Girişimsel Radyoloji ile ameliyat olmadan hastalıklardan kurtulmak mümkün ama...
Çağımızın hastalıkları kanser, varis, damar tıkanıklığı ve inme... Bu hastalıklardan ameliyat olmadan kurtulmak mümkün mü? Aslında bu soruya uzmanların yanıtı evet ama tek şartla. Görüntüleme cihazları, kullandığı malzemeler itibariyle ileri teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı girişimsel radyoloji işlemleri için Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)'nun malzemelerin fiyatlarında yaptığı sık değişikliklere bir istikrar getirmesi, fiyatlandırmadaki çelişkileri sonlandırması ve belki de en önemlisi, halen resmi olarak yan dal kabul edilmeyen girişimsel radyolojinin bağımsız ayrı bir bilim dalı olması.
Çağımızın hastalıkları kanser, varis, damar tıkanıklığı ve inme... Bu hastalıklardan ameliyat olmadan kurtulmak mümkün mü? Aslında bu soruya uzmanların yanıtı evet ama tek şartla. Görüntüleme cihazları, kullandığı malzemeler itibariyle ileri teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı girişimsel radyoloji işlemleri için Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)'nun malzemelerin fiyatlarında yaptığı sık değişikliklere bir istikrar getirmesi, fiyatlandırmadaki çelişkileri sonlandırması ve belki de en önemlisi, halen resmi olarak yan dal kabul edilmeyen girişimsel radyolojinin bağımsız ayrı bir bilim dalı olması.
İnsan yaşamını son yıllarda ciddi şekilde tehdit eden birçok hastalığın tedavisi artık cerrahi müdahale olmadan ‘Girişimsel Radyoloji’ sayesinde mümkün. Hem de en kısa sürede, yarasız ve ağrısız bir şekilde gerçekleşiyor ve kişiler işlemden sonra hemen günlük hayatlarına geri dönebiliyor. Kanserli hastalarda Ablasyon adı verilen tedavi yöntemi ile vücudun herhangi bir yerindeki kanserli hücreye ultrason tomografi ya da MR görüntülemesinde bir iğneyle girerek onu tahrip edici çeşitli yöntemlerle, yakılarak ya da dondurarak ve embolizasyon yöntemleriyle de damarı tıkayarak tedavisi gerçekleştirilirken, kozmetik bir sorun olarak algılanan ama aslında bir hastalık olan variste ise lazer yöntemi ön plana çıkıyor. Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) tarafından düzenlenen 10. Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı Antalya'nın Serik ilçesindeki Belek'te bir otelin kongre salonunda yapıldı. TGRD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk başkanlığında gerçekleşen basın toplantısına, TGRD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr Levent Oğuzkurt, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Füruzan Numan ve Prof. Dr. Civan Işlak ile Medstar Antalya Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Saim Yılmaz katıldı. Basın toplantıda kanser, varis, damar tıkanıklığı ve beyin damar hastalıklarında cerrahi müdahale olmadan Girişimsel Radyoloji yöntemiyle tedavinin mümkün olduğu ve bu tedavi yönteminin avantajları hakkında bilgiler sunuldu.
