Büyükanıt’a FETÖ şantajı mı?
Emekli bir general.
Yaşar Büyükkanıt’ın devresi ve yakın arkadaşı.
Önceki gün tesadüfi karşılaşmamızda kulağıma şunları fısıldadı.
-”Yaşar (Büyükanıt) Paşa çok zorda, her an konuşabilir.”
Devam etti:
-”Tayyip Erdoğan’la Dolmabahçe buluşması sorasında gündeme gelen mezara gidecek sırlar var ya onları ifşa edebilir.”
“Kesin mi... Hem Sayın Büyakanıt şimdi durduk yerde bunu niye yapıyor?..” soruma şu karşılığı alıyorum:
-”Aslında daha önce konuşacaktı ama birden açılan 28 Nisan bildiri soruşturmasından çekindi... Fakat konuşması yönünde ağır baskı altında.”
“Kimin baskısı” sorumun cevabı da şu:
-”Cemaatin baskısı... Yaşar Paşa onlardan çok ürküyor çok.”
Dinlediklerim bunlar... Yorum sizin...
ABD ile barışmak için Kıbrıs rüşveti
Abartısız aylarca bu randevu için çırpınılmış ki son güne kadar ısrar yinelenmiş.
Sonuç malum, Obama ile resmi ikili buluşma yok sadece baştan savma bir görüşme gündemde.
Dramatik olan Erdoğan’ın ABD’ye indiği gün ABD’nin Türkiye’deki asker ailelerini güvenlik sebebiyle tahliye etmesi...
Nereden nereye!
2002’de Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı ya da Başbakan olmaksızın Beyaz Saray’da ağırlanırken şimdi Cumhurbaşkanı olmasına rağmen aylardır randevu bile alamıyor ki bunun okuması ABD’nin Tayyip Erdoğan’ı bitirmesi yani desteğini çekmesidir.
Böyle bir tablo Türkiye için hayırlı olur denilebilir lâkin öyle değil zira Türkiye NATO’dan savunma sanayine kadar her şeyi ile ABD’ye bağımlı, dolayısı ile onlar ters-yüz edilmeden bu kopuşun anlamı olmaz.
Tersine Erdoğan bu durumu düzeltmek ve kendini kurtarmak için tavizler verebilir.
Malum Washington’un PKK ile yeniden müzakere, FETÖ’ye operasyonların durması, PYD’yi tanıma ve Kıbrıs bağlamında talepleri var... Diğer konularda kolay değil ama özellikle Kıbrıs bağlamında ABD’ye bazı tavizler verilebilir diye endişeliyiz.
Slogandan koruma!
Bu kadarını Göbels bile akıl edememişti.
Karşıt sloganı bozmak ve anlaşılmasını engellemek için çığlıklar atıp bastırmak.
Tayyip Erdoğan’ın korumaları ABD’de bunu yaptı.
Korumaya bakar mısınız, sadece fiziki değil, atılan aleyhte sloganlara karşı adeta sesten bir zırh oluşturuluyor.
Stadyumlarda yuhalanma ihtimaline karşı Passolig diye bir şey uydurulması misali yeni bir metot.
Hayır bu o polislerin şahsi insiyatifi değil ve onlar zaten kendiliğinden böyle bir şeyi yapamaz.
Erdoğan’ın egosuna bakar mısınız, atılan aleyhte slogana bile tahammülü yok ya da onun menfi bir ikim yaratmasına izin vermiyor.
Böyle biri Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile hiç alaşağı edilebilir mi?
Can Dündar’ın dediğine bakın!
Önceki akşam CNN Türk’te katıldığım Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programında Can Dündar’a çağrı yaptım:
-Can Dündar ya mahkemede ‘haber benim değil Aydınlık’ın’ ifadesini geri çekmeli ya da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden bu haber bağlamında aldığı ödülü iade etmeli zira ikisinden biri yalan.”
Can Dündar Twitter’daki hesabından şu karşılığı verdi:
-”TGC’nin ödülü habere değil, halkın haber alma hakkını savunduğum için verdi.”
Can, sen kendini allame, başkalarını salak mı sanırsın?
O haber Cumhuriyet’in manşetine oturmasa o ödül sana verilecek miydi?
Kıvırtma Can yakalandın ve ikisinden birini yapmak zorundasın.
Sabahattin Önkibar/ Aydınlık