İçişleri Bakanı Soylu: Eskisi kadar uzak bir hedef değil

İçişleri Bakanı Soylu, "Kandil orada durduğu sürece Diyarbakır özgür değildir." ifadesini kullandı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, NTV'de katıldığı programda, Kandil'e yönelik operasyonun ortaya konulacak zamanlamayla belirleneceğini belirtti.

Kandil'e yönelik olası operasyonu "büyük operasyon" olarak yorumlayan Soylu, "Bunlar büyük operasyonlardır. Seçimle, seçim öncesiyle ve seçim sonrasıyla alakalı değildir. Örneğin; Zeytin Dalı Operasyonu da büyük bir operasyondur. Kandil Operasyonu da büyük bir operasyondur. Kandil Operasyonu uzun zamandan beri Türkiye'nin zihninde ve hazırlığında vardır." ifadesini kullandı.

"Kandil bize eskisi kadar uzak bir hedef değil"

Hakkari ve Şırnak sınırının kolay yönetilebilecek sınırlar olmadığını, zor coğrafyada terörle mücadele edildiğini vurgulayan Soylu, "Oralara çok gittim, oraları çok gördüm. Oralarda terörle mücadele kolay bir iş değildir. Yapılması gereken ya sınırınızı içeri çekeceksiniz ki biz orada güvenlik yolları yapıyoruz, birçok yol açıyoruz, ya içeri çekeceksiniz daha güvenli hale getireceksiniz, ya da biraz daha ileride 20-25 kilometre ilerde düze ineceksiniz ve orada savunma hattınızı kuracaksınız. Şimdi hem o 25-26-27 kilometrede bir hat kuruyoruz ama öte yandan da şu bir gerçek, Kandil bize eskisi kadar uzak bir hedef değil. Türkiye'nin bu konuda teknolojik kabiliyeti, kapasitesi, insan kaynağı, insansız hava aracı, keşfi, gözetlemesi, istihbaratı çok üst düzeyde. Türkiye bunun hazırlığını çok uzun zamandan beri yapıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Kandil orada durduğu müddetçe Diyarbakır özgür değildir"

İçişleri Bakanı Soylu, güvenli bölgede oluşturulan ilk hattın iyi örüldüğünü belirterek, şunları söyledi:

"25-26 kilometrede o hat iyi örülmüştür. Bundan sonra da zannediyorum yapılacak çalışmalarla bu artık bizim için zamanlama meselesidir. Bu bizim için zor bir mesele değildir, tamamen bir zamanlama meselesidir. Bir siyasal ve sosyolojik etkisi de vardır Kandil'in. Kandil orada durduğu müddetçe Diyarbakır özgür değildir. Simgesel anlamının ötesinde baskı anlamı var. Terör örgütü mensubu eli silahlı şekilde Diyarbakır'da birisini tehdit edemiyor artık ama şöyle olabiliyor; telefon ya da x bir haberleşme cihazıyla herhangi birisine Diyarbakır'da bulunan sözde milisleri şöyledir böyledir diyebiliyor. O kentte yaşadığınızı düşünün. O kentte yaşarken böyle bir baskıyla karşı karşıyaysanız veya en azından böyle bir haber gelebileceğini düşünebiliyorsanız özgür hareket etme kabiliyetiniz ortada yoktur. Türkiye için, ülkemiz için Kandil'in alınması vazgeçilmezdir. Bu kadar açık ve nettir. Bunun da zamanı gelecek ve çok rahat şekilde gerçekleştirilecektir. Hiç kimsenin endişesi olmasın."

Kandil'e yönelik olası operasyonun seçimle ilişkilendirilmesini doğru bulmadığını vurgulayan Soylu, "Seçimle ilişkilendirilmesini tamamen manipülatif olarak görüyorum, alakası da yok. Seçimden önce de sonra da olabilir. Bu bizim zamanlamamıza aittir. Onun için bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmak ve bunu siyasal bir konu haline getirmeyi de son derece Türkiye'nin güvenliği açısından da sakıncalı buluyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Süleyman Soylu, şunları kaydetti:

"Biz Kandil'e baskı oluşturduğumuzda oradan Sincar'a kaçıyorlar hemen. Özellikle bu PKK'nın sözde büyükleri hemen kendilerine yeni bir koruma alanı almaya çalışıyorlar ve oraya gitmeye çalışıyorlar. Bilesiniz ki bizim için Kandil, Sincar, terörün bulunduğu neresi varsa biz buraya hayat vermemekle sorumluyuz. Eski Türkiye değiliz artık. Kandil'e uzaktan bakan bir Türkiye değiliz. Böyle bir Türkiye çok eski tarihlerde kaldı. İstediğimiz zaman, istediğimiz güçte ve istediğimiz noktada operasyon yapabilme kabiliyetine sahip bir Türkiye var bugün."