Ameliyatsız Tedavi Yöntemiyle Tüm Varislere Son
TGRD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr Levent Oğuzkurt, varisler ile ilgili kamuoyunda bilinen büyük bir yanlış algıyı düzeltti; varisin kozmetik bir sorun değil, bir hastalık olduğunu söyledi. Çok yaygın olarak tüm insanlarda, doğum ve hormonlara bağlı olarak ama tam sebebinin bilinmemesiyle birlikte en çok bayanlarda görülen varisin çok fazla oturma yada ayakta kalma, hareketsiz yaşam ve bacak kaslarının kullanılmaması gibi sebeplerle artış gösterdiğine dikkat çekti. Varis tedavisinde ön plana çıkan lazer yöntemi ile ilgili bilgiler paylaşan Oğuzkurt, şunları kaydetti; "Tedavilerimizde temel nokta; her tedavimize, her noktaya bir iğneyle giriyoruz ve tedavimizi yapıyoruz. Tüm tedavilerimizde vücudun içini görebiliyoruz. Toplar damarda en sık karşılaştığımız hastalık varis. Varis'in tedavisi yıllardan beri cerrahi olmuştur. 1999 yılında bir girişimsel radyoloji uzmanı lazer tedavisini buldu ve ondan sonra varis tedavisi gerçekten şekil değiştirdi. Çok daha kolaylaştı, çok daha konforlu hale geldi. Şuanda varis hastalarına önerilen tedavi kesinlikle lazer yöntemi. Bir iğne ile damarın içine giriyoruz, lazer fiberini veya lazer plastiğini damarın içine yerleştiriyoruz. Ultrasonla her anı görüntüleyerek o damarı kapatıyoruz. Bu damar kapandığı zaman hasta varislerinden kurtulmuş oluyor. Ağrı olmuyor ama minik ağrılar olduğu zaman damardan basit ilaçlar verilerek ağrılar kesilebiliyor. Yara izi yok, herhangi bir bölgede yara izi olmuyor. Tedavi sonrasında hemen hemen tüm varisleri kesin olarak tamamen yok edebiliyoruz. Hastalar varissiz bir hayat yaşayabiliyorlar. Tekrarlama lazerde de mümkün ama inanılmaz seyrek. 5 sene sonra %5 civarı tekrarlayan her varisi çok küçük bir tedaviyle düzeltebiliyoruz" diye konuştu.
Ablasyon Kanserli Dokuyu Tahrip Edebiliyor, Embolizasyon Yöntemleri İle Direk Müdahale
Medstar Antalya Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Saim Yılmaz, kanser tedavilerinde ablasyonla kanserli dokunun tahrip edilebildiğini belirterek, embolizasyon(anjiyo yöntemiyle kasıktan girilerek bir doku, organ yada tümörün damarlarının tıkanması) işleminin kemoterapi ilacı (kemoembolizasyon) yada radyoaktif madde(radyoembolizasyon) ile birlikte kullanılmasıyla tedavide daha etkili olduğunu ifade etti. Yılmaz şunları anlattı; "Modern bir tedavi yöntemi olan ablasyon için birçok yöntem kullanabiliyoruz. Örneğin dokuyu ısıtabiliyor yada yakabiliyoruz. Bazı durumlarda dondurma tedavisini tercih ediyoruz. Yöntem tamamen ağrısız yani işlem sırasında hasta hiçbir ağrı duymuyor. Kanser hastalarında kol toplar damarından kemoterapi direk olarak tümörü besleyen damarlar içerisinden veriliyor. Kol toplar damarından verdiğiniz zaman kanser ilacının yoğunluğu bütün vücuda yayılıp, azaldıktan sonra tümöre ulaşır. Dolayısıyla belli bir bölgedeki tümöre olan etkisi bir miktar daha sınırlı olabilir. Bu gibi durumlarda yöntemimizle kemoterapiyi verdiğimiz zaman o organ yada tümör içerisinde normalde elde edebileceğimizden 15-20 kat daha yüksek kemoterapi yoğunluğu elde ediyoruz. Diğer bir yöntemimiz embolizasyon. Belli bir dokunun organın yada tümörün damarı tıkama, onu kansızlaştırma tedavisi. Kemoembolizasyon yani embolizasyon tedavisiyle kemoterapinin beraber kullanımı. Embolizayson için kullanılan küçük taneciklere kemoterapi ilacını önceden yüklüyoruz ve bunu tümör ve tümörü besleyen damarlar içerisine veriyoruz. Böylece hem tümörü kansızlaştırıyor hem de kemoterapi ilacı o tümör dokusu içerisine hapsolmuş oluyor. Yine benzer bir yöntemde radyoembolizasyon. Bunda ise o tıkayıcı taneciklere kemoterapi ilacını değil de radyoaktif bir maddeyi yüklüyoruz. Bunun amacı, örneğin karaciğer gibi organlarda dışarıdan radyoterapi verdiğiniz zaman etkili olamıyorsunuz çünkü karaciğerin yanında radyasyondan zarar görebilecek kalp, safra kesesi, bağırsaklar var. Ondan dolayı belli bir dozun üzerine çıkamıyorsunuz ve o verdiğiniz dozda karaciğerdeki tümörü öldürmek için yeterli olmuyor. Ama radyoembolizasyon yönteminde diğer doku ve organları sakınabildiğiniz ve radyoaktif madde yüklü tanecikleri direk olarak tümörün içerisine verebildiğiniz için normalin 4-5 katı daha yüksek bir radyasyonu tümöre verebiliyorsunuz. Verdiğimiz taneciklerden çıkan radyasyon menzili sadece birkaç milimetre. Dolayısıyla birkaç milimetrenin ötesindeki karaciğer dokusuna da bir zararı olmuyor."
