Lmyra’da su perisi bulundu!
Antalya’nın Finike ilçesinde bulunan Lmyra antik kentinde bugünlerde su perisi heyecanı var.
Yusuf Yavuz
Amerikalı sanatçı Margaret Ross Tolbert, Anadolu’nun su kültürünü ele alan kapsamlı bir belgesel ve kitap projesi için ziyaret ettiği Lmyra’da su perisi olarak da anılan Sirena’yı gördü ve fotoğrafladı. Sirena’ların doğal su kaynaklarında her zaman karşınıza çıkabileceğini söyleyen Tolbert, Sirena’nın bir hayal kahramanı olan denizkızlarıyla karıştırılmaması gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Sirena insanlar için çok önemli bir uyarıcı. Çünkü nerede billur gibi akan doğal bir su kaynağı varsa orada Sirena da olabilir. Ama sular kirlenince Sirena gider.”
Önümüzdeki yıl çekimlerine başlanacak olan belgesel projesi öncesinde Lmyra’da gördüğüne inandığı Sirena’nın devasa bir tablosunu yapan Tolbert’le suları ve Sirena’ları konuştuk. Zemuri olarak da anılan ve Likya uygarlığının en önemli kentlerinden biri olan Lmyra’nın sulara gömülmüş caddelerinde, bir zamanların görkemini yansıtan tapınakları ve Osmanlı döneminde bu mirasın üstüne eklenen erenlerin türbeleri arasında dolaşırken binlerce yıldır insanın yaratıcı aklına ilham vermeyi sürdüren su perilerini, namı diğer Sirena’ların izini sürdük.
DOĞAL SU KAYNAKLARININ PEŞİNDE GEÇEN 20 YIL
Son 20 yıldır yeraltı suları ve doğal su kaynakları üzerine çalışmalar yapan Amerikalı sanatçı Margaret Ross Tolbert, Florida’daki yeraltı su rezervleri olan akiferleri ele aldığı ‘Aquıferious’ projesinin ardından şimdi de “Su” başlıklı projesiyle Anadolu’daki su kültürünün izini sürüyor. Mağara uzmanları, hidrojeologlar, sanatçılar ve dalgıçlardan oluşan bir ekiple karstik yapısıyla suya ayrı bir kimlik kazandıran Torosların doğal su kanallarını ele alan projenin sonunda bir belgesel ve kitap ortaya çıkacak. Tolbert, suyun ve coğrafyanın bilimsel kimliğinin yanında kültürel dokusunun da çok önemli ve ayrılmaz bir unsur olduğunu düşünüyor. Bu yüzden su kültürüne ilişkin her detaya önem veriyor.
SON SÖZÜ HEP SU SÖYLER
Bir zamanlar Akdeniz’in kıyısında liman kenti olan Lmyra’nın bugün içinden geçen Lmyra Çayı, “son sözü her su söyler” dercesine tarihe ve coğrafyaya son şeklini vermeyi sürdürürken Tolbert büyük bir heyecanla Lmyra’da gördüğü Sirena’yı anlatıyor.
SİRENA’YI İLK KEZ SEKİZ YIL ÖNCE BİR MAĞARADA GÖRDÜM’
“Sirena benim için her zaman var olan bir şey” diye söze başlayan Tolbert, Sirena ile ilk sekiz yıl önce yoksullar için düzenlenen bir yardım kampanyasına katılma kararının ardından karşılaştığını söylüyor: “yardım kampanyası için destek veren her‘ sanatçıdan bir ayakkabı ile sanatsal bir tasarım yapmaları istendi. Ben de bu kampanyaya katıldım ve doğal bir su kaynağında yüzen bir kadının tablosunu yapmak istedim. Bu çalışma için bir müzenin kadın müdiresi modellik yapacaktı ancak çok soğuk olduğu için onun suya girmesini istemedim. Çünkü doğal su kaynaklarında ısı her zaman aynı ve çok soğuk! Daha sonra ben kendim model olmaya karar verdim ve Florida'da bir mağaradaki su kaynağına daldım. İşte o zaman suyun içinde Sirena’yı gördüm ilk kez. Sirena, mağaradaki su kaynağına çiçekler sunuyordu. Sirena çiçekleri çok seviyordu ve akiferlere, yeraltı sularına çiçek sunuyordu.”
