Su nasıl yönetilir?

Antalya'da İMO Tarafından Düzenlenen Seminerde İşte Bu Sorunun Cevabı Arandı

Su nasıl yönetilir?

Eyalet sistemini hayata geçirecek olan Bütünşehir Yasası, 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin ardından uygulamaya girecek. Belde Belediyeleri kapatılarak, 13 ilin büyükşehir olmasını sağlayan yasa, siyasi gündemde yoğun tartışmalara neden olmuştu. Peki yasanın hayata geçmesiyle şehirlerde yaşam nasıl etkilenecek? İnsanoğlunun en temel ihtiyacı olan suyun yönetimi yeni bütünşehirlerde nasıl olacak? Siyasi gündemin ötesine taşınan ve özelde suyun nasıl yönetileceği ve enerji politikaları ile ilgili bu soruların yanıtları Antalya'da düzenlenen bir seminerde arandı. Seminerde ayrıca rüzgar enerjisi dışında kalan tüm enerji üretim yöntemlerinde kullanılan suya yönelik nasıl bir politika sorusu ve tabi ki Ahmetler Köylülerinin mücadelesiyle Antalya ve Türkiye'nin gündemine yeniden oturan HES'ler konusu gündeme getirildi. Seminer sonunda Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız Ulusal Kanal'a açıklamalarda bulundu.

İMO Ahmetler Köylüsünün HES'e Karşı Direnişinin Yanında

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi tarafından düzenlenen 'Yerelden Küresele Su ve Enerji Yönetimi, Enerji Politikalarımız ve HES'ler, Bütünşehirlerde Yeni Su Yöntemleri, Su ve Enerjinin Yönetimi İlişkisi ve Geleceği' konulu seminer düzenlendi. İMO Toplantı Salonunda gerçekleşen seminere Antalya'nın eski belediye başkanları, çevreciler, genç mühendisler, Ahmetler Köyü temsilcileri ve çok sayıda Antalyalı katıldı. İMO Antalya Şube Başkanı Cem Oğuz, 30 Mart yerel seçimlerine dikkat çekerek Antalya'nın bütünşehir kapsamında olduğunu hatırlattı. Seminerde 'bütünşehirler de yeni su yönetimi nasıl olmalı? Yerelden küresele su ve enerji yönetimi nasıl olmalı? Enerji politikalarımız nasıldır, ne olmalıdır?ve HES'ler' gibi sorulara yanıt aranacağını belirten Oğuz, "Kentimizi de çok yakından ilgilendiren bir konu var. Manavgat'ta Ahmetlerde çok büyük bir direniş sergileniyor. Tüm su kaynaklarımızın üzerine inşa ettiğimiz HES'lerin sonucun ne olacağını biliyoruz. Köylünün de haklı direnişinin arkasında olmalıyız" ifadelerini kullandı.

Bütünşehir Yasasıyla Sıkıntılar Büyüyecek Çünkü...

Seminerin konuşmacısı İnşaat Mühendisi ve aynı zamanda Su Politikaları Uzamanı olan Dursun Yıldız, yerel seçimlerin ardından su ve kanalizasyon yönetimlerinin geçiş sürecine uyumu konusunda büyük sorunlar yaşanacağını kaydetti. Yıldız, "30 Mart'tan sonra Türkiye'nin çeşitli yerlerinde su konusunda basında çıkan bir çok haberleri belki okumaktan yorulacaksınız. Sebebi ise su ve kanalizasyon idarelerinin bu geçiş dönemine adaptasyonda ciddi sıkıntılar yaşayacak" diye konuştu. Bütünşehir yasasıyla yaşanılabilecek bir diğer sıkıntının köylerden kentlere göç olacağını söyleyen Yıldız, bu göçü de durduracak bir eğilimin, tavır politikasının, sulama konusunda büyük bir atağın yada köylere geri dönüş projesinin olmadığını belirterek göçü yerel paylaşım konusunda baskılayıcı bir risk olarak niteledi. Hali hazırda köy nüfusu ve kent nüfusunun yer değiştirdiğini de ifade eden Yıldız, göçlerin doğudan batıya olması konusunda da, suyun doğuda nüfusun batıda olması açısından sakınca yaratacağını kaydetti. Yıldız bu sakıncayı da su yönetiminin değişmesi olarak açıkladı ve ekledi; "Getiririz bu suyu ne olacak bir borunun içerisinde akmayacak mı bu sular gibi bir aldı var. Getiremezsiniz. DSİ Genel Müdürlüğü buna karar verecek bile olsa zordu ama şimdi daha zor. Çünkü su yönetimi Türkiye'de değişti. Farkında olsak da olmasak da değişti. Şimdi alt yapısı hazırlanıyor, karar verildi, yönetmelikler hazırlandı, yapılar genel müdürlükler oluşturuldu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı çalışmalarını sürdürüyor ve bu anlamda değişti" dedi. Yıldız, Bütünşehir yasasından sonra 1 milyon kişilik hizmeti 2 milyon kişiye götürecek olan Su Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlerinin büyük bir oranda zorluk içerisine gireceklerini söyledi.

