Köşkbaşkanı seçimi-3: Milli Hükümet için esas vuruş
Karpuzların üçü de kabak!
Doğru, ama manavın tezgâhından karpuz seçmiyoruz, 10 Ağustos seçimine iktidar mücadelesi açısından bakmalıyız.
MİLLİ HÜKÜMET İÇİN MÜCADELEYE ÖNDERLİK
Türkiye, bu yılın sonundan başlayarak önümüzdeki yılların iktidarını belirleyecek bir mücadele içine girecek. 10 Ağustos seçiminde alacağımız tavır, bizi Millî Hükümet mücadelesinin güçleriyle birleştirmelidir.
Millî Hükümet, Ekmeleddin İhsanoğlu iktidarına karşı mücadele ederek kurulmayacak. Böyle bir olasılık yok, CHP ve MHP iktidar savaşında havlu atmışlardır, minderin dışına düşmüşlerdir. Önümüzdeki süreçte, Tayyip Erdoğan iktidarını yıkarak Millî Hükümeti kuracağız.
Bu koşullarda Tayyip Erdoğan iktidarıyla mücadeleyi gölgeleyen, arka plana iten siyasetler, öncü tavrını değil, tarafsız tavrını temsil eder. Sandığa gitmemek veya boykot adı verilen siyaset böyledir. Bu siyaset, iktidar mücadelesinde halka önderlik etmiyor. Yalnızca var olan rejime genel protesto anlamını taşıyor. Sıradan bir tavır önerilmektedir, öncü tavrı değil.
HALK AYAĞA KALKTIYSA
Boykot çağrısı, sandığın dışında bir iktidar seçeneğinin doğduğu durumlarda halkla birleşir. Örneğin halk ayağa kalkmıştır ve iktidara yönelmiştir. Siz o ayağa kalkan halkı sistem içi seçeneklerin içine yöneltirseniz, halk iktidarının kurulmasına karşı çıkmış olursunuz.
Eğer Çankaya seçimi ekonomik deprem koşullarında olsaydı, boykot seçeneği gündeme gelebilirdi. Yine Haziran-Temmuz 2013 Ayaklanması koşullarında olsaydık, boykot seçeneği geçerli olabilirdi.
Ancak bugün iktidar hedefine yönelen bir halk hareketi yok. Başka deyişle sandık dışında bir iktidar seçeneği somut olarak yok. Yarın olacak, o başka. O zaman önümüze buna uygun seçenekler çıkacaktır.
ÜŞENGEÇ TATİLCİLERE GÜVENMEK
10 Ağustos'ta seçmenin önemli bir kesimi yaz tatilinde olduğu için sandığa gitmeyebilir. Onları sandığa çekecek bir aday da yok. Ancak kendimizi aldatamayız. Sıcaktan üşendiği için sandığa gitmeyecek seçmenin oy oranıyla kendimizi ve halkı aldatamayız. Çünkü üşenen seçmen, iktidar mücadelesine en uzak olan seçmendir. Birleşeceğimiz seçmen, onlar değildir.
REJİME KARŞI OLANLARI KUCAKLAMALIYIZ
Üç adayı da rejimin adayı olduğu için benimsemeyen bir ileri seçmen kitlesi de var. Onlar da sandığa gitmeyecekler. Bu kitle rejime karşı en uyanık kesimdir. Onları iktidar savaşına sırt çevirmekten kurtarmalı ve Tayyip Erdoğan iktidarına karşı mücadelenin içine çekmeliyiz. Seçim siyasetimiz bu devrimci seçmen kitlesini mutlaka kucaklamalıdır. Ancak bu kesim oran olarak sınırlıdır.
SANDIĞA GİDEN VE GİTMEYEN CUMHURİYET SEÇMENİNİ BİRLEŞTİRMELİYİZ
Tayyip Erdoğan iktidarına karşı mücadelenin dayanağı olacak halk sınıfları içinde önemli bir kesimin sandığa gideceği görülüyor.
Bu koşullarda bizim sandığa gitmeyecekler ile sandığa gidip de Tayyip Erdoğan iktidarına karşı tavır alacak seçmeni bugünden doğru hedefte buluşturacak bir siyaset üretmemiz gerekiyor.
Öyle bir çağrıda bulunmalıyız ki, 10 Ağustos sonrasında başlayacak iktidar savaşına bugünden ışık tutsun.
