bu emperyalist program çerçevesinde çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyetimiz yok olmak, Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızın, aziz şehitlerimizin canları pahasına kurtardıkları kutsal vatan topraklarımız bölünüp parçalanmak tehlikesi ile yüz yüzedir.
FIRSAT DEĞERLENDİRİLMEDİ
Oysa halkımız, geçen yıl sergilediği şanlı Gezi Direnişi ile bu gidişe karşı Anayasal sınırlar içinde başkaldırmış, dünyaya eşi benzeri görülmeyen demokratik bir direnişi beklenmedik olgunlukla şehitler gaziler vererek sürdürebilmiştir . CHP yönetimi ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu, halkımızın “Türk Bayrağı” ve “Mustafa Kemal” ortak paydasında bütünleşen ve tüm dünyada hayranlık uyandıran demokratik tepkisini özümseyip, laik Cumhuriyete ve Atatürk’ün Çankayası’na layık bir adayı, MHP ile birlikte toplumun önüne koyarak, mandacı-işbirlikçiler dışında AKP’ye oy vermiş yurtseverler de dahil, toplumun büyük bölümünü coşkuyla bütünleştirmek fırsatını değerlendirememiştir. Genel Başkanlığa gelmesini sevinçle karşıladığım, kendisine geleceğe dönük büyük umutlarla bağlandığım Kılıçdaroğlu’nun dikkatle izlediğim genel başkanlık döneminde uğradığım sayısız düş kırıklıklarına, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı ile eklenen sonuncusu geçmiştekilere tüy diktirecek nitelikte olmuştur. Düşüncem odur ki CHP’de kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün eserine, milletimizin aydınlık geleceğine, ülkemizin bütünlüğüne ihanet halindedir. Yüreğimi yakan bu ihanete karşı tepkisiz kalamam. CHP’nin milletvekilleri arasında ve parti yönetiminde varlıklarıyla yıllardan beri övünç duyduğum değerli milletvekillerimizin, ceylan derisi koltukların rehaveti, gelecek seçimde koltuk kapma hesapları ile tepkisiz kalmalarını da hayret ve acıyla izlemekteyim. Kılıçdaroğlu’nun olası yenilgisini partiyi ele geçirmek için fırsat olarak görüp sessizce bekleyenlerin varlığı da ayrı bir hüzün konusudur.
KILIÇDAROĞLU'NUN DAYATMASINA TEPKİ VERMEYEN...
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu ve onun dayatmasına tepki veremeyen milletvekillerimizi tarihi sorumlulukları ile baş başa bırakarak İstanbul Büyükçekmece ilçe örgütündeki CHP üyeliğinden istifa ediyorum. Bundan böyle, ALTIOK’u ve Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerini benimseyerek emperyalizme karşı yürütülen ikinci kurtuluş savaşımını, inançlı cesur yönetim kadrosu, devrimci özveri, dayanışma ve direncin olağanüstü örneklerini sergileyen gözü pek parti ve gençlik örgütü, yarım yüzyılı aşkın süreyle emekten yana çizgisinden sapmayan kimliği ve entelektüel birikimiyle inanılmaz bir devrim kavgasını en zor koşullarda başarıyla sürdüren, Silivri zindanında yakından tanıyıp dost olma fırsatını bulduğum, uluslar arası zaferlere imza atan sayın Perinçek’in önderliğinde sürdüren İŞÇİ PARTİSİ saflarında kavgamı yürütmek kararındayım. Kırk yıldır CHP saflarında tanıdığım birlikte savaşım vermekten mutluluk duyduğum tüm yurtsever dava arkadaşlarımı sevgi ve özlemle selamlıyor, ülkemizin aydınlık geleceğine duyduğum güveni ve koşullar ne denli ağır olursa olsun olsun halkımızın emperyalist ateş çemberini bir kez daha kıracağına olan inancımı özellikle vurgulamak gereğini duyuyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, ülkesini parçalayıp işgal eden düşmana “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” şiarı ile baş kaldırarak bu güne oranla çok elverişsiz koşullarda “kurtuluş”u gerçekleştiren yüce milletimizin ve onun eşsiz önderinin bizlere kutsal emanetidir; bu emanete ihanet içinde olanları tarih affetmeyecektir. İkinci ulusal kurtuluş savaşımızın zaferle sonuçlanmasıyla halkımız çağdışı karanlıktan sıyrılacak, işte ancak o zaman büyük önder Atatürk’ün amaçladığı gibi gerçekten “egemenlik kayıtsız şartsız milletin” olacaktır. O3.07.2014
Av. Polat Sabuncu
SHP Şebinkarahisar Eski İlçe Başkanı"