Nihat Genç yazdı: Ey kafası beyni Halk TV ve Cumhuriyet’le dizayn edilip yüzü düşenler! Başınızı dik tutun!

Nihat Genç yazdı: Ey kafası beyni Halk TV ve Cumhuriyet’le dizayn edilip yüzü düşenler! Başınızı dik tutun!

ODATV yazarı Nihat Genç, yazısında "Bugün Cumhuriyet Gazetesi Internet sayfasını açın, OHAL karşısında muhalefetin tavrı ne olmalıdır algısını PKK’lı yöneticilerin açıklamalarıyla yönetiyorlar." dedi.

Ayrıca, Genç, yazısında "Direniş gecesi Halk TV ekranlarından cunta bildirileri okuyup, tekrar döndürüp okuyup, bakın bildiride laiklik vurgusu da varmış bakın Atatürkçülük vurgusu da varmış gibi hem gaflet hem şımarıkça lakayt yorumlar yapanlar, hiç olamaz." şeklinde yazdı.

Yazının tamamı şu şekilde:

Birkaç hafta içinde boyları küçülen ne çok muhalif şişi inen ne çok balon yazarlar gördük.

Duygularınız dünyayı nasıl görür, mesela ağlarken ağaçları görmez insan ama sevinçliyken bütün ağaçlara sarılası gelir.

Bugün Cumhuriyet Gazetesi Internet sayfasını açın, OHAL karşısında muhalefetin tavrı ne olmalıdır algısını PKK’lı yöneticilerin açıklamalarıyla yönetiyorlar.

Yani laik cumhuriyetçi bir gazete OHAL karşısında okuyucu algısını PKK’lı siyasetçilerle yönetmeye çoktan başlamış.

Oysa PKK’lı sözcüler laik cumhuriyetçiler için hiçbir şey ifade etmez.

OHAL karşısında endişeleri dile getirecek aklı başında insanlar kalmadı orada!

OHAL’in ne kadar kötü bir şey olduğunu PKK’lı sözcülerden mi öğreneceğiz?

Mesela Cumhuriyet yönetimi değiştikten sonra Balyoz mağduru subayların haber ve açıklamalara neden hiç yer vermedi.

Oysa ODA TV kahraman subaylarımızın hikayelerini döndüre döndüre verdi.

Bugün de kaldığı yerden soylu halkımızın destansı haberlerini sabah akşam aralıksız veriyor!

Akıncı Hava üssünde Kızılay’da Boğaz köprüsünde kışlalarımızda direnen kahramanlık hikayelerine Cumhuriyet Gazetesi neden duyarsız?

Cumhuriyet okuyucusu nereye sürükleniyor!

Rahat olun kasmayın kendinizi!

Direnen kim varsa yanındayız!

Yazarların görevi bu kahraman insanlara hırsızlığa da sapıklara da savaşlara da direnmesini öğretmektir.

Direnen halkımız hikayelerini görmezden gelmek ve muhteşem bir direniş destanını hiç olmamış gibi tavır takınmak olacak körlük değil.

Bu toprakların çocuklarına hiç yakışmaz!

Direnen insanların büyük çoğunluğunun Tayyip Erdoğan’a kör bağlılıklarını eleştirmek başka şeydir ve direnen insanlara bunlar Tayipçi deyip burun kıvırmak hiç görmemek, aptalcadır.

Direnen sokakları AKP’nin politik kullanımı başka şeydir.

Ve ‘tarihin bu özel kutlu anını’ hiç yaşanmamış gibi yazıp çizmek garip bir yabancılık yaşamak başka şeydir.

Ülkemizin tam ortasında bayram yeri gibi çıplak gerçek bir kahramanlık destanı vardır!

İstanbul’un Vatan Caddesi Köprüsü kışlalarından Akıncılar Hava üssüne Kızılay’a Genelkurmay önüne kadar, halkımız silahsız savunmasız kendini tankların altına atmış helikopter taramasından sinmemiş kaçmamış göğsünü bedenini siper etmiştir.

Herkes ama herkes bugünlerde yüzündeki ifadelere dikkat etsin.

Bu muhteşem direnişe ‘yüz ekşitenler’ bu toprakların çocuğu olamaz.