‘LMYRA’YA GİTTİĞİMDE SİRENA’NIN BURADA OLDUĞUNU HİSSETTİM’
Sirena’nın her doğal su kaynağında olabileceğine inandığını söyleyen Tolbert, Anadolu’daki su kültürüne ilişkin araştırmalar ve yolculuklar yapmak için Türkiye’ye geldiğinde yolunun Lmyra’ya düştüğünü belirterek sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “ben buna inanıyorum ve bunu gördüm. “Belgesel projesi için Türkiye'ye geldiğimde Lmyra'ya gittim ve buradaki sularda Sirena'nın olduğunu hissettim. Çünkü Sirena en güzel, en doğal, en leziz ve billur gibi akan su kaynaklarını seviyor. Lmyra'nın sularını gördüğümde Sirena'nın orada olduğunu hissettim ve ben de daldım suların içine. Sonra bu anları fotoğrafladık. Şimdi Lmyra'da gördüğüm Sirena'nın çok büyük bir tablosunu yapıyorum.”
‘GÜZEL BİR ŞARKI GİBİ, LMYRA’DA HER ŞEY BÜYÜLEYİCİYDİ’
Lmyra’da dolaşırken neler hissettiğini sorduğum Tolbert, antik kentin kendisine benzersiz bir ilham verdiğini söylüyor: “Güzel bir şarkı gibi, ışıklı bir an gibi. Suların altında açan çiçekler vardı Lmyra’da. Sular, ışık… Her şey büyüleyiciydi. Sanki herkesin anlayabileceği evrensel bir şarkı gibiydi. Dedim ki ‘her halde Sirena burada yaşıyor’, aslında bu bir bütün. Çünkü eğer bir yerde böylesi bir atmosfer varsa orada kesinlikle Sirena da vardır.”
‘SİRENA SUYUN, SU DA YERYÜZÜNÜN RUHU’
Yaşam için en temel gereksinim olan su kaynaklarının hoyratça kullanılması karşısında oldukça üzüldüğünü belirten Tolbert’e göre sular kirlenince Sirena’lar da gidiyor. Çünkü sularda yaşayan Sirenalar insanlar için çok önemli bir uyarıcı ve insanların ona ihtiyacı var. Eğer sularınızı kirletiyorsanız onun ruhu olan Sirena bir daha gelmiyor o sulara. Tolbert’e göre eğer bir yerde güzel sular varsa güzel ruhlar da vardır. Çünkü su, yeryüzünün ruhu. Sirena da yeryüzünün ruhunun içinde yaşıyor. Bu ruh kirlenirse Sirena da yok olur.
‘SİRENA’NIN BİR ÜLKESİ YOK, O YAŞAMIN KENDİSİNE AİT’
“Bir gün Sirena’lar da tıpkı filler ve kaplanlar gibi yok olabilirler. Çünkü Sirena kendisini korumak için hiç bir şey yapmıyor. Onun yok olmaması için bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Onun hep var olabilmesi, insanlığa ilham verebilmesi için doğal su kaynaklarını korumamız gerekiyor” diyen Tolbert, Sirena’nın nasıl bir varlık olduğu yönündeki sorumuza da ilginç yanıtlar veriyor: “Sirena her zaman neşeli, enerjik ve çok meşgul. Tıpkı bizim gibi. Dans ediyor, sularda eğleniyor, bisiklete biniyor, balıklarla sohbet ediyor ama bir hedefi yok onun. Bir gün onun elinde bir süpürge gördüm. Ama süpürge ile çalıştığını sanmıyorum. Belki oyun oynuyordu. Çünkü onun için oyun çok önemli. Kazanmak değil, sadece oynamak istiyor. Bir gün bir hanım bana ‘ben Sirena olmak istiyorum!’ dedi. Çünkü Sirena istediği her şeyi yapıyor. Özgür yaşıyor. Sirena’yı görmek güzel ama Sirena olmak çok daha güzel. Sirena’nın bir ülkesi yok. O, doğaya ait. Daha büyük bir memleket olan yaşamın kendisine ait. Onu isteyen görebilir ama çok dikkatli bakmak ve anlamak gerek. En önemlisi de suların temiz olması gerek. Çünkü Sirena’lar eskiden daha çoktu, sular kirlendikçe temiz sulara göçüyorlar.”
