Barikat yıkmak ve barikatın önünde yıkılmak

Barikat yıkmak ve barikatın önünde yıkılmak

Kimi dostlarımız bize soruyor: 1 Mayıs günü niçin Taksim’e çıkıp barikatları yıkmadık?

Barikat yıkmanın sırrı

Türkiye’de geçen yıllarda barikat yıkan eylemler belleklerde tazeliğini koruyor: 29 Ekim 2012 Ankara Ulus Meydanı, 13 Aralık 2012 Silivri ve 8 Nisan 2013 yine Silivri kuşatmaları, 16 Eylül 2012 Hatay Kardeşlik Eylemi, 13 Şubat 2014 Ankara’da TBMM yolunda Ergenekon ve Balyoz Tutuklularına Özgürlük Eylemi.

Bu deneyimlerin sırrı iki maddede özetlenebilir:

Barikat yıkmak için, birincisi elinizde ayyıldızlı al bayrak olacak.

İkincisi: Barikatları Mustafa Kemal’in askerleri yıkar.

2013 yılında Taksim’de başlayan Haziran-Temmuz Ayaklanmasında, Kırklareli’nden Ardahan’a kadar barikat yıkan bayrak, yine Ayyıldızlı Al Bayraktı. Barikat yıkan slogan da, yine “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıydı.

Barikatların önünde yıkılma deneyimleri

Bir de barikatların önünde yıkılma deneyimleri var. 1 Mayıs günü Taksim’de yaşananlar son örneğini oluşturuyor.

CHP yöneticileri, bize “Yüz binler Taksim’e akacak” dediler. Bırakalım yüz binleri CHP Genel Başkanı dahi, çağrı yaptığı halde Taksim’de değildi.

30 Nisan gününün sözde “Sol” gazetelerine bakınız, Taksim’in sahibi yoktu. 1 Mayıs çağrısı yapan da yoktu. DİSK yöneticileri, 1 Mayıs’ta Taksim’e yalnız çiçek bırakacaklarını söylediler. Taksim’de 1 Mayıs iddiası ortada bırakılmıştı. Hiç kimse barikatları yıkma sorumluluğunu üstlenmedi.

Doğru mevzilenme ve doğru eylem çizgisi

Barikat yıkmak, öncelikle bir önderlik meselesidir.

Doğru önderlik, doğru mevzilenmedir!

Doğru önderlik, aynı zamanda haklı zeminde, başarıya yönelen, demiri tavında döven mücadele çizgisidir.

Doğru önderlik, halkı doğru mevziye çağırır, Türk bayrağı altında toplar, yaptığı işe güvenir, sorumluluk üstlenir, çağırdığı eylemin önünde yer alır.

Biz İşçi Partisi olarak, 29 Ekim mücadelesinde ve Silivri kuşatmaları öncesinde ADD gibi yurtsever kuruluşlarla birlikte böyle yaptık. Halkı barikatları yıkmaya çağırdık, oradaydık, elimizde Türk bayrağı vardı ve barikatları yıktık.

Barikat ile reklâm panosunu karıştırmak

Emek ve vatan mücadelesini birleştirmeyenler, işçi sınıfını harekete geçiremezler. Halkla da birleşemezler. Ancak başıbozuk takımına gösteri alanları açarlar. CHP gibi bir partinin bu hallere düşmesi hazindir.

Kılıçdaroğlu, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganına karşı çıkarak CHP’yi barikatların önünde yıkılmaya mahkûm etmişti. 1 Mayıs günü Taksim’de DİSK’in önünde 400 kişi toplandı. Yan yana gelenler, CHP’nin “numaralanmış” Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, PKK/BDP’nin liderleri, Avrupacı sendikacılar vb. Bu Sorosçu ve bölücü kadroyla birlikte mevzilenip barikat yıkamazsınız!

Türkiye’de Kemalist Devrim mevzisinde kararlı durmayanların herhangi bir barikat yıkma şansları yoktur. Ancak barikatların önünde fotoğraf çektirebilirler. Nitekim CHP yönetimi, 8 Nisan 2013 Silivri Kuşatması öncesinde Mustafa Balbay kardeşimizin ağzından “Barikatların önünde fotoğraf çektirin” çağrısıyla, İşçi Partisi’nin barikatları yıkma eylemini doğru bulmadığını ilan etmişti. O zaman bu köşede şu saptamada bulunmuştuk:

“... tarihe bakıyoruz, önünde fotoğraf çektirmek için yapılmış bir barikat yoktur. Reklâm panoları ile barikatları birbirine karıştırmamak gerekir.

“Kaldı ki, fotoğraf çektirmek istiyorsanız, barikatı yıkacaksınız. Çünkü yıkılmamış barikatın önünde çektirilen fotoğrafın hatıra değeri yoktur.” (Aydınlık, 10 Nisan 2013)

Türgenyev’in Rudin’i

Doğru önderlik, toplumu yıkamayacağı barikatların önüne çağırıp ezdirmez. Çıkamayacağı alanlara yürüme çağrıları yapmaz. Barikat yıkmak, palavracıların işi değildir.

Barikatların önünde yıkılanlar dünya edebiyatının da konusu olmuştur. Türgenyev’in eşsiz romanı Rudin’i okumanızı öneririm. Barikat yıkamayan sahte kahraman, barikatların üzerinde can verir.

Doğu Perinçek

Aydınlık/Rota