'TGB'li kız yüzünden bir hafta kendime gelemedim!'

'TGB'li kız yüzünden bir hafta kendime gelemedim!'

Aydınlık gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Kaynak Yayınları'ndan çıkan Soner Polat'ın Yeniden Kazanmak adlı kitabını köşesine taşıdı. Kitap için, Ergenekon ve Balyoz tutsaklarının kaleme aldığı kitaplar arasında en rahat okuduğu kitap olduğunu belirten Mutlu, kitabın 168. sayfasından alıntı yaptı.

Mustafa Mutlu'nun "Zindan mı burası yoksa mezar mı?" başlıklı yazısı şöyle:

Bir zifiri karanlık, bu duman nedir?

Zindan mıdır burası, yoksa mezar mı?

Gün görmemiş kim bilir kaç bin senedir.

Benden başka buraya gömülen var mı?

***

Daha önceden hiç duymadığım bu dizeler Halit Fahri Ozansoy’a aitmiş...

İlk kez, emekli Tümamiral Soner Polat’ın geçen ay yayınlanan “Yeniden Kazanmak” isimli kitabında rastladım ve nedense etkilendim.

Önce bir daha okudum, sonra bir daha, bir daha...

Ve bu dizelerin bu kadarla kalmayacağından emin olduktan sonra devamını araştırmaya başladım. Yanılmamışım.

Şöyleydi devamı:

***

Karanlığın soluyan bu son nefesi,

Karışıyor ne korkunç bir iniltiye...

Ürküyorum yürürken ayak sesleri,

Çınladı mı kubbeler çökecek diye...

İmdat, imdat Allah’ım sarsılıyor yer,

Paslı anahtarların gıcırtısıyla...

Bizi kilitlediler, kilitlediler!

***

Bu son bölüm yok kitapta... Kim bilir belki de yazar, “Bizi kilitlediler, kilitlediler” yakınmasının kendisine yakışmayacağını düşünmüş olmalı...

Ne de olsa o her şeyden önce asker...

Bilirsiniz; asker yemez, asker içmez, asker ağlamaz, asker sızlanmaz, asker yakınmaz...

***

Emekli Tümamiral Soner Polat, Balyoz davasında 18 yıl cezaya çarptırılan komutanlardan...

Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanı’yken 11 Şubat 2011’de tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne kondu. 30 Ağustos 2013’te de emekli edildi. Halen Silivri Cezaevi’nde...

***

Soner Polat bu kitabını belki de tamamına yakınını hiç görmediği “karanlığı aydınlatmak için kendilerini feda eden ölümsüz şehitlerimiz” başlığıyla...

Kuddusi Okkır, Jandarma Albay Abdülkerim Kırca, Prof. Dr. Uçkun Geray, Prof. Dr. Türkan Saylan, Deniz Yüzbaşı Ali Tatar, Deniz Kurmay Albay Berk Erden, Erhan Göksel, İlhan Selçuk, Kaşif Kozinoğlu, Orgeneral Teoman Koman, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, İrfan Tuna, Mustafa Sarı, Ethem Sarısülük, Zeynep Eryaşar, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Serdar Kadakal, Berkin Elvan’ın anılarına...

Ve elbette sevgili eşi Sevgi Polat’a ithaf etmiş.

***

Soner Polat, kitabına çok ilginç bir anıyla başlıyor:

Meğer Balyoz; Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yapmış, hayatının önemli bir bölümü PKK’ya karşı mücadele etmekle geçmiş bu başarılı komutanın maruz kaldığı ilk kumpas değilmiş...

Yıllar önce isimsiz bir ihbar mektubu yüzünden PKK’ya yardım ve yataklıkla suçlanmış...

***

Kitap Soner Polat’ın meslek yıllarına ait anılarıyla ve gerek ulusal, gerekse uluslararası sorunlar hakkındaki düşünceleriyle yoğrulmuş... ve doğal olarak Balyoz süreciyle devam etmiş...

Okurken zorlanmıyorsunuz; çünkü son derece akıcı ve günlük dille yazılmış...

Yazarlığı meslek edinmiş anlı şanlı isimlerin kitapları onlarca yazım hatasıyla doluyken, bu “ilk kitap”ta neredeyse tek hata bile yok.

Alıntılar; anlatılan olayın kolay anlaşılmasını sağlıyor.

Koskoca birer hukuk metni olan “iddianame” ve “karar” bile, en sade halleriyle kitabın bütününe yedirilmiş...

Yabancı sözcük, yok denecek kadar az...

Her bölümün başına ve sonuna özenle seçilip yerleştirilen şiirler, bu “zor” konulu kitabı, edebi esere dönüştürmüş...

Ergenekon ve Balyoz mağdurlarınca kaleme alınan otuza yakın kitap okumuşumdur...

Özetle şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kitap, en rahat okuduğum kitaptı!

YENİDEN KAZANMAK

Türü: Anı, belge...

Yazan: Emekli Tümamiral Soner Polat

Yayınevi: Kaynak Yayınları

Baskı tarihi: 2014, Mart

Sayfa sayısı: 412

Fiyatı: 25 lira.

x‘TGB’Lİ KIZ YÜZÜNDEN BİR HAFTA KENDİME GELEMEDİM!’

Askerleri hep çelik gibi sert biliriz; değil mi?

Bu soruya net bir yanıt vermeden önce, kitabın 168’inci sayfasından yaptığım şu alıntıyı okuyun:

“Bir gün ‘Ziyaretçiniz var’ dediler. Listeye baktım, ziyaretçiyi tanımıyorum.

‘Hayırdır inşallah!’ diyerek yola koyuldum.

Karşımda nur yüzlü, gözlerinden ışık saçan, 17 yaşında, pırıl pırıl, sevimli bir genç kız var.

Sözlerini soluk almadan arka arkaya ve heyecanla sıraladı:

‘Komutanım, ben İstanbul Üniversitesi Türkiye Gençlik Birliği (TGB) grubundanım. Sizlerle gurur duyuyoruz. Hepimiz adına hapis yatıyorsunuz. Gençlik olarak görevi biz devraldık. Merak etmeyin! Bu duvarları yıkarak sizi dışarı çıkaracağız! Yeni Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.’

Bu cesur ve inançlı genç kız, bana hayatım boyunca unutamayacağım ve dünyadaki hiçbir eğitim ve öğretim kurumunda alamayacağım güzel bir ders vermişti.

Hiçbir komutanıma, bizleri yüzüstü bırakan hiçbir silah arkadaşıma duymadığım kadar, bu asil genç kıza saygı duydum. Bir hafta kendime gelemedim.

Atatürk adına ne varsa, onları artık TGB’li bu altın nesil, bu altın gençler temsil ediyordu.

Utandım!”

ulusalkanal.com.tr