Bir İğne Deliğinin İçinden Gelen Tedavi
Girişimsel Nöroradyoloji ile çok çeşitli beyin ve omurilik damar hastalıklarının tedavi edilebilmesinin mümkün olduğunu belirten İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Civan Işlak, beyin damar hastalıkları, anevrizma, beyin yumakları ve felçlerin önlenmesinde açık cerrahi yöntemlere göre çok daha hızlı, daha az riskli ve işlemler sonrası normal hayata dönüşün daha rahat olduğunu vurguladı. İÜ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füruzan Numan ise, girişimsel radyolojiyle kalp damarları dışındaki tüm damar hastalıklarının anjiyografi kullanarak tedavisinin mümkün olduğunu vurguladı.
Girişimsel Radyolojide Güncel Sorunlar
TGRD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk, girişimsel radyolojinin güncel sorunlarına değindi. Klasik radyoloji uzmanlığının bir üst dalı olarak tanımladığı girişimsel radyolojiyle röntgen, ultrason, tomografi ve MR gibi görüntüleme cihazlarının kılavuz olarak kullanılarak hastalıkları ciltten iğnelerle yada anjiyografi ile damarın içinden ameliyatsız olarak tedavi edildiğini belirten Öztürk, girişimsel radyolojide cihazlar ve işlemlerde kullanılan malzemeler itibariyle ileri teknolojinin yoğun olarak kullanıldığını vurguladı. İşlemlerin konforlu ve yüksek başarılar elde edilmesi açısından hastalar açısından büyük faydalar içerdiğini kaydeden Öztürk, ileri teknolojik malzemeler için SGK'nın fiyatlandırmasında yapmış olduğu değişiklikler nedeniyle bir çok işlemin pratik olarak yapılamaz hale geldiğine değindi. Bir kısım malzemelerin de fiyatlarının kendi içinde çeliştiğini belirten Öztürk, aynı sınıftaki daha düşük teknolojili bir ürünün, daha ileri teknolojili bir ürünle aynı yada daha fazla olacak şekilde fiyatlandırıldığını söyledi. Tıbbi malzeme fiyatlarında bu sıklıkla değişiklik yapılmasının ve istikrarın olmamasının, bu ürünleri üreten veya temin eden firmaların ülkedeki faaliyetlerini kısıtlamasına yada sonlandırmalarına neden olabildiğini belirten Öztürk, bu durumun sağlık arayan hastaları zora soktuğunu vurguladı. Girişimsel radyolojinin bir diğer sorunun ise halen resmi olarak yan dal kabul edilmemesi yani bağımsız ayrı bir bilim dalı olamaması olduğunu vurgulayan Öztürk, bu sorun sebebiyle hastaların kendilerine doğrudan ulaşabilmesinin olanaklı olmadığını söyledi. Resmi makamların bazı merkezlerde bu soruna getirdikleri geçici çözümlerin yeterli olamadığını belirten Öztürk, resmi olarak yan dal olamayışın, girişimsel radyolojinin yaygınlaşması ve daha fazla hastaya hizmet sunulabilmesinin önünde ki engel olduğunu kaydetti. Öztürk, resmi olarak yan dal kabul edilmesi halinde girişimsel radyolojiye ilgi duyan hekimlerin daha kolay ve çok sayıda yetişebileceğine vurgu yaptı.
Haber: Devrim Dönmez Koçak - Fotoğraf: Ekin Akgün
ulusalkanal.com.tr