VURUŞUMUZUN YARISI BOŞA GİTMEMELİ
11 Ağustos gününden sonra hangi iktidarla boy ölçüşeceğiz sorusu bu açıdan belirleyicidir.
Ekmeleddin İhsanoğlu ile Tayyip Erdoğan ve Selahattin Demirtaş arasında rejimin adayları olmaları nedeniyle bir fark yok, burada herkes aynı görüşte. Ama aralarında çok önemli bir fark var: 11 Ağustos günü Ekmeleddin İhsanoğlu diye bir iktidar sahibi yok. Biz Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ikisine birden vurduğumuz zaman, vuruşumuzun yarısı boşa gidecek.
"İktidar mücadelesinde esas vuruşu nereye yönelteceğiz" sorusu bu durumlarda daha ciddî bir anlam kazanıyor.
İşte boykot çağrısı, bu açıdan bizi boşluğa yumruk atan bir duruma düşürüyor.
ANLAMSIZ OY
"Sandığa gitmeyin" çağrısına karşı çıkmak, "Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy verin" demek değildir. Ekmeleddin İhsanoğlu'na verilen oylar geleceğin bağımsız ve demok-
ratik Türkiyesinin kurulması açısından hiçbir anlam taşımıyor. Asıl boş oy, Ekmeleddin İhsanoğlu'na verilecek oydur.
Demek ki, "boykot" çağrısının seçeneği, "Ekmelleddin İhsanoğlu'na oy verin" çağrısı değildir.
KÖŞKBAŞKANI SEÇİMİ YAPILDI
Köşkbaşkanı seçimi çoktan yapıldı, buraya dikkat edelim. Tayyip Erdoğan'ın karşısına Ekmeleddin İhsanoğlu çıkarıldığı gün seçimin sonucu belirlendi. Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli, Okyanus ötesi talimatıyla Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösterdikleri gün, Tayyip Erdoğan'ı Köşkbaşkanı seçtiler. Tilkinin önüne tavuk atarak, tilkiyi Çankaya'ya çıkarttılar. Seçim bitti. Sözcü gazetesi ve benzerleri, bitmiş olan seçim için kampanya yürütüyorlar.
İKTİDAR SAVAŞININ KENARINA DÜŞMEYELİM MERKEZİNE OTURALIM
O nedenle artık hesapları Köşkbaşkanı seçimine göre değil, önümüzdeki iktidar savaşına göre yapmalıyız. Bu iktidar savaşında halkımıza önderlik görevi için kolları sıvamak durumundayız.
Cumhuriyet yıkıcısı iktidara ve bölücü ortağına karşı mücadelenin merkezine oturmalıyız. Bu tavır, sandığa gitmeyenleri de kucaklar. Daha önemlisi, onlara strateji ve taktik açıdan yol gösterir.
Her tarafa yumruk sallayarak kazanılmış bir iktidar savaşı yok.
Sandığa gidecek ve gitmeyecek, boş oy veya geçersiz oy verecek veya Tayyip Erdoğan'a oy vermeyecek bütün seçmeni kucaklamanın ötesinde, onlara esas hedefi gösteren önderliğe bugünden başlamalıyız.
ÖNDERLİKTEN VAZGEÇME YOLLARI
Boykot çağrısı, bugünün koşullarında önderlikten vazgeçmektir.
Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy vermek de bir başka tür kuyrukçuluktur ve yapılmış seçimin üzerine örtü çekmektir. Bu iki siyaset de 11 Ağustos günü iflas edecektir.
Halkı Tayyip Erdoğan iktidarına ve bölücü ortağına karşı mevziye bugünden yönlendiren siyaset, Millî Hükümet için mücadelenin biricik siyasetidir.
ESAS VURUŞ
Boykot çağrısı, iktidar savaşının dışında durma çağrısıdır.
İktidar hedefinin çağrısı, esas vuruşu Tayyip Erdoğan'a yönelten çağrıdır.
İkinci vuruş ise, Türkiye'yi bölme planında AKP iktidarının ortağı olan PKK adayı Selahatin Demirtaş'a yöneltilmelidir.
YARIN: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ ÜZERİNE YAZMAYA DEVAM EDİYORUZ. DÜN VE ÖNCEKİ GÜNÜN ROTALARININ DA OKUNMASINI OKUYUCULARIMIZDAN DİLİYORUZ.