Yerel Yönetimlere Yen Bir Görev Düşüyor

Türkiye genelinde şişelenmiş su kullanımına yönelik bilgiler de veren Yıldız, damacana su kullanımında artış olmadığını fakat pet şişe kullanımında artış olduğunu söyledi. Damacana su kullanımından vazgeçen yurttaşların çeşme suyuna yönelmesinin belediyelere yeni bir görev yüklediğini kaydeden Yıldız şunları söyledi; "Daha önce hızla artmaya yönelen damacana su kullanımı son 5 yılda hız kesti. İnsanlar damacana suyu almaktan imtina ettiler çünkü paraları yok. Damacana su üretiliyor ama kayıt dışı. İnsanlar damacana suyu yerine çeşme suyu kullanmaya başladılar. Önümüzdeki yerel seçimlerde belediyelerin daha fazla çeşme suyu kullanan halkına karşı yeni bir görevi ortaya çıktı. Çeşme suyunun daha da kaliteli bir şekilde sunulması artık bir görev haline gelmiştir. Sosyal belediyecilik anlayışının altını çizerek üzerinde durması gereken noktalardan bir tanesi de budur."

Su Kaynaklarının Yönetimi DSİ'den Özel Sektöre Geçince Sorunlar Arttı Karşılıklı görüş alış verişi içinde süren seminerin ardından Ulusal Kanal'a açıklamalarda bulunan Yıldız, Türkiye'de su kaynakları yönetiminin değişmesinin nasıl sonuçlar doğurduğu ile ilgili olarak konuştu. Türkiye'de su kaynakları yönetiminin DSİ tarafından yapıldığında sorunlarla karşılaşılmadığını kaydeden Yıldız, 4628 sayılı yasa ile su kaynaklarının planlanması ve kaynaklardan enerji elde edilmesi için HES'lerin planlanmasının özel sektöre geçtiğini belirterek çevresel ve sosyal muhalefetlerle karşı karşıya kalındığını ifade etti. Yıldız, "Bu muhalefetlerinde haksız olduğunu söylemek mümkün değil" diye konuştu.

Çevreye Zarar Vereceği Tespit Edilen HES'ler Yapılmamalı

Çevreye duyarsız ve çevreyi tahrip eden HES'lerin yapılmaması gerektiğini, ilgili Bakanlar tarafından da bunun ifade edildiğini belirten Yıldız, "Sayın Bakan yaptığı en son açıklamada; 'doğaya zarar verecek olduğunu gördüğümüz santralleri eleyeceğiz' demiştir. Bu eleme doğal olarak gerçekleşmiştir. Bazı santraller sahipleri tarafından iade edilmiştir, lisansları sonlandırılmıştır. Diğer bazı santrallerde elenecektir. Su kaynakları ölçümü daha önce yapılmadığı için verimli çıkmamaktadır. Hem teknik olarak hem de doğal olarak gerçekleşen elemelerin sonucunda ortaya çıkan durum; plansız girişilen bu süreçte çevrenin tahribatıdır. Bence bundan sonra çevreyle ilgili zarar vereceği tespit edilen HES'lerin yapılmamasına yönelik çalışmalar sürdürülmelidir" ifadelerini kullandı.

Devlet Tarafından Yapılacak Etkin Denetim ve Düzgün Planlama Sorunları Ortadan Kaldırır

Antalya'da ve Karadeniz'in belli bölgelerinde rantabilitesine çevre hassasiyeti eklenmeyen projelerin yapımında ısrar etmenin doğru olmadığını söyleyen Yıldız, HES'lerin doğanın sınırlarını zorlayarak, her koşul altında yapılması gerektiğine inanmadığını dile getirdi. Santralin yapılması gerekiyorsa da planlamanın devlet tarafından yapılarak uygulamanın da yine devlet tarafından yapılması gerektiğini belirten Yıldız, etkin bir denetim ve düzgün bir planlama ile bugün yaşanılan tartışmaların çoğunun ortadan kalkacağını ifade etti.

Çevre Hassasiyeti Açısından HES Değil, Güneş Enerjisi Tercih Edilmeli

Çevre hassasiyetinin, su kaynakları açısından gerek elektrik üretmek için gerek de sulama, içme suyu yada sanayi suyu temin etmek için planlanmasında öncelikli konulardan birisi haline geldiğini söyleyen Yıldız, Türkiye'nin derelerin üzerine küçük, nehir tipinde HES'ler kurmak zorunda olmadığını ve bunun geçmişte planlanmış olması gerektiğinin altını çizerek güneş ve rüzgar enerjisini işaret etti. Yıldız, "Türkiye'nin başka yenilenebilir enerji kaynakları da var, güneş ve rüzgar gibi. Her ne kadar şimdi çok fazla ticarileşmemiş ve ya yatırımcıların ilgisini çekmiyor olsa bile gelecekte bu kaynaklar çok daha temiz ve çevreyi çok daha az rahatsız eden kaynaklar olarak ön plana çıkacak. Bu nedenle güneş kenti Antalya'da öncelikle değerlendirilmesi gereken kaynağın güneş enerjisi olması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.

Haber: Devrim Dönmez, İbrahim Koçak - Fotoğraf: Merve Demirağ / ANTALYA

ulusalkanal.com.tr