Doğu Perinçek yazdı: ABD güdümlü 'Sünnî NATO'da Türkiye yok!
"Gerçek bütün çıplaklığıyla güneşin altındadır: ABD güdümlü “Sünnî NATO”da Türkiye yok. NATO’da Türkiye ile ilgili tek bir yer kalmıştır: Sünnî düşmanlığı ya da Türk düşmanlığı yapmak."
Tayyip Erdoğan düşmanlığına çakılıp kalanlar, 2014 yılı baharından bu yana her önemli olay karşısında şaşırmaya devam ediyorlar.
Bu şaşkınlığın bizi ilgilendiren yönü şu: Tayyip Erdoğan düşmanlığı, Tayyip Erdoğan’a rakip olamıyor. Tayyip Erdoğan yönetimine seçenek oluşturmak için, önce Tayyip Erdoğan düşmanlığından kurtulmak gerekiyor. Çünkü bu gözü kör düşmanlık, gerçekler zemininde siyaset yapmaya izin vermiyor.
KÖR DÜŞMANLAR TAYFASI
Tayyip Erdoğan Trump ile görüştü. Arkasından Trump, Suudi Arabistan’dan ve İsrail’den başlayarak, Vatikan ve Brüksel’i dolaştı. Bizim Kör Düşmanlar Tayfası, hemen Tayyip Erdoğan’ı “Sünnî NATO”nun merkezine oturttu.
Ve yine o şaşırma! Aaaaaa Türkiye, Sünnî NATO’da yok, hatta Sünnî NATO’nun kuşattığı Katar’ın yanında, İran ve Rusya ile birlikte.
Kör Düşmanlar Tayfası nasıl ve ne zaman fark edecek: Katar’ı hedef alan ABD, aslında öncelikle Türkiye’yi hedef alıyor. Ve Türkiye varlığını korumak için, ABD ile birlikte hareket eden Batı Asya emirleri ve şeyhleri ile karşı karşıya düşmüştür.
Bütün bunları anlamak için, her tavrı en kestirme yoldan Dolar bulmakla açıklamanın ötesinde, çok boyutlu ve stratejik ufuklar gerekiyor. Kaldı ki, bir ülkenin yaşam çevresini nerede, hangi sistemin içinde bulduğu ve bulacağı da çok ama çok önemlidir. Hatta her şeyin başıdır. Bunu tuzu kuru olanlar anlamakta zorluk çekebilir ama iktidarlar bunu anlamazlarsa yıkılır giderler.
ABD’NİN SÜNNİLİĞİ VE ŞİİLİĞİ
Önce şunu vurgulamak durumundayız: ABD’nin 1991 Körfez saldırısından bu yana Sünnî-Şiî ekseninde tahlil yapanlar hep yanıldılar.
Peki şu ABD emperyalistleri, Sünnî mi, Şiî mi? Bu soruyu sorduğunuz anda, Sünnî-Şiî merkezli açıklamalar yerle bir oluyor.
Batı Asya’da siyaset, ABD’ye tavır ekseninde oluşuyor. O zaman Washington yöneticilerinin mezhebini söyler misiniz lütfen. ABD’nin dinini ve imanını sorarsak, yanılgının başını buluyoruz.
Ortaçağ’da değiliz, Emperyalizm ve Millî Demokratik Devrimler Çağı’ndayız.
Dünya, Ezen Milletler ve Ezilen-Gelişen Milletler kamplarına ayrılmış. Emperyalist devletler de kendi içlerinde bölünmüş. ABD’nin dünyanın tek efendisi olma iddiasına karşı çıkan gelişmiş kapitalist ülkeler de var.
Batı Asya, dünya çapındaki çelişmelerin başlıca odaklarından biri. İmanlısı imansızı herkes artık Batı Asya’da ve siz bu Batı Asya’da Sünnî-Şiî tekerlemeleriyle tahlil ve siyaset yapmaya kalkıyorsunuz. Kusura bakmayın ama şaşkınlıktan başka bir sonuca ulaşma olanağınız bulunmuyor.
ABD’NİN EMPERYALİST SİYASETİNE HİZMET
ABD yöneticilerine dahi dinsel ve mezhepsel temelde bir sıfat bulamıyoruz. Hıristiyan desen, Rusya’da da Hıristiyan var. Suriye, Lübnan ve Irak nüfusunun önemli bir kesimi Hıristiyan.
Batı Asya’daki süreçleri dinsel ve mezhepsel temelde açıklama girişimi daha en baştan karaya oturuyor. Ama bu girişimin 1990 yılından bu yana bir anlamı var. Batı Asya ülkelerini Sünnî ve Şiî diye bölenler, ABD siyasetinin hizmetindeler. Millî devletleri hem kendi içlerinde hem de kendi aralarında bölmek için, dincilik ve mezhepçilik yapıyorlar. Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin tepesinde oturduğu için o mezhepçiliğin dışına çıkmak zorunda kalıyor ama bizim Kör Düşmanlar Tayfası o mezhepçiliğin esiri konumunda.