Direniş gecesi Halk TV ekranlarından cunta bildirileri okuyup, tekrar döndürüp okuyup, bakın bildiride laiklik vurgusu da varmış bakın Atatürkçülük vurgusu da varmış gibi hem gaflet hem şımarıkça lakayt yorumlar yapanlar, hiç olamaz.

Haberlerimiz yorumlarımız yazılarımızla bizler dakika dakika nefes almadan halkımızın yüzüne tatlı sevinçli direnişi kutlayan bir ifade için çırpınıyoruz!

Siyasi fikirlerimiz ne denli farklı olursa olsun aynı bayrak altında yaşıyoruz ve sekiz yıldır bu kutlu zafer gününü bekliyoruz!

Direniş gecesi binlerce Hasan Tahsin binlerce Jan Dark hikayesine şahit olduk.

Bu musibetsiz suratlara ne diyelim, Allah kimseyi, bu mucize direniş hikayelerine, yüzünü buruşturanlardan yapmasın.

Ancak utanan insanlar yüzünü saklar.

Ama eşek değiliz okuyoruz işte gördüğümüz bir çok güya muhalif üzüntüyle yüzünü içeri çekti.

Ey kafası beyni Halk TV ve Cumhuriyet’le dizayn edilip yüzü düşenler!

Başınızı dik tutun!

Bu direniş günlerine haberlerini yapma tenezzülünde bulunmadığınız soylu balyoz subayları ve avukatları ve yazarlarının azmiyle geldik.

Allah’a bin şükür ayaklarımız toprağımıza basıyor!

Allah’a bin şükür bayrağımız elimizde!

Allah’a bin şükür direnişe ilk dakikadan katılan CHP ve MHP gibi milli reflekslerimiz var.

Toprağınıza sağlam basın..

Neşeli yürüyüşünüzün ritmini heyecanını sevincini bozan dizayncı kafaları iyi tanıyın!

Hadi soralım, sizleri bu ayak sürüyen amaçsız şimdi ne yapacağız boşluğuna, kim getirdi?

OHAL’in asayiş bahanesiyle parti amaçlarına doğru kullanılması karşısında yüzde yirmibeşlik CHP yüzde onun üstünde MHP’li muhalif güçler olduğunu unutmayın, bize düşen bu muhalif cepheyi sıkı tutmaktır, ne yapacağımızı kanlı PKK’lıların ağızlarından öğrenmek değildir.

Ve, ey millet, bu kutlu mucizevi direnişin sevinçten kalbinizi yerinden çıkartmasına izin verin.

Bırakın hoplayıp hoplayıp yerinden çıkıp gitsin kalbimiz.

Ama sanki bu kutlu direniş günlerinde birilerinin(!) yediği midesine oturmuş bir yüz ifadeleri var.

Kardeşlerim, Türkiye’yi patlatan canımıza kast eden bayrağımıza bekamıza el koymaya çalışan ve sokaklarımızı iç savaşa sürükleyen bir büyük emperyalist darbeyi püskürttük!

Bu kutlu direnişin karşısında büzüşenlerden olmayın!

Direniş hikayelerini PKK’dan hoşgörü özgürlük diyalog masallarını cemaatten yazmaya anlatmaya odaklı, kastı ve ihanet planı olan, bu adamlardan olmayın!

Halkımız, evet saçlarımı okşadı sırtımı sıvazladı, sen haklıydın dedi, kendimi Gezi Günleri’ndeki gibi çok yakışıklı gördüm, dünyanın en tatlı bir tanesi adamı oldum bir anda, hoplaya hoplaya Toroslar’ın tepelerine Karadeniz yaylalarına kaçmış kalbimi yerinde bulamıyorum yerinde tutamıyorum..

Bir de, on yıllarca öve öve şişire şişire yere göre koyamadığınız Mehmet Altanlar Elif Şafaklar Orhan Pamukların yüzüne bakın, irin akıyor!

Bu zavallılar on yıllardan beri kitapları yazıları konuşmalarıyla zaten bu toprağın duygusal yatırımlarını hevesini iştahını sabote eden insanlardı.

Ve şimdi, bugün, Balyoz subayları tutuklanırken ekranlarda yedi yıl boyunca kahkaha atanların yüzlerine bakın, bir günde ekşidi, turşuya döndüler.

Çirkinleşti. Canavarlaştı. Kaçacak delik arıyorlar!