‘İNPINAR VE LETOON’DA DA SİRENA OLABİLİR’
Türkiye’de Lmyra’nın dışında başka hangi sularda Sirena olabileceğini sorduğumuz Tolbert, Kaş’ın İslamlar köyü yakınlarındaki İnpınar ve Letoon antik kentinde olabileceğini söylüyor. Ona göre Sirena Eşen ırmağının tanrıçası olan Leto ile arkadaş bile olabilir. Hatta geçmişte Eşen’in sularında birlikte dolaşmış bile olabilirler.
‘SİRENACA DİYE BİR DİL VAR AMA BİZ HENÜZ BİLMİYORUZ’
Sirena’ların “Sirenaca” diye bir de dili olduğunu ansak bu dili pek bilmediğini söyleyen Tolbert, dudaklarını birleştirip “büüürrrp, biiruurrp!” şeklinde sesler çıkartarak onların böyle konuşuyor olabileceklerini düşündüğünü dile getiriyor. Biraz su sesine benzeyen ama zor bir dil bu. “Sirena'nın insanlara bir mesajı var mı?” diye sorduğumda ise “o kadar meşgul ki konuşmak istemiyor. O sadece yaşamakla meşgul. Ama ben öyle sanıyorum ki Sirena herkesin sularda yaşamasını isterdi” yanıtını veriyor.
‘SİRENA VE KUNDUZ BİRLİKTE OYNUYORLAR’
Tolbert’e göre Sirena’nın her zaman büyük bir valizi var ve bunu taşımakta oldukça zorlanıyor. Çünkü Sirena her zaman pek çok giysi ve kitaplarla dolu bir valizle dolaşıyor ve valizlerin su altında taşınması çok zor. Sirena’nın her zaman yardımcısı olan başka bir su canlısı da kunduz: “Sirena ve kunduz birlikte oynuyorlar. Kunduzla iyi vakit geçiriyorlar. Kunduzların bir orkestrası var. Kuyruklarıyla davul çalıyorlar. Belki de Sirena onların müziği eşliğinde dans ediyor.”
‘SİRENA YUFKA YAPMIŞ AMA DAHA GÖRMEDİK’
Lmyra'daki Sirena’nın neden köylü kadınların giysileri içinde olduğunu sorduğumuzda, “Sirena oraya gelmeden önce yufka yapmış ama daha pek iyi bilmiyor yufka yapmasını. Çünkü o çalışmayı sevmiyor. Daha yaptığı yufkaları görmedik!” diyor. Sirena’ların denizkızı değil, su perisi olduğunun altını çizen Tolbert, “belki de Sirena’yı gören birileri onu denizkızı sanmış olabilir. Yıllar önce Endonezya gibi uzak ülkelerdeki sulardan Sirena’yı yakalayıp tahta kutulara koyarak denizkızı diye getirmişler ama Sirena o ahşap kutularda ölmüş. Ben Dominik Cumhuriyeti’nde de suda yaşayan Sirena’lar görmüştüm. Ancak onlar avcılar kendilerini bulamasınlar diye ters ayakkabı giyiyorlardı ve ayakları tersti. Böylece onları avlamak isteyenleri yanıltıyorlar” diyor.
‘SULARDA SİRENA’NIN KARŞILIĞI OLAN BİR ERKEK YOK!’
Lmyra’da gün batımı yaklaşınca ak köpüklü sular maviden zümrüt yeşiline dönüşüyor. Kazayakları, yarpuzlar ve su terelerinin içinde her daim canlılık saçan onlarca çiçek var. Karşı yamaçlardaki nekropolün eteklerinde kızıl narların dallardan sarktığı bereketli bahçeler. Batıda göğe uzanan Alacadağ’ın alnında güneşin son ışıkları… Margaret’e, “Sirena’nın bir sevgilisi var mı bu sularda?” diye soruyorum. “Sularda Sirena’nın karşılığı olan bir erkek yok. Belki vardır ama biz henüz görmedik” diyor. Çünkü ona göre Sirena öyle meşgul ve yaşamı öyle çok seviyor ki, bizler onu hiç fark etmiyoruz…
ulusalkanal.com.tr