Bakınız şu “Sünnî NATO” adlandırması dahi Amerikancıdır. Olay daha oradan başlıyor. ABD ve Avrupa basını hep bu tekerlemeyi yerleştirdi kafalara. Beyinler bile Sünnî ve Şiî oldu. Ama hayatın asıl rengi, Sünnî ve Şiî değil.
TÜRKİYE’DE SÜNNİ KARŞITLIĞI ÇIKMAZI
Gelelim bizim ülkemize.
Bizim Kör Düşmanlar Tayfası, aynı zamanda Kör Sünnî karşıtı. Yatıp kalkıp Sünnî karşıtlığı ekseninde siyaset üretiyorlar. Kendilerini Sünnî karşıtlığına zincirlemişler. Ayaklarına bağladıkları 40 batman ağırlığındaki prangalarıyla bırakalım iktidar olmayı, yürüme şansları bile yok.
Bir kez bulundukları ülkenin insanlarını bile tanımıyorlar. Türkiye Sünnî çoğunluğun yaşadığı bir ülke. Bu ülkede Türk karşıtlığı ekseninde siyaset yapılamaz bir, Sünnî karşıtlığı ekseninde siyaset yapılamaz iki.
Laik olmak, Sünnî karşıtlığı da değildir, Alevî karşıtlığı da değildir, Şiî karşıtlığı da değildir, Hıristiyan veya Musevî karşıtlığı da değildir.
Laikliği, Sünnî karşıtlığına bağlayanlar kendi halkımıza yabancılaşıyorlar. Hep görüyoruz, Sünnî karşıtlığı, halk düşmanı eğilimleri bile gıdıklıyor. Sünnî karşıtlığından halkı hor gören, hatta aşağılayan tavırlara nasıl zıplandığına her gün tanık oluyoruz bu ülkede.
Sünnî karşıtlığı ile Tayyip Erdoğan düşmanlığı bakıyoruz hep el ele gidiyor. Ve işte apaçık ortada: Kendilerini Sünnî karşıtlığına bağlayanlar, Tayyip Erdoğanların iktidarına hizmetten başka bir iş yapmıyorlar. Sünni karşıtlığı böylece Tayyip Erdoğan’a hizmete bağlanıyor.
Ve kendi konumlarını gözden geçirmek yok. Her seçimi yalnız ve yalnız hileyle açıklamak gibi bir kolaylıkları da var. Bakmaya, görmeye, anlamaya, kafa yormaya, tahlil yapmaya hiç gerek yok. Tarihi hilelerle yazmaya kalkıyorlar. Oysa hileyle yazılamayacak bir şey varsa, o da tarihtir. Mustafa Kemal’in daha 23 yaşında gencecik bir zabitken not defterine yazdığı gibi, tarih maddî süreçleri anlamaktır.
Şunu görseler hiç olmazsa anlamlı bir başlangıç olacak: Bu ülkede Sünnî karşıtlığıyla yalnız ve yalnız çıkmaza girilir. Elbette Alevî karşıtlığının da bir çıkmaz olması gibi.
TÜRKİYE’NİN MEVZİSİ
Kör Düşmanlar Tayfasının Türkiye’nin mecburiyetlerini anlamak, Türkiye’nin dinamiklerini keşfetmek diye bir merâkları yok. Anlamak için önce gözbağlarını açmaları gerekiyor.
Türkiye, Atlantik sisteminden kopuyor ve Asya’da konumlanmaktadır. Bu, 19. Yüzyıldan beri Türkiye’nin mecburiyetidir. Hep Batılı emperyalistlerle savaştık. Bunun bir anlamı var. Çünkü onlar emperyalist dünya, biz ise Atatürk’ün saptadığı gibi Mazlumlar Dünyasındayız. 1945 sonrasında bir süre Atlantik Sistemine bağlandık ama artık o sistemin içinde Millî Devletimize yer olmadığını kabul etmek durumunda kaldık. Hatta o sistemin içinde bir süre sonra karnımızı doyurmamız bile bayağı zor gözüküyor.
NATO’DA TÜRKİYE’YE AYRILAN YER
Türkiye, Hıristiyan NATO içinde de, “Sünnî NATO” içinde de, bir gün kurulacak olursa “Şiî NATO” içinde de yaşayamayacağı bir sürecin içine girmiştir. O nedenle Katar ile ilişkilerimizi kör düşmanlıklar çerçevesi içinde bir yerlere sokuşturma çabaları artık ancak gülümsemelerle karşılanır.
Gerçek bütün çıplaklığıyla güneşin altındadır: ABD güdümlü “Sünnî NATO”da Türkiye yok.
NATO’da Türkiye ile ilgili tek bir yer kalmıştır: Sünnî düşmanlığı ya da Türk düşmanlığı yapmak.
Aydınlık/Rota