Direnişiyle arkamızda duran güç veren başımızı okşayan sevgili okuyucu, sapıklıklara hırsızlıklara savaşlara karşı bu sütunlarda yüksek öfkenizi bir an dindirmemek için çırpındık, teyakkuydayız hep birlikte çırpınacağız.

Öfkemiz enerjimizdir!

Hırsızlıklara savaşlara sapıklıklara ihanetlere karşı teyakkuzdaki bu yüksek enerjimiz abidik gubidik programlar izleyip gözlerinizi kör etmesin.

Tayyip Erdoğan’ı iyi bilirsiniz, darbe sonrası havayı başkanlığı için perçinleştirmesi, fırsatçılık yapması an meselesidir.

Öfkemiz nöbetinde, öfkemiz teyakkuzda.

Bizler üç beş günlük değil doğduğumuz günden beri direnişte nöbetteyiz!

Ve ben de Tayyip Erdoğan gibi fırsatçıyım.

Düne kadar hırsızlığa savaşa sapıklıklara karşı direnmedikleri için amansızca nefret ettiğim insanları nihayet sokaklarda tankların altında gördüm.

Fırsat bu fırsat, elimde hukuk, eşit yurttaşlık, cumhuriyet bayrağı, bir an gaflete düşmeden, direnen bu kahraman insanların boyunlarına sarılıyorum!

Yedi yıl uyudular yedi yıl duymazdan geldiler, olsun, yedi yılın sonunda vahşi emperyalizmin ajanlarına canavarlarına karşı bedenlerini hiç düşünmeksizin koydular!

İnsan sevinçliyken dünyayı nasıl görür, bütün ağaçlara sarılası gelir!

Fırçamı kıpkırmızı masmavi boyasına bandırıp dolaştırıyorum tuvalde…

Kahraman halkımın kahraman subaylarımın, önce, geniş onurlu alınlarını çiziyorum.

Arkalarına yeryüzü topraklarının esir edilemeyen teslim alınamayan Anadolu manzaraları çiziyorum.

Bu topraklara direnişi özgürlüğü öğreten Mustafa Kemal’i çiziyorum.

İstanbul köprüsünde Akıncılar mahallesinde gasp edilmiş kendi silahlarıyla acımasızca taranmış halkımın direnen subayların ezilmiş bedenlerinin resmini çiziyorum.

Sormayın, dünyanın en güzel adamıyım.

Ajanların hainlerin Amerikan köpeklerinin her kalesini fethettik her sinsi planını bozduk, elimde bayrağım gibi fırçam, bu bayrağı yeniden gözümün gördüğü adımımı attığım her yere, tepelerine ovalarına, hainleriyle göğüs göğüse çarpıştığım her yerine, bir daha dikiyorum.

Yeter, gecesinde uyumak istemiyorum artık, uyku tutsun hiç istemiyorum, yeter, 15 Temmuz sabahı, ışıl ışıl tepelerini dağlarını kaybetmiş ve yeniden bulmuş gibi kabusla bir daha gördüm uzaktan, penceremden uçarak sarılasım her taşını çakılını tek tek öpesim geldi.

Ellerinde bayraklar her sokak başından direnen kahraman subaylar ve yaşlı genci, müjdelerin müjdesi müjdelerin en büyüğü, halkım geldi.

Tanklar altında ezildik helikopterle tarandık…

‘Uykusuz aştık geceyi’ (Sadi).

Bir halkın en muazzam en mucizevi yeteneği Direniş, Çanakkale’den mi Dumlupınar’dan mı Sakarya’dan mı, söyle nerden geldin!

Gözlerimle gördüm Kızılırmak’tan Toroslar’dan Karadeniz’den yine Anadolu’nun bağrından geldin!

Anadolu’nun kalbi sevinçle hoplaya hoplaya bir daha çıkıyor yerinden.

Bin yıldır Anadolu’yu koruyan o muhteşem halk bir daha vatan hainlerini emperyalist ajanları tepeleye tepeleye püskürtüyor!

Savaş uçaklarımızı gasp edip kendilerine çok güvenen Amerikan ajanları, kendini Allah sanan canavar katiller, öğrendiniz mi şimdi, toprak nedir vatan nedir bayrak nedir?

Anadolu denilen bilge, hainlere bir daha verdi, kutsal dersini.

ulusalkanal.com.tr