Akdeniz'e gömülen insanlık ve Batı'nın ikiyüzlülüğü

Akdeniz'e gömülen insanlık ve Batı'nın ikiyüzlülüğü

Bir hafta içinde Libya’dan yola çıkan iki teknenin batması sonucu 1100 insan hayatını kaybetti. Libya’yı bombalayan Batı, şimdi de insanların Akdeniz’e canlı canlı gömülmesine göz yumuyor

Fransız televizyonlarının değişmez haber akışıdır...

Önce, spiker üzgün bir ses tonu ile “Libya’dan, İtalya’ya ulaşmak üzere yola çıkan kaçak göçmenleri taşıyan teknenin batması sonucu 300 kişi Akdeniz’in karanlık sularında hayatını kaybetti” haberini verir.

Genellikle bu haberlerde, ölü ve yaralıların tam sayısı verilmez. Çünkü bir fazla ya da bir eksik, ölen göçmenlerin yaşamlarının fazla da bir değeri yoktur.

Hemen arkasından gelen haberde ise, Fransa’da göçmenlerin işlediği suç oranlarındaki artışa yönelik detaylı istatistikler uzun süre ekranda kalır.

Son bir hafta içinde, Libya’dan Avrupa’ya ulaşmak isteyen göçmenleri taşıyan teknelerin batması sonucu yaklaşık 1100 insan hayatını kaybetti.

Yaşanan facialar ne ilk ne de son.

Uzun sürelerden bu yana, Avrupa’da karınlarını daha iyi doyurabilecekleri inancı ile yola çıkan Afrikalı göçmenlerin ölüm haberleri basında yer bulur.

2011 senesinden önce kaçak göç için Libya sahillerinin kullanılması veya Libya vatandaşlarının Avrupa’ya kaçak yollardan göç haberlerine konu olmaları nadirdir.

Avrupa ülkelerinde Libyalı göçmenlere rastlamak imkânsız gibiydi.

2011’de ne değişti de Libyalılar birden Avrupa yollarında ölür hale geldiler?

Hatırlamak gerekirse;

2011’in Mart ayında, Fransa öncülüğünde Batı ülkeleri, 300 seneden bu yana yaptıkları gibi “medeniyet ve insan hakları” bahaneleri ile Albay Kaddafi yönetimindeki Libya’nın şehirlerini bombalamaya başladı.

Türk solcularının örnek aldığı Fransız sosyalistlerinden tutun da, sağ tandanslı partilere kadar Fransız siyasi eliti, “Diktatöre ölüm” çığlıkları ile bu saldırıyı destekledi.

Haklarını teslim etmek gerekir ki, Fransız Komünist Partisi(FKP) ve Marine Le Pen’in önderliğindeki Front National (Milliyetçi Cephe), Libya’ya müdahaleye açıklamaları ile karşı durdular.

Fransa’nın katılmadığı 2003 Irak savaşında yaklaşık 500 bin Fransız Paris sokaklarında “savaş karşıtı” gösteriye katılmıştı. Ülkemiz tele-vizyonları dâhil olmak üzere dünyada Fransız halkı, “uygarlığı” üzerine pek çok yorum yapılmıştı.

Aynı Fransız halkı, 2011 yılında Fransa’nın da dâhil olduğu Libya müdahalesinde maalesef evinde kalmayı tercih etti.

Paris’te katılma fırsatı bulduğumuz Libya’daki müdahaleye karşı gösteride Fransa’ya okumak için gelmiş Libyalı öğrencilerden, Kaddafi’ye destek veren Afrikalılardan ve birkaç eski Yugoslavya vatandaşından başka kimseyi bulamamıştık.

Paris yönetimi öncülüğünde Kaddafi’nin katledilmesi ile beraber, Batı destekli grupların teröründen kaçan Libyalılar, daha iyi bir yaşam umudu ile Avrupa’ya doğru yola çıkmaya başladılar.

Ülkelerini bombalamakta olan, Fransız, İngiliz ve ABD savaş gemilerinin arasından Akdeniz’i geçmeye çalışan Libyalıların büyük kısmı hayatını kaybetti.

Avrupa’ya varmayı başaranlar ise ya Nazi dönemini anımsatan mülteci kamplarına kapatıldı ya da kaçak bir biçimde sokaklarda yatmaya mecbur kaldı.

“Diktatöre ölüm” çığlıkları ile Libya’yı talan eden Avrupa eliti ise, Libyalı göçmenlerin Avrupa’ya gelmesi sonrası, “Libyalı göçmenler Avrupa ekonomisini tehdit ediyor” yaygarası koparıp oy istemeye başladı.

Aynı dönemde, “Uygar” Avrupalıların diğer bir kısmı ise bir yandan Libya’ya “uygarlık” götürülmesine destek verdi bir yandan da “gönüllü yardım kuruluşları” vasıtası ile Libyalı mültecilere, “sadaka” babında yardım ederek gönlünü rahatlatma yolunu seçti.

3 gün önce Akdeniz’de yine bir tekne battı.

İçinde çocukların da bulunduğu 700 can taşıyordu.

Ülkelerinde terör estiren Batı destekli grupların zulmünden, daha iyi bir hayat özlemi ile yine Batı ülkelerine kaçmak zorunda bırakılmışlardı.

Tekne battı.

Spiker üzgün bir ses tonu ile “700 Afrikalı göçmen hayatını kaybetti” haberini verdi.

Şimdi reklamlar...

Sinan Güzaltan

ulusalkanal.com.tr