'MHP'nin kendine ait bir düşüncesi olabilir'

Af konusundaki görüşü sorulan Soylu, AK Parti olarak seçim gündemlerinde affın olmadığını ama Cumhur İttifakı'nda birlikte oldukları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ve MHP'nin kendi seçim beyannamesinde ve değerlendirmelerinde böyle bir gündemin bulunduğunu anlattı.

Süleyman Soylu, sözlerine şöyle devam etti:

"Biz bugün bir ittifak yapıyoruz ama bir hükümet koalisyonuna adım atmış değiliz. Bu elbette seçim sonucunda bulunacak. Biz bir hükümet içerisinde birlikte olacak mıyız olmayacak mıyız? Bu konudaki değerlendirme, seçim bittikten sonra. Ama bugün hakikaten MHP ile çok düzgün, ilkeleri çok net belli olmuş iki ayrı siyasi partinin, ortak bir takım değerler üzerinde bir araya geldiği bir ittifak gerçekleştiriyoruz. Bu ittifakı da olumlu bir şekilde devam ettiriyoruz. Milletimizin faydasına bir ittifak gerçekleştiriyoruz. MHP'nin kendine ait bir düşüncesi olabilir. Biz bugün ittifaktayız. Dün ayrı siyasal partilerdeydik, ayrı siyasal zeminlerimiz var, ayrı değerlendirmelerimiz var, ayrı siyasal perspektiflerimiz var. Ama Türkiye'nin geleceği için bir ittifakta bir araya geldik, oranın da kendine ait bir seçim beyannamesi var, bizim de kendimize ait bir seçim beyannamemiz var, çok net."

"Ortak paydada öyleyse af yok diyebiliyorsunuz?" sorusu üzerine Soylu, "Bizim kendi seçim beyannamemizde, kendi değerlendirmemizde böyle bir bakışımız söz konusu değildir." dedi.

Soylu, "İlerisi için de ittifakta sıkıntı yaratma ihtimali var mı affın?" sorusuna karşılık, "Böyle bir şeyin hiçbir sıkıntısı olmaz. Çünkü bununla başlayan bir şey değil ki bununla bitecek olsun." yanıtını verdi.

Bedelli askerlik konusu

Bakan Soylu, bedelli askerlik konusuna ilişkin ise Türkiye'de her dönem bedelli askerliğin konuşulduğunu ifade etti.

Terörle mücadele ettiklerini ifade eden Soylu, şunları dile getirdi:

"Bir şehit veriyoruz, binlerce insan arkasında. Kandil, Afrin, Cerablus sınırlarımız dışında binlerce evladımız var, kahramanımız var. Sınırlarımızı bekleyen binlerce kahramanımız var. Terörle uğraşıyorlar, düzensiz göçle uğraşıyorlar, uyuşturucuyla uğraşıyorlar. Bunların hepsi doğru. Şimdi bu kararı vermek öyle kolay bir iş değildir. Onun için AK Parti bunu kendi içerisinde değerlendirdi. Elbetteki Sayın Cumhurbaşkanımız da söyledi, seçim sonrası bu tekrar oturulur, konuşulur. Daha önce de bedelli çıktı ve istenilen başvuru 8'de 2 oranında oldu. Yani potansiyelle başvuru arasındaki toplam oran. Şimdi seçim sonrası bunlar oturulup konuşulur. Ama şu bizi üzer, biz bunun siyasal bakışı değiliz. 'Seçim var, acaba buradan bir oy devşirilebilir mi?' diye böyle bir baskı karşısında el teslim durmak değil. Eğer seçimden sonra elbetteki Türkiye'nin ihtiyaçları bunu gerektiriyorsa, hakikaten önemli derecede buna ihtiyacımız varsa ve toplum da bu konuda 'evet bu olabilir' diye değerlendirme ortaya koyabiliyorsa ve biz bunu anlayabiliyorsak, bu düşünülebilir ve değerlendirilebilir ama meselenin iki tarafını da görmek gerekir."